13 Eylül 2010 Pazartesi

Referandum Sonucu

Oylama yapılmadan önce referandum üzerine yazdığım yazılara ters düşecek hiçbir sonuç çıkmadı. 26 Ağustos 2010 tarihinde yazdığım "evetçiler" adlı makalede şöyle demiştim.

http://www.kurdistan-post.com/modules.php?name=Niviskar&op=viewarticle&artid=2364
"Size şimdiden referandum oylamasının sonuçlarını söyleyeyim. Eğer gerçekten BDP referandumu boykot ederse, En yüksek "evet oyu" Kürdistan’da çıkacaktır. Çünkü Kürdistan’da "hayırcılar" yoktur. Türkiye’de ise en yüksek "evet" oyu Türk gericiliğinin hakim olduğu Sakarya, Konya, Trabzon, Gümüşhane, Rize, Bursa… gibi yerlerden çıkacaktır…Her yer Sakarya olacaktır yani."
Boykot oyları çıktıktan sonra en yüksek evet oyu, Kürdistan’dan çıkmıştır. Söylediğimiz gibi, Kürdistan’da "hayırcılar" yoktur. Örgütlü olan muhafazakar Türklüktür. Türk devletinin dinsel ve ırksal muhafazakar kanadı orduyu Kürdistan’da tetikçi olarak kullanmaktadır. Referandumun birinci sonucu budur.
En çok evet oyu çıkacağını söylediğim Türk şehirlerindeki evet oylarının miktarı şöyledir:
Sakarya % 67 evet
Konya %78 evet
Trabzon % 68 Evet
Gümüşhane % 78 Evet
Rize % 76 Evet
Bursa %56 Evet
Buna bir de %78 evet oyu ile MHP’nin kalesi Yozgat eklenmiştir.
Gördüğünüz gibi, 26 Ağustos tarihli yazımda verdiğim tablo tamamdır. Bir yanılgı yok. Muhafazakar ve milliyetçi bir Türk olsaydım kesinlikle referandumda bende evet oyu kullanırdım…
Kürdistan, bildiğiniz gibi... Türk muhafazakarlarının anayasası için oy kullanmamak bir Kürt hakkıdır. Kürtler, bu hakkı kullanmışlardır. Onaylandığı gün eskimiş olan Türk anayasasına bakış açımız, Ahmet Altan ve Cengiz Çandarların bakış açısı olamaz. Onlar bu düzenin baronlarıdır. Türklüğün ve Türk devletinin çıkarlarının nerede olduğunu çok iyi bilir ve ona göre davranırlar. Tek sıkıntıları, Türk çıkarları içine Kürtleri sıkıştırmaya çalıştıklarında ortaya çıkıyor. Onun da formülünü bulmuşlardır. O sıkıntılarını da iki Diyarbakır, bir Güney Kürdistan, bir de fırsat olursa Kandil turu yapmakla atlatıyorlar…
Referandumun galibi AKP şahsında dinci-muhafazakar Türklükle, ona yatırım yapmış Türk liberalleridir.
Kürdistan’da ise BDP’dir. BDP ve PKK çizgisi, Türk hakimiyeti dışındaki Kürt kitlelerinin davranışını kontrol altında tuttuğunu bir kez daha fazlasıyla kanıtlamıştır. Bu, Kürdistan’ın direnen vücudu ve beynidir. BDP ve PKK ne istemişse, bu halk onu yapmıştır. Boykot davranışı aynı zamanda kendi anayasasını istemektedir. İstenmekte olan anayasanın Türk devletini ilgilendiren, bir de Kürtleri ilgilendiren yanı vardır… Türk devletiyle ilişkilerin yeniden belirlenmesi süreci çok zaman alacak ve çok zorlu geçecektir. Fakat bu, Kürdün yaşam ve ulusal yasalarının hayata geçirilemeyeceği anlamına gelmez…
Kürtler için artık Türk devletine bakmadan ilan edecekleri ve devreye sokacakları haller vardır…
Birincisi Kürt dili… Kürdistan’da, Kürtçeye saygılı olmayan, bu dilin okullarda eğitim dili olarak okutulmasına karşı olan güçler Kürdistan’a "saygısız güçler" olarak ilan edilmelidir. Bu tespit, askeri veya sivil, bütün güçler için geçerli olmalıdır… Kürdistan çocuklarının, Türklük yemini yapılan okullara gitmesinin lüzumu kalmamıştır…
İkincisi Türk askerinin durumudur… Türk ordu güçlerinin yerleşim alanlarındaki varlığına karşı çıkılmalıdır. Kürt halkını öldürecek şekilde konumlanmış askeri birliklerin en azından şimdilik toplumun görmeyeceği alanlara çekilmesini istemek, Kürt hayatının bundan sonraki taleplerinden en önemlisi olacaktır…
Üçüncüsü Kürdistan Konseyi’dir… DTK, bütn Kürt kesmlerinin temsilini bulacağı Kürdistan Konseyi'ne dönüştürülebilir. Kürdistan Konseyi, Kürt halkının vazgeçilmez organlarından biri olmalıdır. Yasal çalışmalı, varlığını yasal ilan etmelidir. Konsey aynı zamanda yerel Kürt parlamentosunun kuruluşuna öncülük etmelidir.
Dördüncüsü güvenliktir… Askerden arındırılacak Kürt topraklarında Kürt veya Türk yaşamına saygılı olacak, kanunları herkes için eşit uygulayacak, fikir özgürlüğünü, demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini koruyup kollayacak yeni bir güvenlik teşkilatı kurulmalıdır… Bu güvenlik teşkilatı ırkçılığı ret edecektir. Hangi milletten ve etnik kökenden olursa olsun, Kürdistan’da yaşayan ve yukarıda saydığımız özelliklere sahip herkes böyle bir güvenlik biriminde çalışmak için başvurusunu yapabilmelidir… Kürdistan Güvenlik Güçleri olarak anılacak bu gücün korumasının olduğu bir yerde, dağlarda gerilla bulundurmaya gerek kalmaz.
Bu yukarıda saydıklarımız, Türk devletinin ve halkının aleyhine olan şeyler değildir. Coğrafya isminin kullanılması, insanlarının ana dilinin resmi dili olması, güvenliğin yerel güçler tarafından sağlanması Türklerin de hayatını rahatlatacaktır…
BDP ve PKK’den beklediğimiz, Kürt halkının gücüne, koşullarına, uluslar arası durumlara uygun özerk kararlar almalarıdır…
Halk boykot demişse, boykot diyen halkın talepleri doğrultusunda siyaset yapmak, PKK ve BDP’lilerin görevidir…

Hiç yorum yok: