“Kurt karın doyurmak için köpekliğe razı olmaz!!”
Ama ne yazık ki insan farklıdır, bazıları bir ihale almak ve biraz daha rahat yaşamak için her role girer.
İhaleci ve cemaatler tarafından uyuşturulan Kürtler karın doyurmak üstüne kurdukları yaşamlarında Kurdi sorumluluklarını unuttukları için, çıkarcı devşirme egolarıyla hareket etmektedirler. Bu yüzdendir TC sürecinde esarete yazılmış kaderimiz ve ölümlere koşulmuşuz her köşe başı ve yol ayırımında.
Devşirme egonun yarattığı bölünme sürdükçe “iyi çocuklar” işlerine devam edecektir.
Kendi yurdunda başkalarına uşaklık yaparak karın doyuranlar, ne tanrı katında ne de insanlık katında makbul değildirler.
MEDLER 1. bölümde Aryanların Mezopotamya’da İslamiyet öncesi kurdukları son imparatorluğun kuruluş aşamasını kısaca yazmıştım. Bu bölümde de gelişme ve yıkılışlarını özet halinde sunmaya çalışacağım.
Med İmparatorluğunun en önemli krallarından Qeyser veya Kiya-ser zamanın barbar kavmi Asurları tarihe gömdükten sonra imparatorluğun sınırlarını genişleterek imara çalışır.
Babil’de kurulu bulunan Aryan devleti Qaldaharlılarla akrabalık ilişkisini geliştirdikten sonra güney sınırlarını sağlama alan kral, doğudaki sınırını Aral yurduna, kuzey sınırlarını da Kafkaslara kadar genişleterek tüm orta doğu ve ön Asya’ya hükmetmeye başlar.
Batıdaki sınırını da sağlama almak için Batı Anadolu’dan Aryan yurduna giren Trako-Frig, Armen (Ermeni) göçünü Kızıl Irmak dolaylarında durdurmaya çalışır.
İlk göç dalgasıyla Kızıl ırmağı geçen bir kısım Ermeniler Xaldi / Urartuların yıkılmasından sonra Aras boylarına yerleşerek Artaksiyad adlı bir krallık kurmuşlardı. Qiya-ser batı ve kuzey sınırlarının güvenliği için bu krallığı da sınırlarına katarak bölgenin yerlileri olan Horri ve Xaldi halkını Ermeni boyunduruğundan kurtararak tüm bölgeyi egemenliğine alır.
Medlerin Kızıl ırmak sınırlarına dayanması kendini küçük Asya’nın tek hakimi gören Lidya kralı Allyates ile Med kralı Qiya-ser’i karşı karşıya getirir ve savaş kaçınılmaz olur.
Zenginliği ve gücüyle övünen Lidya kralı Allyates Medlerle beş yıl süren savaş sonrasında meydana gelen ay tutulmasını “tanrılar savaş istemiyor” diye yorumlayınca Qiya-ser ile barış yapmaya karar verir. Bu nedenle Allyates kızını da Qiya-ser’in oğluyla evlendirip Kızıl Irmağı (Halys Irmağı) her iki devlet arasında sınır yapmaya razı olur.
Kiya-ser bu sefere çıkarken Anadolu’da bulunan son İskit kalıntısını da bir daha geri gelmemek üzere Orta Asya’nın çöllerine geri göndermişti.
Med devletini İmparatorluk haline getiren büyük kral Anadolu seferinden sonra ölünce yerine oğlu Astyages geçer.(M.Ö.585-550)
Astyages babasının miras bıraktığı imparatorluğu 35 yıl gibi bir süre yönetir. Gördüğü bir rüyanın kötüye yorumlanması üzerine kahinlere ve tanrılara kızarak kızını bir Parsla (Fars) evlendirir.
Rüyasında kızının cinsel organından bir ağacın çıktığını ve bu ağacın tüm imparatorluğu kapladığını görür. Bunu yorumlayan kahinler; kızının evleneceği kişi tarafından imparatorluğun ele geçirileceğini ve saltanatının yıkılacağını söylerler. Kral bunun üstüne kızını kendisine tehlike olmayacak en aşağı tabakadan bir Pars (dilenci /Çingene) oymak başı ile evlendirir.
Damadını Anzan prensliğine atayan kral kehanetin gerçekleşmeyeceği umuduyla yaşar. Oysa kaderi tanrı tarafından belirlenen kral için kader ağlarını örmüştü. Bu evlilikten kendisini tahttan indirip Med imparatorluğunu yıkacak olan torunu Koros (Kyros) dünyaya gelir.
Koros, bir Med prensesinin oğlu olmaktan dolayı kendini tüm Parsların lideri olarak tanıtıyordu. Bu sırada Med ordusunda önemli görevler üstlenerek bazı zaferlere adını yazdırır. Ordudaki gücü eline geçirdikten sonra da Pasargat kentini ele geçirerek bağımsızlığını ilan eder..
Bağımsızlık ilanından sonra Babil’de kurulu bulunan Qaldahar (Aryan) devletini de yanına alarak dedesi Med kralı Astyages’e karşı büyük bir güç oluşturur. Önceleri bu duruma önem vermeyen Astyages torununu başkent Ekbatan’a davet ederek gerçeği öğrenmek ister. Koros bu daveti ret eder. Bunun üstüne dedesi Med ordusunu Korosun üstüne gönderir. Ordu komutanı emrindeki ordu ile Korosun tarafına geçince dede kral kalan orduyla torununun üstüne yürür.
Babil belgeleri bu konuda şöyle der; "Astyages ordusunu toplayarak Anzan kralı üzerine yürüdü. Med ordusunda ihtilal çıktı. İsyan eden askerler hükümdarlarını Koros’a teslim etti." Herodot da bu olayı doğrulamaktadır.
Koros dedesini teslim aldıktan sonra tüm Medyaya hakim olur ve Med imparatorluğunu Pers imparatorluğuna dönüştürür.
Astyages kahinlere ve tanrılara kızmış ve kızını bir çingeneye vererek kehaneti önlemeye çalışmıştı, ancak, bu tercihiyle dilenci göçebe bir topluma güç ve destek vererek imparatorluğun yıkılmasına sebep olur.
Kehanet gerçekleşmişti.
Med imparatorluğu sadece topraklarını ve iktidarını kaybetmedi, Rus tarihçi Griyeft’in dediği gibi, Parslar Medlere ait dil, kültür ve tüm diğer hazinelere sahip çıkıp Med saltanatı üzerinden günümüze kadar saltanat yürüttüler. Ayrıca, Aryan olan toprakların adını da İran olarak değiştirdiler.
Kürtçe yasak olmasaydı da devlet dili olsaydı eğer, şimdi dünyanın ilk on dili arasında yer alırdı.
Yine batılı tarihçilerin belirttiğine göre bugünkü İranlılar, Medlerin üvey çocuklarıdır. Kullandıkları her şey efendileri olan Medlere aittir.
Bir rüyadan yola çıkan imparator, bir halkın tüm geleceğini Parslara kaptırarak Aryan yurdunun göçebe talancı toplumlara yurt olmasına sebep olmuştur.
Bu talan ve yağmaya rağmen, Pars / Fars dili zenginlik bakımından hala Kürt dilinin gerisinde kalmaktadır.
Fransa'da yayın yapan tanınmış dil dergilerinden Le Français Dans Le Monde, 2008 yılında yayınladığı " dünyanın en etkili ve zengin dilleri" listesinde, ( listesinde, (bütün yasaklamalara rağmen) (!) binlerce dil içerisinde ilk 30 dilin ardından 31"inci sırada Kürtçeye de yer verdi. Derginin sıralamasına göre İrani diller içerisinde en etkili dil olarak bilinen Farsça, bu sıralamada Kürtçenin gerisinde kalmıştır !!!Kürtçe yasak olmasaydı da devlet dili olsaydı eğer, şimdi dünyanın ilk on dili arasında yer alırdı.
http://anonymouse.org/cgi-bin/anon-www.cgi/http://www.kurdistan-post.org/News-file-article-sid-24756.html
Med kültüründen sadece Farslar değil, daha sonra Aryan topraklarına yağmaya gelen ve yerleşen Türkmen boyları da faydalandılar. Selçuklu ve Osmanlılar da Farsça dedikleri ama aslında Kürtçe olan dil ve kültür öğelerini kullanmışlardır. Ancak Kürt ve Kürdistan inkar edildiği için bu gerçek kabul edilmemektedir. Kürde ait olan her şey "Farsçadır" denilerek Kürt hafızası yok edilmeye çalışılmıştır. Oysa Farsça ile Kürtçe arasında belirgin değişiklikler var. Örneğin Kürtçede olan eril dişil ifadesi Farsçada yoktur. Kürtlerin tüm değerleri yağmalandığı halde bu zengin Arya uygarlığı hala ayakta ve yeniden doğuşa hazırlanmaktadır. Dolayısıyla, tarihin arka planından günümüzdeki Kürt sorununa bakılırsa eğer, bu sorunun bir demokrasi sorunu değil, işgale uğramış bir toprak sorunu olduğu görülecektir. Takiye/politika yaparak Kürt taleplerini bağımsızlığın altında göstermek fayda vermemiştir, aksine savaş kirlenerek devam etmektedir. Atatürk:" Mersin Sinop arası bıçak sırtı ile bir sınır çizmek zordur, zira Kürtlerle Türkler hısım akraba oldular…diyerek Anadolu’daki Kürt ve Türk sınırını işaret etmiştir. Bu sınır, Medlerin 2500 yıl önceki batı sınırıydı. Kürtler tez zamanda bu sınırı telaffuz edecek bir lider bulmalı… Ve bu lider Qiya-ser’in askeri ve siyasi dehasına sahip olmalıdır. ( devam edecek)
Med kültüründen sadece Farslar değil, daha sonra Aryan topraklarına yağmaya gelen ve yerleşen Türkmen boyları da faydalandılar. Selçuklu ve Osmanlılar da Farsça dedikleri ama aslında Kürtçe olan dil ve kültür öğelerini kullanmışlardır. Ancak Kürt ve Kürdistan inkar edildiği için bu gerçek kabul edilmemektedir. Kürde ait olan her şey "Farsçadır" denilerek Kürt hafızası yok edilmeye çalışılmıştır. Oysa Farsça ile Kürtçe arasında belirgin değişiklikler var. Örneğin Kürtçede olan eril dişil ifadesi Farsçada yoktur. Kürtlerin tüm değerleri yağmalandığı halde bu zengin Arya uygarlığı hala ayakta ve yeniden doğuşa hazırlanmaktadır. Dolayısıyla, tarihin arka planından günümüzdeki Kürt sorununa bakılırsa eğer, bu sorunun bir demokrasi sorunu değil, işgale uğramış bir toprak sorunu olduğu görülecektir. Takiye/politika yaparak Kürt taleplerini bağımsızlığın altında göstermek fayda vermemiştir, aksine savaş kirlenerek devam etmektedir. Atatürk:" Mersin Sinop arası bıçak sırtı ile bir sınır çizmek zordur, zira Kürtlerle Türkler hısım akraba oldular…diyerek Anadolu’daki Kürt ve Türk sınırını işaret etmiştir. Bu sınır, Medlerin 2500 yıl önceki batı sınırıydı. Kürtler tez zamanda bu sınırı telaffuz edecek bir lider bulmalı… Ve bu lider Qiya-ser’in askeri ve siyasi dehasına sahip olmalıdır. ( devam edecek)
Kaynak:
-Arya Uyg.Kürt.S.M.T.
-Herodot
-Kürdistan Tarihi E.Xemgin
-www.kurdistan-post.org
-2000 dergisi
-Herodot
-Kürdistan Tarihi E.Xemgin
-www.kurdistan-post.org
-2000 dergisi
Fikret Yaşar
fktyasar@gmail.com
fktyasar@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder