11 Ağustos 2010 Çarşamba

TSK madde 35!

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi şöyledir:

‘’Madde 35 - Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.’’

Bu maddenin 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve daha sonra da farklı bir darbe olan 28 Şubat’ın gerekçesi olduğu söylenmiş ve buradan hareketle bu maddenin kaldırılması durumunda TSK’nın darbecilikten uzaklaşacağı ileri sürülmüştür.

Yaklaşık 25 yıl önce Aziz Nesin, o günlerde yine tartışılan 35. madde ile ilgili olarak şunları söylemişti:

‘’Darbe yapmak isteyen gerekçesini de bulur. Gerekirse Borçlar Kanunu’ndan da gerekçe bulabilirler…’’

Aziz Nesin’in işaret ettiği, TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinin üzerinde fırtına koparıldığı kadar önemli bir madde olmadığıdır. Ordunun darbe yapmasının koşulları ortadan kalkarsa, 35. maddenin var olması yada olmaması arasında önemli bir fark da bulunmaz.

Sonuçta bu madde, yoruma bağlıdır.

Kollamak ve korumaktan ne anlaşıldığına bağlıdır.

Askeri darbelerin varlık nedenlerinin ortadan kaldırılmasında belirleyici olan dış koşullar değildir. Bu koşullar gün gelir değişebilirler. Bugün uygun olmayan koşullar, daha sonra uygun duruma gelebilir.

TSK’nın sık sık zorlanmasına rağmen darbe yapamamasının bugünkü asıl nedeni dış koşullardır. ABD’nin askeri bir darbeye taraftar olmaması ve ek olarak da Avrupa Birliği’ne tam üye olmak isteğiyle askeri darbenin bağdaşmıyor olması, darbelerin, sanal darbeler yada darbe projelerinden öteye gidememesinin ana nedenleridir.

AKP Hükümeti, Genelkurmay’ın politik etkinliğini azaltma çabasında önemli bir dış desteğe sahiptir. Ergenekon davasında da görüldüğü gibi, ürkek ve kararsız adımlarını da ancak bu sayede atabilmektedir.

AKP Hükümeti, tıpkı Anayasa konusunda olduğu gibi, TSK konusunda da, küçük değişiklikleri büyük işler yapılmış gibi sunmakta, köklü bir değişiklik yapmaya ise yanaşmamaktadır.

TSK’nın komuta kademesi Harp Akademileri’nde eğitilir. Subaylar burada sadece askerlik mesleğiyle ilgili ders görmezler. Yeniden sıkı bir ideolojik eğitimden de geçirilirler.

Bu eğitimin esasında, ‘’ordu bu ülkede rejimin teminatıdır’’ anlayışı vardır.

‘’Sivillere güvenilmez’’, anlayışı vardır.

Harp Akademileri’ndeki eğitim programı yerinde durdukça, 35. maddenin kaldırılmasının fazla önemi bulunmuyor.

Ordunun kendisini rejimin teminatı olarak görmesi temeline dayanan eğitim anlayışı durdukça, başka neyin değiştiği o kadar da önemli değildir.

Bu yıl Silahlı Kuvvetler’deki terfilerde hükümet ağırlığını hissettirdi, ama diyelim ki birkaç yıl sonra bunun tersi de olabilir.

Subaylardaki kafa yapısı ve bu kafa yapısını sağlayan eğitim durdukça, başka türlü olması da düşünülemez.

Emekli bir general, ‘’Bize Kürt yok diye öğretmişlerdi, meğer varmış’’ demişti.

Harp Okulu’ndan Harp Akademisi’ne kadar aynı eğitimi gören, ardından da bu eğitimi genç subaylara aktaran insanlardan başka ne düşünmesi beklenebilir?

Gördükleri eğitim köklü olarak değişmedikçe, bu insanlara dünyanın bildiklerinden çok başka olduğunu anlatmak hayli zordur.

Hiç yorum yok: