8 Ağustos 2010 Pazar

HES'e karşı baltasıyla nöbet tutuyor


Karadeniz, eşsiz vadileri, ormanları, dereleri ve kıyı çizgisinden başlayarak, Kaçkar zirvesinde 3 bin 930 metreye kadar çıkan dağlarıyla Türkiye coğrafyasının en güzel yerlerinden biri. Derin vadilerdeki çok sayıda akarsu ve mevsimsel dere, şelaleler yaparak denize ulaşıyor. Karadeniz bugünlerde bu güzelliğini kaybetmesine neden olacak 700 HES'le mücadele ediyor. Hükümetin de desteğini arkasına alan HES şirketleri, bölgede girilmedik vadi, kullanılmadık dere bırakmadı. Akarsular, dağlardan sahile kadar birbirini izleyen iletim hattı ile santrale dönüştürülmek istendi ve dere yatakları susuz bırakıldı. HES'lere karşı yaşamı savunan Karadeniz İsyandadır Platformu, Derelerin Kardeşliği Platformu gibi çeşitli örgütlenmeler, eşsiz güzelliğin gelecek kuşaklara bırakılması için mücadele ediyor.

BU İŞE KARIŞMA

Karadeniz'de tehlike altında olan vadilerin bulunduğu illerden biri olan Rize'de 62 adet HES yapılması planlanıyor. Devasa şirketlere karşı Karadeniz insanın özgün duruşu ile Sinan Akçal da 'Ne öğrendiysem, tabiat anadan öğrendim' diyerek, baltasıyla 1 yıldır Çayeli ilçesine bağlı Senoz Vadisi'nde nöbet tutuyor. Senoz'un sembolü haline gelen Akçal'ı şirketler bir yıl boyunca rahat bırakmadı. Önce, 'Bu işe karışma' diyerek tehdit etti ardından ise 'bu işi bırak seni paraya boğalım' diye tekliflerde bulundu. Tehdide de, teklife de aynı kararlılıkla cevap veren Akçal'ın Senoz Vadisi'ndeki baltalı nöbeti gece gündüz sürüyor. Akçal, nöbet tutmaya başlamasını şöyle açıklıyor: 'Önce suyun boşa akıp akmadığını öğrendim, sonra bu sular olmazsa bizim olmayacağımızın kanaatine vardım. Atalarımın bu toprakları mekan tutmaktaki nedenleri araştırdım ve bu toprakların bizim olmazsa olmazımız olduğunu anladım. Ne idüğü belirsiz insan müsveddesi yaratıkların bu suları, bu toprakları elimizden almasına gönlüm razı olmadı ve bir şeyler yapmak lazım dedikten sonra mücadeleye başladım.'

HES'çilerin şantiyelerini bastıklarını anlatan Akçay, 'Baskınlar sayesinde tutanaklar tutuldu, cezalar kesildi. Her şeyi fotoğrafladım, saat saat çalışmaları görüntüledim. Peşini bırakmayınca pes etmek zorunda kaldılar' dedi. Akçal'ın en büyük dertlerinden biri de köylülerin ne olduğunu bilmeden üç kuruş para için HES'çilere topraklarını vermesi. Gerek şirketler gerekse şirkette çalışanların tehditlerine maruz kalan Akçal, 'Kendi köylülerimle de mücadele ettim. Çünkü HES isteyenler çoğunluktu. Fiili olarak birkaç defa tacize uğradım, tehditler aldım h‰l‰ da alıyorum. Tanımadığım insanlar silahla yolumu kesti, ölümle tehdit ettiler. Olmadı, yüklü miktarda para teklif ettiler. Ama hiçbirine eyvallahım olmadı. Netice itibariyle bu can bende oldukça bu topraklara bu canavarları sokmayacağım, bu bağlamda bütün duyarlı insanların, bu güzel coğrafyayı gelecek nesillere bırakmak için bize destek vermesini istiyorum' dedi. Tehditlere de, tekliflere de boyun eğmeden nöbetine devam edeceğini belirten Akçal, başına bir şey gelmesi durumunda bunun sorumlusunun devlet olacağını söyledi.

Evrim KEPENEK
İSTANBUL - DİHA

Hiç yorum yok: