3 Ağustos 2010 Salı

Dörtyol BDP:"Felaketi Biz Engelledik"



BDP Dörtyol İlçe Başkanı Baybatis, 'Eğer örgütlü ve sağduyulu yaklaşmasaydık felaket olurdu' dedi

Dörtyol'da binlerce kişinin Kürtlerin işyerlerini yaktığı, evlerine saldırdığı olaylarda Kürtlerin sağduyulu ve örgütlü davranarak büyük bir felaketi engellediğini söyleyen BDP İlçe Başkanı Halil Baybatis, 'Biz öncelikle güvensiz yerde oturan herkesi güvenli bir bölgeye topladık. Dedik ki 'örgütsüz davranmak yok, bundan sonra ne yaparsak, hangi adımı atarsak birlikte karar vereceğiz'. Bunu başardık. Biz örgütlü olmasaydık, burada yüzlerce insan ölebilirdi' diyor.

Yüzlerce kişinin ölümünü biz engelledik

O geceyi hatırlıyorsunuz, Dörtyol'da binlerce kişinin katıldığı bir eylemle Kürtlerin işyerlerinin yakıldığı geceyi... Peki, o gece Kürtler ne yaptı acaba?

İlçe Başkanı Halil Baybatis anlatıyor: 'Biz öncelikle halkımızın can güvenliğini sağlamamız gerektiğini düşündük ve güvensiz yerde oturan herkesi güvenli bir bölgeye topladık. Dedik ki 'örgütsüz davranmak yok, bundan sonra ne yaparsak, hangi adımı atarsak birlikte karar vereceğiz'. Bunu başardık. Biz örgütlü olmasaydık, durumu iyi analiz edemeseydik, burada yüzlerce insanın ölümüne neden olunabilinirdi. Elbette halkımız, gençler öfkeliydi, herkeste cesaret de var ama karşılık verilmesine izin vermedik. Karşılık verilseydi emin olun burada yüzlerce insan ölürdü.'

'Güvenli bölge'de yani Mezbaha mahallesinde yaşayanlar 'karşılık vermeme' meselelesinin iyi anlaşılmasını istiyor. İlk önce çocuklardan duymuştum, 'biz can güvenliğimiz yok diyoruz ama kendimizi korumayı biliriz, kimseden korkumuz yok,' demişti içlerinden biri. Daha sonra buna benzer sözleri çok duydum.

Yaşlı bir adam ise sert bir sitemkarlıkla uyardı bizi: 'Basın buradan çıkamadığımızı yazıyor. Böyle yazıp küçük düşürmeyin bizi. Biz istediğimiz zaman buradan çıkacak güce sahibiz. Topluca Dörtyol'a gitmiyorsak, provokasyon yaratmak isteyenlere meydan vermemek içindir, halkı birbirine kırdırmamak içindir. Biz neler görmüşüz, korkmamışız. Bizi korkak duruma düşürmeyin.'

'EMİNE AYNA BURADAYMIŞ'

İlçe Başkanı'nın söylediği gibi Kürtlerin örgütlü davranmaları olabilecek gerilimleri önlüyor. Bunu gözlerimizle gördük. Hem Dörtyol merkezde, hem de Mezbahane'de inanılmaz fısıltılar yayılıyor. Ama Mezbahane'deki bütün fısıltılar önce BDP yöneticileriyle paylaşıldığı için, hemen doğru bilgilere ulaşılıyor. Örneğin, biz BDP ilçe yöneticisiyle otururken, 'Dörtyol'da 'Kürtler sokağa çıkmasın' diye anons yapılmış' bilgisi geldi. İlçe yöneticileri derhal doğru bilgiye ulaştılar. Meğer, hava çok sıcak olduğu için 'öğlen saatlerinde zorunlu değilseniz sokağa çıkmayın' anonsu yapılmış. Yani herhangi bir 'Türk, Kürt' vurgusu yok. İlçe yöneticileri gerekli bilgiyi verince, fısıltıyı iletenler yaymaya gerek duymadılar. Konu yayılmadan bitti.

Kürtlerin bu örgütlülüğü Merkez'dekileri ürkütüyor. Oysa Kürtlerin de, Türklerin de can güvenliğini sağlayan Kürtlerin bu örgütlülüğü.

Dörtyol merkezde böyle bir örgütlülük yok. Tabii halkın tümünün dahil olduğu bir örgütlülükten söz ediyorum.

Bu yüzden de oradaki fısıltılar, gerçekmiş gibi dolaşıp, büyüyor. Dörtyol'dakiler Kürtlerin bayrak asan işyerlerini yakıp yıkacağından endişe ediyor. Römorklarla silahların geldiği söyleniyor. Emniyet Amiri'nin BDP yöneticilerine aktardığı bir fısıltı ise çok komik: 'Emine Ayna bariyerlerden atlamış, mahalleye gelmiş, toplantılar yapıyormuş.'

Bariyerden atlama filan çok komik de, asıl güldüğüm toplantı yapma haberi oldu. Dükkanları yakanlar yıkanlar, silahsız bir kadından, onun yaptığı toplantıdan niye bu kadar korkar, anlayamadım doğrusu!

DÖRTYOL'DA GECE... NÖBETTEYİZ

Neyse yine dönelim Mezbahane'ye... Gece ve biz nöbetteyiz. Nöbet derken gazetecilik nöbetinden söz ediyorum.

Mahalle'deki (Mezbahane mahallesinin halk dilindeki kısaltılmışı) 'olaylı gece'den beri tekrarlanan rutin akşam yaşamına biz de katılıyoruz. Akşam saatlerinde mahallenin ortasındaki kahvene boşalıyor, herkes haberleri izlemek üzere evine gidiyor. Yemekten sonra yine toplanılıyor. Tabii bir de duş. Sıcak ve nemli havanın yorgunluğu atılıyor.

Biz de gittiğimiz evde yeniden enerji toplayıp toplanma saatinde dışarı çıkıyoruz. Gece mahallede gazetecilik öyle kolay ki, hele bir de ayaklarımızda bizi evinde ağırlayanların ısrarıyla giydiğimiz plastik terlikler de olunca, keyfimiz yerinde.

Yavaş yavaş mahallenin orta yerinde buluşuluyor. Dükkanların önleri, evlerin bahçeleri de çok hareketli. Daha küçük gruplar da buralarda toplanıp sohbet ediyorlar. Her evin ocağında çay kaynıyor. Nereye gitseniz çay hazır. Soğuk su, soğuk meşrubat, çay... İçip duruyoruz.

Mahallede nöbet tutulduğu doğru ama burada tutulmuyor. Daha sonra 'nöbetçilerle' de karşılaştık. Halkın neden 'Biz kendi kendimizi koruyabiliriz' dediğini de anladık.

Zaten Mezbahane'ye giden yoldaki son polis noktası epeyce aşağıda.

HİKAYELER HEP AYNI

Rastgele girdiğimiz bir bahçede, 32 yaşındaki Nezihe'nin hikayesi aslında buradaki pek çok kişinin hikayesine benziyor. Mardin'in Derik ilçesine bağlı bir köyde yaşarken korucularla yaşanan bir çatışma sonucu çıkmak zorunda kalıyorlar. Sonra eşinin teyzesi Dörtyol'da yaşadığı için buraya geliyorlar. Orada marketleri var. Her şeyi bırakmak zorunda kalıyorlar. İlk yılları zor geçiyor. Kirada oturdukları evin sahibi Med TV izledikleri için onları evden çıkartıyor. Şimdi burada bir bakkal dükkanları var, dükkanın arkasındakı koca bahçede ise havuz bile var. Nezihe'nin 6 çocuğu burada oynamayı çok seviyor.

Çoğu Diyarbakır ve Urfa'dan göç etmiş. Kimi eşinin teyzesi, kimisi amcası, Bölge'den bütün göç etmek zorunda kalanların yaptığı gibi Dörtyol'a gelenler de bir yakınları olduğu için gelmiş ilk kez. İlk geldiklerinde yerleştikleri bu hazine arazisini yaşanır bir hale getirmişler yıllar içinde. Evlerin tapusu yok ama evler gerçekten çok şirin. Koca bahçeler, avlular, balkonlar... Ve hepsinin kapısı açık.

Dörtyol'un yaklaşık 140 bin olan nüfusunun yaklaşık 20 bini Kürt. Dörtyol'un yedi mahallesinin 4 mahallesinde yoğun yaşıyorlar. Bir de Peyas beldesinde.

Çoğu tarım işçisi. Onlar şimdi 'dışarıda'. Kalanı başka işler yapıyor.

Ağır, acılı, yoksul hayatlar... Ama değişen bir bilinç, gelişen bir umut ve büyük bir değişim. Kürt halkının 30 yılının özetini burada da görüyorsunuz.

'FİKRİM DEĞİŞTİ'

Dörtyol'da yaşayan Kürtlerin hepsi BDP'ye oy vermiyor tabii. Hatta işyeri yakılanların çoğu BDP'den uzak, kimileri ise başka partilerde açık çalışma bile yürütmüş.

BDP'ye oy verenler arasında da yaşam biçimi, yaşamı algılayış açısından farklar var.

'Gece nöbeti'nde gittiğimiz evlerden birinde yaşayan aile, buraya ilk gelenlerden. 40 yıldır Dörtyol'da yaşıyormuş. Ailenin lise öğrencisi kızı anlatıyor: 'Ben burada doğdum, arkadaşlarımın çoğu Türk. Zaten biz Türk, Kürt ayrımı yapmadık. Ben yapanlara da kızıyordum. İki de bir 'biz Kürdüz' diyenlere kızıyordum. Ama artık fikrim değişti. Onları okşuyorlar, bize gaz atıyorlar. Evlerimize bile gaz attılar. Ben evdeydim, bayılacak gibi oldum gazdan.'

Bir başka evde, yine 40 yıl önce yerleşenlerden bir kadın anlatıyor: 'Biz buraya ilk gelen aileyiz. Biz geldiğimizde buranın yerlisi kerpiç evde yaşıyordu. Biz burada dut yaprağını bile değerlendirdik. İpek böceği ürettik. Bizim insanımız 6 ay dışarda çalışıp kazandığı parayı burada harcıyor. Burası artık bizim yerimiz, kimse bizi buradan bir yere gönderemez.'

'ÖNCÜLÜK ONLARDA, IRKÇILIK HEPSİNDE'

Kürtler yaşananlardan sonra haklı bir üzüntü yaşıyor.

Mezbahane'deki misafirlerden biriyle konuşuyoruz. Olaylı geceden sonra Merkez'deki evinden buraya gelmiş, o geceden beri misafir. Onun da kahvehanesi yakılmış. 'Ertesi gün geçmiş olsun demeye geldiler. Ama yüzüme bakamıyorlardı. Sonra görüntüleri gördüm, baktım onlar da içinde.'

Yaşlı bir adam da şuna isyan ediyor: 'Burada bizim gençler bir şey yapmak istese biz önüne geçtiğimizde dururlar. Bizimkiler bir yere yakıp yıkmaya çalışsa durdururuz. Orada, 'yapmayın' diyen bir yaşlı çıkmadı mı?'

Bir başkası 'olayları yapanlar MHP'li' ya da 'dışardan gelenler yaptı' sözlerini yorumluyor: 'Öncülük onlarda olabilir ama ırkçılık hepsinde. İnegöl olayları sonrasında bizim burada da aynı şeyler olabilir diyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Yüz yüze baktığımız insanların işin içinde olmasını beklemezdim.'

Bir başkası da 'Geçmiş olsun diyenlere 'ben size saldıran olsaydı, engellerdim' dedim. Ama onlar engellemedi. Artık Dörtyol'da yeni bir süreç başladı' diyor.

KENDİ İŞİNİ KENDİN GÖR!

Dörtyol merkezinde durum sakin. Mezbahane'de de. Ama fark şu. Mezbahane'de Kürtler kendi işlerini kendileri görüyorlar. Günlerdir toplanmayan çöpleri topluyorlar, çevreyi temizliyorlar. 'Biz kendi belediyemizi kurduk' diyorlar. Kendi güvenliklerini kendileri sağlıyorlar. Güvende olmayanları evlerinde ağırlıyorlar. Bir yandan da hukuk mücadelesi yürütüyorlar.

Halil Baybatiz'in dediği doğru. Dörtyol'da Kürtler ve Türkler yaşamlarını yitirmediyse, inanın ki bu Kürtlerin örgütlülüğü sayesindedir.


Ramazan, Ferdi, Azad, Aziz, Müslüm, Renaz, Abdülkadir, Gökhan, Rıdvan, Ferhat, Devrim, Büşra, Gülistan ve Safiye'yle ben. Bir aradayız. (İsmini yazmadığım varsa, kusuruma bakmasın.) Çocuklar 11-13 yaş arasında. Hepsi Dörtyol'da doğmuş. Soruyoruz anlatıyorlar. Ama kimi şartları var. Azad'ın ismi d harfiyle bitiyor. Yanlış yazmamamız gerekiyor. Bir de zafer işaretli resimlerini basmamız şart. Başka resim çektirmek istemiyorlar. Hatta bir ara, 'işaretsiz resim de çekelim' diye ısrar ettiğimiz için söyleşiyi terk etmek isteyenler oluyor.


Çocukların öğrendikleriyle yaptıkları ve yapmak istedikleri arasında kimi çelişkiler var ama pek açık vermiyorlar. Birisi 'biz de Türklerin evlerini taşlayalım' dediğinde diğerleri hemen itiraz edip kardeşlikten söz ediyor.

Gülistan ve Büşra kendi bahçelerinde olduğumuz için yanımızdalar. Aslında oğlan çocukların yanında kız çocukları yok. Ama hepsi kadın özgürlüğünden yana. Örnekleri de hazır: 'Yürüyüşte sloganı en çok kızlar attı.' Filozof, psikolog, tarihçi, siyasetçi çocukların gürültülü konuşmalarından not alabildiklerimi aynen aktarıyorum:


  • Çarşıda bizim aleyhimize gösteri yapıldı. Bizim Kürt dükkanlarımızı yaktılar. BDP binamızı ateşe verdiler. Bunu duyunca bizim Kürtler toplandı. Bütün illerden milletvekilleri geldi. Selahattin Demirtaş, Gülten Kışanak geldi. Erzin'e kadar geldiler. Hevesimiz kursağımızda kaldı.

  • Onları buraya sokmayınca biz de yürüdük. Helikopterden gaz bombası attılar. Gözlerimiz yandı. Ağzımızı burnumuzu tıkadık.

  • Kadınlar limon verdi bize, sürdük. Kadınlar hazırlıklı gelmişti.

  • Bize çifte standart uygulanıyor. Bizim konvoyu sokmadılar. Başka partilerin konvoyu gelse sokarlar.

  • Onlar dükkan yakıyor bir şey demiyorlar, biz slogan atınca gaz atıyorlar.

  • Onların arkasında polis var.

  • Can güvenliğimiz yok.

  • Böyle diyoruz ama aslında biz kendimizi koruruz.

  • Kimseden korkumuz yok. Birlik olunca...

  • Okulda Türk arkadaşlarımız var ama mahallede Türk yok.

  • Ben çocukların Türk olduğunu fiziğinden, sesinden anlarım. Sesleri nazik. Kendileri bakımlı.

  • Ben Kürtçe ya da Zazaca bilmeyince anlıyorum Türk olduğunu.

  • Bu mahallede Türk var ama Kürtlerle yaşaya yaşaya Kürt olmuş artık.

  • Türklerle Türkler arasındaki kablo kesildi. Ama Türkler başladı.

  • Biz Türklerle gene kardeşiz ama eşitsizlik var. Kabul etmeyiz ki.

    Filiz KOÇALİ

    Fotoğraflar: Safiye ALAĞAŞ

  • Hiç yorum yok: