12 Ağustos 2010 Perşembe

Ateşkes ve Referandum

Gözler kaç gündür Kandil’e çevrilmiş bulunuyor. PKK‘nin yeniden ateşkes ilan edeceği söyleniyor.

Belki de siz bu satırları okuduğunuzda PKK ateşkes ilan etmiş olacak. İlan edilirse eğer bu PKK‘nin savaşla geçen son 26 yılda ilan ettiği 7’inci ateşkes olacak.

Bu bile başlı başına kimin savaşa karşı, kimin savaştan yana olduğunu göstermeye yetiyor.

Bu tablo tek taraflı ateşkeslerin savaşı durdurmaya ve Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümünü sağlamaya yetmediğini, Türk devletinin savaşta ısrar ettiğini bütün açıklığıyla gözler önüne seriyor.

Bu aynı zamanda savaş devam ederken PKK’ye ateşkes çağrıları yapan sivil toplum örgütleri ve aydınların ateşkes sonrası sorumluluklarını yerine getirmediklerini de gösteriyor.

2009 yılı Nisan ayında ilan edilen ateşkes bunun en çarpıcı örneğini oluşturuyor. O süreçte ateşkes çağrıları yapanlar ateşkesten sonra Türk ordusu ve AKP Hükümeti savaşı dayatırken üç maymunları oynadılar.

Ateşkesten hemen sonra Kürt siyasetçileri kitlesel olarak tutuklandı. Kürt partisi kapatıldı ve yetmezmiş gibi askeri operasyonlar yoğunlaştırıldı. Bir avuç insan dışında buna itiraz eden olmadı.

Savaş da zaten bu yüzden yeniden başladı. Güçlü bir kamuoyu tepkisi verilseydi ve demokratik yollardan sorunun üzerine gidilseydi silahların yeniden patlaması mümkün olmazdı.

Ancak bu yapılmadı. Birçok kişi ve çevre üç maymunları oynadı. Ve savaş yeniden başladı. Başlayınca da liberal kesimle yeminli PKK düşmanı Kürtler AKP’nin psikolojik savaşına katılıp komplo teorilerine sarıldılar.

PKK’nin savaşı AKP’yi zayıflatmak ve Ergenekon’a destek vermek amacıyla başlattığı teranesini dillerine doladılar.

Bu baylar şimdi ne diyecekler doğrusu merak ediyorum. Referandum öncesi ilan edilecek bu ateşkes hükümetin elini güçlendirmeyecek mi? PKK bu kararıyla AKP’yi rahatlatmış, ona yeni bir şans vermiş olmayacak mı?

Tabii, şimdi Ergenekoncu’lar PKK’yi AKP’yle ‘işbirliği‘ yapmakla suçlayacaklar. Komplo teorileri üretme sırası şimdi onlarda. Fakat AKP ve yandaşları gibi Ergenekoncu’ları da ciddiye almamak gerekiyor.

PKK, Ergenekon’a destek amacıyla savaşmadığı gibi AKP’ye destek amacıyla da ateşkes ilan etmiyor. Kürt halkının çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yapıyor. Bu bazen Ergenekon’un bazen AKP’nin işine geliyor olabilir.

Bunun önemi yok. Önemli olan Kürt halkına hizmet edip etmediğidir?

Bu nedenle bunlara kulak asmak yerine önümüzdeki referanduma bakmalıyız.

Zira, AKP’nin başını çektiği dinci gericilikle, ordunun başını çektiği ırkçı gericilik arasındaki rant kavgası referandumla birlikte kritik bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Türkiye’nin gerçek manada demokratikleşmesi ve Kürt halkının kazanımlarının korunması açısından iki cephenin de referandumdan zayıflayarak çıkması gerekiyor.

Bakmayın; ırkçılarla dinciler arasındaki iktidar kavgasının ‘demokratikleşmeyle‘ herhangi bir alakası yok. Buradan ‘demokrasi‘ çıkacağı tezleri gerçeği yansıtmıyor. Bunu söyleyen her kimse AKP’den nemalanmıyorsa hayal görüyor.

Çünkü AKP’nin ‘demokrasi‘ gibi bir kaygısı yok. AKP Türkiye’nin bu ihtiyacını kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor. AKP ‘demokrasiyi‘ sadece sömürüyor.

Türkiye’nin demokratikleşmesi için her şeyden önce ırkçı ve dinci blokun geriletilmesi, güçlü bir demokrasi cephesinin örülmesi gerekiyor. Referandumunun önemi de burada ortaya çıkıyor.

Bugün hem Türk halkının hem de Kürt halkının çıkarları anayasa paketini güçlü bir şekilde ‘boykot’ etmeyi gerektiriyor. Türkiye‘nin demokratikleşmesinin, Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesinin ve yeni bir anayasa yapılmasının yolu buradan geçiyor.

Kürt iradesinin güçlenmesi ve yeni mevziler elde edebilmesi için de özellikle Kürdistan‘da AKP’ye karşı ezici bir üstünlüğün sağlanması gerekiyor.

Çünkü, Kürt halkı için asıl tehdit CHP’den ya da MHP’den değil AKP’den geliyor. Kürt halkının ağır bedeller ödeyerek yarattığı kazanımları bugün asıl olarak AKP tehdit ediyor.

Türk ordusu Kürtleri fiziken, AKP‘yse siyaseten tehdit ediyor. Ordu öldürerek, AKP tasfiye ederek bitirmek istiyor.

Fakat TC kurulduğundan bu yana ordu Kürtleri öldürse de sonuç alamıyor. Aksine sorun giderek derinleşiyor. Türk ordusunun Kürtleri öldürerek bitirmesi mümkün olmuyor.

Geriye yalnızca AKP’nin siyasi tasfiyesi kalıyor. Türk ordusu esas olarak bu yüzden AKP’yi iktidarda tutuyor. Aralarında çelişki olsa da AKP’ye Kürtleri tasfiye edeceği umuduyla destek veriyor.

Kürtler önce AKP’nin yedeğine düşürülmek, sonra da Türk-İslam sentezi içerisinde eritilmek isteniyor. Denize düşenin yılana sarılması misali Kürtler karşısında açmaza düşen ordu AKP’ye bu nedenle yapışmış, bırakmıyor.

Kaldı ki AKP Kürtlere Kürdistan’ı Türk-İslam kılıcıyla yeniden fethetmekten ve onları Ortaçağ karanlığına gömmekten başka bir şey vaat etmiyor.

Kürtler söz konusu olduğunda Tayyip Erdoğan, Ariel Şaron’u aratmıyor.

‘Kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılacaktır‘ diyen başbakanın elinde 2006 yılında Amed’de vahşice katledilen 9 Kürt çocuğunun kanı duruyor.

Kimse AKP’yi allayıp pullamasın. Kimse kendini de kandırmasın; Kürt meselesi çözülecekse eğer AKP’nin de CHP ve MHP gibi Kürtler karşısında iflası yaşamasıyla çözülecektir.

Aksi halde savaş devam edecektir. Yalaka Kürtlerin arkasına dizildiği AKP bugün militarist sistemin son umudu, Türk ordusunun ülkemizdeki son kalesidir. Bu kalenin çökmesi Kürtlerin geleceği açısından yaşamsal önemdedir.

Referandumda Kürdistan’da güçlü bir ‘evet’ çıkarsa AKP güçlenecektir. AKP’nin güçlenmesi Kürtlerin güçten düşmesi anlamına gelecektir.
AKP o zaman ‘bu iş bitti, Kürtlerin bir sorunu yok, sorun PKK’dir’ diyecek ve dış dünyadan alacağı destekle Kürt halkının üzerine yürüyecektir.

Bunun önlenmesi için güçlü bir ‘boykot’ gerekmektedir. Kürt halkının iradesini güçlü bir şekilde ortaya koyması birçok dengeyi değiştirecektir.
Kürtlerin Türkiye’de ve dünyada eşit ve saygın bir yeri olacak mı yoksa olmayacak mı? Referandumda Kürtler esas olarak bu soruya cevap vereceklerdir.

Kirli savaşın sona ermesinden, sorunun barışçıl çözümünden yana olan ve hem Türkiye’de hem de dünyada Kürtlere saygın bir yer açmaya çalışan her Kürdün ‘boykot’ demesi gerekmektedir.

gunayaslan@hotmail.de

Hiç yorum yok: