6 Temmuz 2010 Salı

Türk Milliyetçiliğinin 'Kanlı' Ekonomi Politiği


İttihatçı Türk Milliyetçiliği'nin 'hem gayri Türk, hem de gayrimüslim' ekseninde oluşturduğu politik anlayışın egemenliği bugüne kadar süregeldi; yarattığı sorunlar da...

1910'un ilk yarısında İttihat ve Terakki iktidarının Batı Anadolu'da Bulgar mübadelesi ve Rum sürgünü ile başlayan Anadolu'yu Türkleştirme politikası, Ermeni kırımıyla devam etti.. Bunun ekonomi politiği de mülkiyetin Türkleştirilmesi olarak yaşandı..

1920'lerin birinci yarısında Erzurum Kongresi'yle başlayan, Ekim 1919'da Amasya Protokolü ve 27 Haziran 1921'de BMM Reisi Mustafa Kemal imzalı 5 maddelik 'Kürdistan hakkında BMM Vekiller Heyeti'nin Elcezire Cephesi Kumandanlığı'na talimatı'yla süren ve Lozan'da gündeme gelen Kürt sorununu çözmeye yönelik tavır, 1920'lerin ikinci yarısında kırılmayla Kürtler'in sürgünü ve operasyonlarla yaşanan sürece dönüştü; ve devam etti.

1930'larda Yahudilere yönelik operasyonlar ile Dersim Kırımı ve Sürgünü, 1940'larda ve 1950'lerde gayri Müslimlere karşı Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül imhası, 1960 cuntası ve Rum sürgünü ve 12 bin köy adının değiştirilmesi, 12 Mart devamında gayri Müslim vakıf mallarının gaspı ve binlerce gencin sivil faşistler tarafından öldürülmesi ve Maraş Alevi kırımı, 12 Eylül toplumsal ve sosyal kırımı, 1990'larda 3 milyon Kürt'ün sürgünü, Sivas Yangını, çeyrek asırdır süren 'düşük yoğunluklu savaş' ve faili meçhullerle yaşanagelindi 2010'a...

Bu topraklar, demokrasiye hep hasret kaldı..

Anadolu'nun, Mezopotamya'nın taşı, toprağı şahittir!

Belge Yayınları'nın 634'üncü kitabında, İttihatçılar tarafından temellendirilen ve cumhuriyette devam eden Türk milliyetçiliğin ekonomi politiğinin oluşum süreci inceleniyor. Türk burjuvazisinin sermaye birikiminde, 'öteki'nin ekonomik kaynağı önemli bir yekunu oluşturduğu anlaşılıyor. El konulan 'öteki'nin malı, işgal edilir, dağıtılır ve satılır...

Gazeteci Nevzat Onaran, 'Emvâl-i metrûke Olayı, Osmanlı'da ve cumhuriyette Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi' adlı kitabında, 1915'te ve sonrasında Anadolu'da neler yaşandığının ekonomik politiğini analiz ediyor. Altı bölümden oluşan incelemenin ana materyali, kanun ve yönetmenlikler, bunlarla ilgili Meclis'te yapılan görüşmelerdir.

İlk dört bölümde Osmanlı ve cumhuriyet dönemi inceleniyor. Yasa ve yönetmenliklerden oluşan 'Belgeler' beşinci ve Meclis'teki tartışmalar da 'Ekler' de altıncı bölümü oluşturuyor.

ANADOLU 'SÜRGÜN TOPRAĞI'


Fiilen başlatılan Ermeni sürgünü, bildik adıyla 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu'yla kılıfına uydurulur... 4 maddelik kanun gereği 'Hiyanetini hissettim' ifadesiyle bir kişiyi, bir aileyi ve bir köyü, bir kasabayı tümden sürmeye aranan gerekçe yaratılabilir... Ordu tamamen hakim olup, insanların hayatı, bir onbaşının iki dudağı arasındadır...

'Hadi 24 saatte nakl ediliyorsunuz...' mealinde bir amirin kararıyla Ermeniler, tüm Anadolu illerinden sürüldü...

Resmi söylemdeki, Ruslar'la savaşta 'güvenlik gereği' sürgün yapıldığı iddiasının bir palavradan öte anlamı yoktur. Ermeniler'in tüm Anadolu illerinde sürüldüğü gerçeği, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün 'Osmanlı Belgeleri'nde Ermeniler' kitabında dahi aynen yer alır.


'ERMENİ MALLARI YAĞMALANDI'

27 Mayıs 1915 tarihli Sürgün Kanunu'yla evinden, yurdundan ve toprağından sürülmesiyle 'can güvenliği' sorunu yaşayan Ermeniler, 26 Eylül 1915 tarihli (bildik adı) Tasfiye Kanunu'yla da evine, bağına, bahçesine, tarlasına ve fabrikasına Hazine adına el konmasıyla 'mal güvenliği' sorunu yaşar...

11 maddelik Tasfiye Kanunu, İttihat ve Terakki'nin ilk kurucu önderlerinden Ahmet Rıza'nın önergesiyle, �yan'da 13 Aralık 1915'te tartışılır. Mülke zorla el koymanın, 1876 tarihli Anayasa'nın 21'inci maddesine aykırı olduğunu belirten Ahmet Rıza, 'Bu emvalin sahibi olan Ermeniler, mallarını isteyerek terk etmemişlerdir... Ermeniler'in malı kısmen yağma edildi' değerlendirmesini yapar. Ahmet Rıza'nın tespitiyle Ermeni mallarında Aralık 1915'te 'kısmen' olan yağmalama, sonrasında tümünü kapsar...

1970'lere gelindiğinde 'öteki'nin ekonomik gücünü tasfiye yöntemine, sürgün edilenlerin mülkü dışında bir mal grubu daha eklenir; TC vatandaşı Ermeni ve Rumlar'ın yönetimindeki vakfın tasarrufundaki mallara da aranan gerekçenin bulunmasıyla el konur ve tasfiyesine yönelik uygulamalara girişilir.

'SÜRGÜN DEFTERLERİ' AÇIKLANSIN

İttihat ve Terakki'nin 1915'te Ermeni ve Rumları sürgün ettikten sonra mal ve mülklerine el koymaya imkan veren 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu, İstanbul Hükümeti'nin 8 Ocak 1920 tarihli kararnamesiyle yürürlükten kaldırılır. Bununla, malların sahiplerine geri iade edilmesi ve geçmiş dönemle ilgili zararın tazmini de hedeflenir.

Büyük Millet Meclisi, önce gizli ve ardından aleni celsede yapılan tartışma sonucunda kabul edilen 14 Eylül 1922 tarihli kararıyla, bu kararnameyi kaldırır ve 15 Nisan 1923 tarihli 333 no'lu kanunla da İttihatçı tasfiye sistemine tam dönüşü sağlar.

Cumhuriyet döneminde, İttihatçı iktidar yıllarında olduğu gibi Ermeni ve Rum mallarını tasfiye işlemini yapmakla görevli Tasfiye Komisyonu faaliyete başlar. Kanun Kasım 1988 yılına kadar 73 yıl yürürlükte kalır; böylece Anayasa beş kere değişmiş olsa da bu Tasfiye Kanunu hep yürürlükte kalır. Bu bile irade birliğinin ne denli güçlü olduğunun ifadesidir.

Kanun gereği Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde faaliyet gösteren Tasfiye Komisyonları'nın, tuttuğu 'cari ve esas' defterinin hiç biri gün yüzüne çıkarılmadı. Bu defterler üzerindeki resmi perdenin kaldırılmasıyla, ne kıymette ve ne kadar 'öteki'nin malının tasfiye veya transfer edildiği belirlenmiş olacaktır. Osmanlı'da 33 komisyon vardı; Cumhuriyet'te ne kadar kurulduğu hiç bilinmiyor. 33 komisyonun birer 'esas ve cari' defteri olsa en az 66 tane defterin olması gerekiyor; ama yok(muş)!..


'VATANDAŞ' ERMENİ'YE ÖDEME YOK

Türk Kurtuluş Savaşı sırasında 5 Ağustos 1921'de BMM Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemal'in emriyle alınan harp vergisine karşılık verilen mazbataların ödenmesi, 3 Nisan 1924 tarihli 459 no'lu Mahsubi Umumi Kanunla sağlanır.

Fakat ödemede vatandaş Rum ve Ermeniler istisna tutulur. Bu istisnayı sağlayan 2'inci maddeyle ilgili Meclis gizli celsede milletvekillerine bilgi veren Encümen Reisi Hasan Fehmi (eski Maliye Vekili, Gümüşane mebusu), böyle bir madde hazırlamanın gerekçesini, şöyle açıklar:

'Maddeden maksat tehcir ve tegayyüp (sürgün edilen ve kaybolan) Rumların ve Ermenilerin Tekalifi Milliye ve harbiye (milli ve harp vergisi) mazbatalarını (tutanaklarını) mahsup etmemektir... Rumları ve Ermeniler'i bu Tekalifi Milliye mazbatalarının bedellerinden müstefit etmemek (faydalanmaması) için bir çare düşünüldü. Fakat bunu açık olarak Rum ve Ermeni diyemezdik. Muhtelif şekiller ve formüller yazıldı... Nihayet en az mahzurlu veyahut mahzursuz bu şekli bulduk...'

İfade bu kadar net.

Maliye Vekili Mustafa Abdülhalik (sürgünde Bitlis Valisi ve Talat Paşa'nın bacanağı), 'Bize mensup olmayanlara mümkün olduğu kadar müşkilat göstereceğiz' ifadesiyle tartışmaya noktayı koyar.

'KAN BEDELİ' OLARAK DAĞITILIR

Kanunda belirtilen ifadeyle Ermeni malları, Ermeni soykırım fiilinin faili olarak bilinen yurtdışında öldürülen ve içerde idam edilen İttihatçı şeflere bir nevi 'kan bedeli' olarak dağıtılır. İzmir Suikastı Davası (26 Haziran 1926) öncesinde, 31 Mayıs 1926 tarihli 882'no'lu kanunla Talât Paşa, Cemal Paşa, Bahattin Şakir dahil 12 İttihatçı ailesine kuruş almadan 20 bin lira değerinde Ermeni malı hibe edilir. Bu mallara 10 yıllık satılmama yasağı getirilir. Ermeni malı verilecek İttihatçı aile listesinde İttihat ve Terakki'nin Talat ve Cemal paşalar dışında, bilinen üç liderinden biri olan Enver Paşanın ismi yer almaz. İçerdeki kimi İttihatçı da, İzmir Suikastı davası sonrasında idam edilir. 

BULGARİSTAN'A TOPRAK 'BAĞIŞI'

Osmanlı Meclisi'ndeki Rum mebusların önergelerinde, Ermeniler ve Rumlar'ın neler yaşadığının yanı sıra Batı Trakya'da Bulgaristan'a toprak verilmesi de gündeme gelir... Görüşmeler sırasında maalesef Türk mebuslar bu konuyu es geçer..

1915'de Ermeni sürgününün yoğunlaştığı Haziran-Temmuz aylarında, Bulgaristan-Osmanlı görüşmelerin sonucunda, 65 bin nüfusun yaşadığı 2 bin 600 kilometrekarelik Batı Trakya'daki 'Osmanlı toprağı' Alman safında savaşa katılmasının promosyonu olarak Bulgaristan'a verilir...

Dünyada böyle 'babasının malı gibi' ülke toprağını veren İttihatçı Türk Milliyetçisi gibi bir iktidarın olduğunu sanmıyoruzÖ Ve bugün, böyle bir milliyetçilikten beslenen ve 'çakıl taşı' edebiyatı yapan faşizmin halinin de siz düşünün...

FEDERALİZME, CUMHURİYET'LE TASFİYE

Cumhuriyet, Anayasa'da ilgili kanuni değişikliğin yapıldığı 29 Ekim 1923'te ilan edilir. 1921 Anayasası'nın 'iller düzeyinde öngördüğü federal sistem' ilga edilerek, Cumhuriyet'in hukuksal temeli atılır. Federal sistemde sağlıktan, ekonomiye, tarıma, eğitime ve bayındırlığa kadar pek çok alanda iç işlerinde kendi kararını vermesini içeren hükümler, Cumhuriyet'e geçişi sağlayan 364 no'lu kanunla yapılan değişiklikle 1921 Anayasası'ndan çıkarılır. Böylece 1921 Anayasası'nın o tarihe kadar uygulanmamış, ama tartışılmış olan bu demokratik hükümleri (madde 11 ve 12), Cumhuriyet ilanını sağlayan değişiklikle ilga edilir.

'SÜRGÜNÜN PARASI' BÜTÇEDE

Sürgün edilenlerin mallarının satışı ve dağıtımıyla ilgili düzenlemeler 1930'lu yıllara doğru yoğunlaşır. 1915'deki kıymetinden satışını öngören düzenlemeden (13 mart 1926 tarihli 781 no'lu kanun) sonra, gündemde bu malları alan veya işgal eden adına tapuya kaydedilmesi vardır. Bunun da kanuni düzenlemeleri yapılır.

1929 krizinin yoğunlaştığı bu dönemde, el konulan bir kaynak da, Maliye'de sürgün edilen kişi adına 'emanet'te toplanan paradır. 24 Mayıs 1928 tarih 1349 no'lu kanunla, emanetten bütçeye 300 bin lira aktarılır.

Ki bu para, sadece bütçenin rakamsal artışı dikkate alındığında bugünün 300 milyonu (trilyon) lirasıdır. Bu, transfer sonraki yıllarda da devam eder.

27 Haziran 1921 tarihli BMM Reisi Mustafa Kemal imzalı 5 maddelik 'Kürdistan hakkında BMM Vekiller Heyeti'nin Elcezire Cephesi Kumandanlığı'na talimatı' 1925'e gelmeden unutulur.

Talat Paşa, 26 Mayıs 1915 tarihli Dahiliye Nazırı tezkeresinde, kanun çıkmadan ve kabine kararı alınmadan Ermeni sürgününü başlattığını açıklar.

Nevzat OGÜN

Hiç yorum yok: