4 Temmuz 2010 Pazar

PKK ve Silah



Türk aydınları, yazarları, sivil toplum örgütlerinin bazı yöneticileriyle PKK taraftarlığı dışındaki Kürtlerin önemli bir kısmı; bağımsızlık istemediği için PKK’nin silahlı yöntemlere başvurmasının anlamsız olduğunu söylüyorlar. Garip bir silah tespiti… Çünkü aynı çevreler, PKK bağımsızlık istediği zaman da silahlı mücadeleye karşı çıkıyorlardı.  
Dünyada birçok örgüt bırakın bağımsızlık veya ayrı devlet kurmak istemeyi, iktidar değişikliği için yıllardır silahlı mücadele yürütür. Halen de böyle birçok örgüt var. Özerklik, federasyon veya otonomi isteyen silahlı ulusal davalarda da var. Savaş ve silahın kötü olduğunu tartışmak ayrı bir şey, hangi durumlarda kullanılıp, hangi durumlarda kullanılmayacağını tespit etmeye kalkmak ayrı bir şeydir. Varoluşu, doğa ve rakipleriyle mücadele üzerine kurulu olan insan, silahı her yerde kullanmıştır. 
Silahı en çok kullanan Türk devletidir. Türk devleti çok kılıç ve silah kullanmaktan dolayı Anadolu ve Kürdistan’ı halklar mezarlığına çevirmiştir. Kürdistan’da birçok aşiret arasında da silahlı düşmanlıklar vardır. Bir haydutluk ortamında biri evinizi elinizden almaya kalktığında silaha sarılabilirsiniz. Aileden birine tecavüze yelteneni alnının çatından vurmak, çoğu yerde kahramanlık olarak algılanır.  
Bizler Cüneyt Arkın’ın savaş filmleriyle büyüdük. Cüneyt Arkın’ın filmlerinde ölen insan sayısı 2. Dünya Savaşı’ndan ölen insan sayısından az değildi. İşini birey olarak gören Yılmaz Güney filmde elini silaha götürdüğünde alkış tufanından, çürük yapılı sinemalar çökerdi. Hala Amerikalı kovboyların filmleri gösteriliyor televizyon kanallarında.  
Güney Kürdistan’da peşmergeler otonomi ve özerlik için yıllarca silahlı mücadele verdiler. Rus edebiyatçı Puşkin, düelloya çağırdığı rakibinden aldığı kurşunlarla hayata veda etmişti. Yani silaha yalnızca bağımsızlık için başvurulmuyor, öyle bir kural yok. Bu kuralı, PKK karşıtı Kürt ve Türk aydınları iş olsun diye uydurmuşlar. PKK karşıtı Türk ve Kürt aydınlarının PKK’ye son dönemlerde bu kadar kızmaları, AKP’nin PKK’yi yenme girişiminin başarısızlığından kaynaklanıyor. Gerçekten PKK’yi yenmesi için AKP’ye büyük umutlar bağladılar ve büyük destekler verdiler. AKP, PKK’yi yenecek, açılacak Kürtlük alanına toprağından ve halkından kopuk mülteci türü bir Kürt temsili oturtulacaktı. Ancak Kürt halkı son otuz yıldır Kürt mücadelesine saçının telini vermeyenlere ve onların projelerine prim vermedi. Böylece devletin de Türk televizyonlarında keskin numaralara yatan “iyi Kürtler” projesi tutmadı. 
Faili Meçhul denen devlet cinayetlerinde götürülen insanların nasıl öldürüldüğünü herhalde biliyorsunuz. En azından tahmin edersiniz: Öyle bir cinayetin öznesi olmamak için insan elinde ne varsa onunla kendini savunmalı. Silah, bıçak, cam kırığı, jilet… Fakat Türk devletinin polis ve yargısı karşısında çaresiz oldukları için cinayete kurban giden Kürtlerin kendilerini savunacak bir çakıları dahi yoktu. Esasında bir gün Kürdistan’a dönersem, başımı sokacak bir odam olursa, ilk işim odamın duvarında bir pompalı deliği açmak olacak. Her türlü devlet kuşatmasına karşı kendimi savunmak zorundayım. Diyelim evimin etrafı sarılmış. Götürüp öldürmeyeceklerinin garantisi yok. Yapmadıkları bir şey değil üstelik. Sağ ele geçip, benzersiz ölüm biçimleri tatmaktansa, Türk cinayet güçlerine karşı kendi evimi savunarak ölmeyi tercih ederim.  
Dağda, içeride, “faili meçhul”de tek adamı olmayan Kürtçü kardeşler de silah gereksiz diyorlar. Ama devlete gerekiyor. Devletin Kürdistan’daki kocaman ölüm makinesi onları rahatsız etmiyor. Ya da 100 kelimeden 95 tanesini PKK aleyhinde kullandıktan sonra, bir denge oluşsun diye, 5 kelimeyi de devlet aleyhinde kullanıyorlar. Önceki gün Diyarbakır’da silahlı Kürt isyanında yakalanıp sömürgeci Türk devleti tarafından 47 arkadaşıyla birlikte idam edilen Şeyh Sait ve arkadaşlarını saygıyla anan Kürt Müslümanları, tekbir getirip Şeyh Sait İsyanı'nı kutsadıktan sonra PKK’ye silah bırakma çağrısında bulundular!
Ahmet Altan, dünyada, ayda, mars ve yıldızlarda olmayan bir devlet biçimiyle Kürtleri güldürüyor: “Herkese saygılı bir Türk devleti!" Böyle bir devlet nasıl oluyor anlayamadım. İngiliz, Amerikan, Japon devleti de böyle değil. Ulusların ve sınıfların devleti olur. Ya da sınıfların karma devleti olur. Ya da birkaç ulusun birleşmesinden oluşan federatif devletler olur. Ahmet Altan’ın devlet biçimi de bir tuhaf… Sınıflar ve uluslar üstü bir devlet… Demek Kürtlere bu kez sınıflar ve uluslar üstü özellikleri olan cinsiyetsiz ve cibiliyetsiz bir devlet icat edecekler. Bu öyle bir devlet olacak ki, Kürdü gördüğü zaman “rojbaş hevalno" diyecek. Türk gördüğü zaman, “kırların tadını çıkar lan!” demeyecek herhalde. Onlara da: “Günaydın şeker kardeşim,” diyecek. Suryaniler, Lazlar, Yahudi asıllı vatandaşlar için de mutlaka bir şeyler bulunur.

Dedim ya, Kürtler ve Türkler, PKK’nin bir şekilde halli için kıvırtıp duruyorlar. PKK silah bıraktı mı, her taraf güllük gülistanlık olacak. Cizre tank taburu, Şırnak Ölüm Tugayı, Diyarbakır F-16 pisti, bunların hepsi Kürtlerle birlikte govente duracak. Ama benim mücadele içinden gelen güçlü sezgilerim çok farklı şeyler söylüyor. Türk ve Kürt muhafazakar kardeşlerin çok kılıklı “tasfiye numaralarını” bir komedi filmi gibi izliyorum. PKK’nin açtığı alanı, Kürdistan davasını zihninde öldürmüş mülteci Kürtlüğe ihale etmek için bu kadar siyasi ve felsefi teoriyi nasıl uyduruyorlar şaşıyorum. Bizim topraklar yaman dolandırıcılar yetiştiriyor. 
 
PKK, ister silah kullanır, ister kullanmaz. İstiyorsa bütün silahları sınırda bırakıp, Türkiye ve Kürdistan’a yerleşir. Bu, kendisinin bileceği birşey. 
 
Fakat benim bildiğim Türk devleti PKK ve yöneticilerini asla af etmez. Ne mi yapar? Belki tatlılıkla dağdan indirir. Yani diyelim ki indirdi. Onları bir güzel savunmasız bıraktı. Halk içinde gezmelerine ve gerilla anılarını anlatmalarına göz yumduToplasan, PKK’nin isim yapmış diyelim 100 yöneticisi vardır. Bunlar çeşitli Kürdistan şehirlerine dağılmıştır. Van, Batman, Diyarbakır, Urfa… Öcalan da ev hapsine alınmış… Hepsi ortada… Bu durumda Türk devleti intikam işlemini basit işletir Bir Topal Osman, Bir Mehmet Ağar, bir Cem Ersever, bir Kod Adı Yeşil bu iş için yeterlidir Ekipler kurulur, gece aynı anda PKKnin yönetim kademesine vurulur ve vuranlardan beş-on kişilik bir ekip yakalanır İşlem tamamlanmıştır. Planlanan hedefler vurulmuş, bu işi yapan milliyetçi Türk güçlerinden bir grup yakalanarak hapishaneye kral muamelesine alınmıştır Sabah, Türk içişleri bakanının yapacağı açıklama geceden hazırlanmıştır.

"Maalesef bu gece üzücü birkaç olay gerçekleşmiştir. Bir grup kendini bilmez kişi, vatan ve millet hassasiyetini öne sürerek geçmişte terör olaylarına katılan bir grup vatandaşla dalaşmış ve bazı ölüm vakaları meydana gelmiştir. Sevinerek belirtmeliyim ki, olaya katılan grup yakalanmıştır… Hükümetimiz döneminde hiçbir olayın faili gizli kalmamıştır. Yüce kamuoyuna duyurulur…"
Rusya’dan çağrılan Mustafa Suphi ve arkadaşları böyle katledilmişti. Bütün Kürt isyanlarının sonucu aşağı yukarı aynıdır. Seyit Rızayı da konuşmak için çağırmışlardı. PKK, 28 olduğu söylenen Kürt isyanlar tarihini herhalde iyi okumuştur… 
 
Türk devlet silahlarının, ölüm üşüyen Kürt halkının ensesinden çekilmesini istemek Kürt sorunun çözüm tartışmalarının başlangıç noktasıdır. Sorun silah değil, Kürt halkının Türk devletine ve ordusuna karşı güvenlik altına alınması sorunudur. Öteki tartışmaların tümü boşturBütün bu kavga, gürültü, dağa çıkmalar, bu cinnet durumları, gerginlikler, yani bir bütün halinde herşey, Kürt halkının öldürücü Türk namluları karşısındaki çaresizliğinden kaynaklanmaktadır... Öncelikle bu çaresizlik son bulmalıdır. 

Hasan Bildirici

Hiç yorum yok: