25 Temmuz 2010 Pazar

Kosova ve Kürdistan benziyor mu?

Uluslararası Adalet Divanı’nın Kosova’nın bağımsızlığı konusunda verdiği karar önemli… Ne ki, bu önemin abartılmadan ve gerçek boyutları içinde değerlendirilmesi gerekiyor.

Politik bilimde “path dependence” diye bir kavram vardır. “Yola bağımlılık” ya da içinde bulunulan aşamaya gelinceye kadar geçilmiş olan yolun, söz konusu aşamanın özelliklerini de önemli oranda etkilemesi anlamında kullanılır.

Sırbistan içindeki statüsü bir türlü tanımlanamayan Kosova iki yıl önce bağımsızlığını ilan etti. Geçtiğimiz iki yıl içinde aralarında ABD’nin de bulunduğu 69 devlet tarafından tanındı. Eğer böyle bir tanınma süreci olmasaydı, Adalet Divanı’ndan da olumlu bir karar çıkmazdı.

Uluslararası hukukla ilgili kararların her zaman güç ilişkilerine dayandığını unutmamak gerekir.

Kosova’nın önünde halen çetin bir yol bulunuyor. Örneğin ülkenin Birleşmiş Milletler üyesi olabilmesi, Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti tarafından tanınmadığı için imkânsız denilebilecek kadar zor. Ek olarak, Avrupa birliği üyesi olan Slovakya, Yunanistan ve İspanya da Kosova’yı –karara rağmen- tanımıyorlar.

Uluslararası Adalet Divanı’nın kararları bağlayıcı değil… Sonuçta önemli bir mahkemedir, ama kararına uymayana yaptırım gücü yoktur, zira arkasında devlet gücü bulunmamaktadır.

Bu mahkeme yıllar önce İsrail’in Filistinlilere karşı ördüğü duvarı mahkûm etmiş ve inşaatın durdurulmasını istemiş, ama İsrail dinlememişti. Halen de kararı dinlemiyor.

Bu itaatsizliğe karşı herhangi bir yaptırım da uygulanamıyor.

Kosova küçücük bir ülke ve bağımsızlık ilan edinceye kadar geçtiği aşamalar ona böyle bir adımı atabilme olanağını tanıdı.

Sırbistan yönetimi Kosova’nın bağımsızlığını hiçbir zaman kabul etmeyeceklerini ve hukuk mücadelesini sürdüreceklerini açıkladı. Silahlı mücadele yapamıyorlar, çünkü gerek muhtemel Avrupa Birliği üyelikleri ve gerekse de kısa süre önce aralarında NATO üyelerinin de bulunduğu ülkelerle Kosova nedeniyle savaşmış olmaları böyle bir adımı atmalarını engelliyor.

Ek olarak unutulmaması gereken bir nokta daha var:

Kosova oldukça homojen bir nüfusa sahip. Nüfusun yaklaşık yüzde 90’ını Kosova Arnavutları oluşturuyor. Sırplar ülkeyi büyük oranda terk ettiler.

Kosova, bu anlamda, ikinci Arnavut devleti oluyor. Kosova Arnavutlarıyla Arnavutluk Arnavutları arasında önemli farklılıklar var. Bu durum en başta birisinin Enver Hoca yönetimi altında yıllarca dünyaya kapalı olarak yaşamış olmasından, diğerinin ise Batı Avrupa ülkelerine çok sayıda göçmen işçi göndererek dünyaya daha açık olmasından kaynaklanıyor.

Yazı dilindeki farklılıklar son yıllarda iki halk arasındaki ilişkilerin yoğunlaşmasıyla azalmış durumda…

Kosova ve Arnavutluk ileride birleşir mi, bilinmez.

Bu örnekten hareketle, birbirine komşu iki Kürt devletinin de var olabileceği sonucu çıkarılabilir.

Bu, teorik bir sonuçtur, zira Kosova Arnavutlarıyla bugünkü Türkiye sınırları içinde bulunan Kürt halkının durumu arasındaki benzerlik fazla değildir.

Birincisi: Türkiye bölgesel bir güç durumundadır. Daha önce askeri bir bölgesel güçtü. Şimdi buna belirli oranda ekonomik güç de eklenmiş durumdadır.

Ortadoğu’da Türkiye’yi devre dışı bırakan bir Kürt çözümü düşünülemez.

Ek olarak, Türkiye’nin devre dışı bırakılması İran’ın bölgedeki etkisini iyice güçlendireceği için ABD açısından -öteki tehlikeleri bir yana- tercih edilemeyecek bir seçenektir.

Sırbistan’ın ise böyle bir konumu yoktur.

İkincisi: Kosova’da büyük bir halk desteğine sahip olan UÇK ile Kürt özgürlük hareketinin karşılaştırılması doğru olmaz. Kosova, yıllarca Yugoslavya içinde de özerk bir yönetim altında yaşamıştı. Dolayısıyla ülke yönetimi konusunda büyük bir tecrübeye sahip olan kadroları vardır. Ülke içindeki karşıtları Kürt özgürlük hareketine göre oldukça daha azdır.

Kürt özgürlük hareketinin demokratik özerklik ilan etmesi ise henüz söylem düzeyindedir. Böyle bir adım atıldığında yaşanılacak olan gelişme Kosova’daki gibi olmayacaktır. Özerk yönetimin normal olarak işlemesi değil, bir çeşit ikili iktidar söz konusu olacaktır. Bir yanda özerk yönetim, öte yanda devlet iktidarı ve ilkinin kendisini ikincisine dayatması söz konusu olacaktır.

Demokratik özerk yönetim, bu anlamda, özgürlük mücadelesinde yeni bir aşamadır. Çok sayıda farklı beceriye sahip kadrolara ihtiyaç duyan ve hayatın her alanına yayılmış sert bir mücadeleyi içeren bir aşama…

Demokratik özerk yönetim özgün bir ikili iktidar demektir ve bu iktidarın gelişmesinin Kosova’daki gelişmeyle benzerliği pek bulunmayacaktır.

Yazıyı uzatmamak için Avrupa’daki devletlerin durumu ve muhtemel geleceği konusunu gelecek yazıya bırakıyorum.

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: