31 Temmuz 2010 Cumartesi

Etnik Temizlik Kampanyası


İnögöl ve ardından Hatay Dörtyol’daki olaylar ile ilgili haberleri seyrettikçe ve okudukça pes doğrusu diyorum. Pes…
Kaçınılmaz sona gelindi artık.
Türk milliyetçiliği, son zamanlarda tekçi zihniyetin kendisine verdiği güçle kudurmuşcasına salyalarını akıtmaya başlamıştır.
Son yıllarda Türkiye’nin batı illerinde, Kürt Halkına karşı fiziki saldırıların sayısı artmış, fiziki saldırlar linç olaylarına dönüşmüştür.
Türk Irk Devleti, özelinde AKP Hükümeti, sözde açılım politakasıyla, milliyetçiliğin adeta kudurmasına sebep olan virüsün çoğalmasını sağlamış, vakaları arttırmıştır.
Türk Devleti, açılım politikasının, aslında temizlik projesi olduğu gerçeği artık iyice anlaşılmıştır. Önceki yazılarımda, açılım politikasının sahte bir coşku yaratacağını ve tarihin tekerrür etmesinden korktuğumu belirtmiştim. Yanılmadım. Tarih tekerrür etti. Ancak, bu sefer sonu, Kürt Halkı için aynı şekilde tekerrür etmeyecektir, inanıyorum.
 Türk Devlet yetkilileri, İnegöl’de, olayların sorumluluğunu sarhoşlara ve spor amigolarına yüklemişler, Dörtyol’da ise, son zamanlarda  ilçedeki şehitlerine, halkın doğal tepkisi olarak yorumlamışlar ve linç girişimlerinin haklılık boyutu üzerinden siyasetlerini geliştirmişlerdir. Demokrasi yanlısı gibi görünüp mazlumların havariliğine bürünmeye çalışarak, 12 Eylül de yapılacak olan referanduma gölge düşürmeye çalışılmaktadır, diye de belirtmektedirler.
Yaşanan olayların yaratacağı vahim sonuçları, halkların ödeyeceği bedelleri, akacak kanın debisinin artmasını Türk Devlet büyükleri düşünememektedir ya da önemsemektedir. İktidar koltuğu sevdası ile sancımaktadır onlar. İktidar sevdası öylesine sarmış ki kirlenmiş ruhlarını, iktidarları uğruna bir halkı yok etmeye and içmişlerdir. Kürt Halkı olmasaydı, iktidar kavgaları nasıl şekillenecekti acaba?
Açılım kostümleri yırtılmış ve alttaki iğrenç suratları gün geçtikçe kendini göstermeye başlamıştır. Amaç , Kürt Halkının inkarı, imhasıdır. Sosyal, kültürel, siyasi ve askeri olarak başlattıkları savaşta ağır yenilgilere uğramakta ve yenilginin çılgınlığı ile sivil faşist güçleri de fitillemeyi de başarmaktadırlar.
Demokratik özerklik istemine karşı, linç olaylarını arttırarak batı illerini Kürtlerden temizleme operasyonu başlamış, etnik temizlik için hazırlıklar çoktan tamamlanmış, fitiller ateşlenmiştir.
Son zamanlarda yaşanan linç olayları devletin denetiminde gerçekleşen, sivil faşist güçlerin rol aldığı olaydır. Bu da yaşanacak savaşın artık kaçınılmaz olduğunun ve vahşetin yaklaştığının belirtisidir.
Linç olayları “etnik temizlik” kavramının başrolüne bürünmüştür.
Etnik temizlik teriminin bilimsel anlamda tanımı nedir?
Etnik temizlik kavramı, istenmeyen grupların, genosid veya göçe zorlanması ile ortadan kaldırılmasıdır. Sistematik bir eylem olup, şu ana kadar tanımlanan eylemleri, öldürme, göçe zorlama, fiziksel ve zihinsel zarar verme, fiziksel ortamlarını yaşamaya engel olacak şekilde bozma, doğumları engelleyecek yöntemlere başvurma, çocukları bir gruptan diğer gruba nakletme şeklinde tanımlanmıştır.
Evet , sonuçta yukarıdaki bilimsel bir tanımdır. Türk Irk Devletinin, Kürt Halkına karşı yürüttüğü siyasetinde,  etnik temizlik konusunda bilimsel adımlar attığını söylemek doğru bir tanımlama olacaktır.
Aklıma, Tayyip Erdoğan’ın geçen yıl yapmış olduğu bir konuşması geldi. Konuşmasında, “Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi. Bu hatalara zaman zaman biz de düştük.” İfadesi geçiyordu. Bu konuşması yabancı basında “Türk İtirafı “ olarak yankı uyandırmıştı.
Ancak ne komiktir ki, aynı zamanda da acı, bu “itirafı” yapmasına rağmen genlerinin etkisinden çıkamamış olacak ki, Türk Devleti özelinde faşizanlık yapmaya devam etmektedir.
Türk milliyetçileri ise, olayları analizden gücünden uzak, açlıkla terbiye edilmiş ve Pavlov’un köpekleri misali zil çalınca saldırıya geçmeye hazır hale gelmişlerdir.
 “Etnik temizlik kampanyasında”, kendilerine düşen görevi, yani batı illerini Kürdsüzleştirme görevini , ellerinde silahları, sopaları, satırları ve Türk Bayrağı ile askerin ve polisin yanında, mahallerinde, sokaklarında hazır bekleyerek, Kürtlere ait işyerleri ve evleri yakarak, tek bulduklarında korkakça saldırarak  yerine getirmektedirler.
Evet açıkca Türkiye’de batı illerinde “etnik temizlik kampanyası” başlamıştır.
Bugün haberlerde seyrettiğim bir kare bu olayı pekiştirmeye sanırım yetecektir. Dörtyol’a BDP’lilerin geleceği haberi ile sokaklara dökülen sivil faşistlere, ilçe  emniyet müdürü aynen şöyle seslenmektedir, “Elinde Türk bayrağı olan gruba gaz bombası atmak, benim vicdanıma sığmaz, dağılın.” Ne vicdan ama…
Batı illerinde yaşayan Kürtler, artık sıranın kendilerine geleceği gerçeğinin farkına varıp, örgütlenmelidir. Çok sancılı bir süreç yaşanacağını bilmeli ve savunmalarını geliştirmelidir. Kardeşlik bitmiştir. Türk Devletinin  etnik temzilik teriminin bilimsel anlamına yakışır şekilde uyduğu gerçeği, kardeşlik yaklaşımında da kendini göstermiştir. Kardeşlik, artık tarihsel geçmişle dahi örülemeyecektir.
Tayyip Erdoğan’a bu sefer ben soruyorum, acaba kazanacak mısınız?
Kürt Halk gerçeğini iyi kavramanızı temenni ediyorum. Kürt Halkı, kadını ile çocuğu ile özgürlük savaşçıları ile önderliğine sahip çıkarak karşındadır.
Batı ilerinde, batılı altı yaşındaki çocuklar ellerinde kaşıkla yemek yemeği beceremezken, Kürt çocukları kendilerini panzere siper etmektedir. Kürt Halkı savaşa alışıktır, ya  Batı da yaşayan Türk Halkı?
Etnik temizlik ve savaşın başlaması iki toplumun arasındaki husumeti daha da derinleştircektir.
Türk Devlet Başkanı bilmelisiniz ki, yine yakın tarihlerde  Türk Devleti, yeni bir “Türk itiraf”ı daha yapmak zorunda kalacaktır.
Tijda XAKİS

jiyane34@hotmail.com

Hiç yorum yok: