9 Temmuz 2010 Cuma

AKP Medyası



AKP hükümetinin, Kürt özgürlük hareketini tasfiye kapsamındaki savaş politikalarıyla gelişen çatışmalar ve Türk ordusunun verdiği kayıplar medyanın savaştaki rolünü yeniden gündeme getirdi. AKP hükümeti medyayı kendi özel savaş politikalarının hizmetine alan yeni bir konsept geliştirdi. Bu nedenle gerçeklerin saklanıp çarpıtılması için medya üzerinden psikolojik savaşı yeniden örgütlendirdi. Erdoğan başta olmak üzere birçok hükümet yetkilisi bu amaçla medya grupları, köşe yazarları ve gazetecilerle toplantılar yaparak brifingler verdi. 
AKP kurmaylarının, medya yetkilileri ile son günlerde yaptıkları toplantılarda muhalif-liberal cılız da olsa bazı mesajlar veren seslere çeşitli ayarlamalar yapılarak, Türk basını tamamen iğdiş edildi. 1990’larda Mehmetçik basını olarak özel savaş görevini yerine getiren Türk medyası, bu dönemde çeşitli küçük değişikliklerle aynı rol ve misyonu yine yerine getirmek için kolları sıvadı. AKP hükümetinin hizmetine giren basın kurumları, kendisine verilen görevi bu perspektifle ve ‘layıkıyla’ yerine getirme çabasını veriyor.
AKP medyası özel savaş konseptinin gereği olarak, Türk ordusunun kayıplarını gizleyerek, gerilla kayıplarını da olduğundan fazla ve abartılı vererek ve askerlerce katledilen sivilleri PKK’nin üzerine atarak kendisine verilen görevi yerine getirmenin uğraşını veriyor. Bunun en somut örneklerinden biri Hatay’da kekik toplamaya çıkan köylülerle, Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki sivillerin “askerle çatışmaya girdi” yalanıyla ve hiç uyarı yapma gereği bile duymadan katledilmeleridir. Mehmetçik basını bu katliamları önce PKK’ye mal etmek istedi.  Askerler tarafından katledildikleri deşifre olunca da “PKK’li sanılıp kazayla vuruldu” denilerek Türk ordusunun sistematik olarak ve bir konsept dahilinde gerçekleştirdiği devlet teröründen dolayı temize çıkarmak istendi. 
Dünyanın birçok ülkesinde basın-gazetecilik, evrensel insan hakları ve ahlaki ilkeler çerçevesinde medya çoğu zaman gerçekleri ortaya çıkaran, toplumun muhalif sesi olma rolünü oynuyor. Hatta birçok sorunun çözülmesinde zemin oluşturarak çözüme vesile oluyor. AKP tarafından son ayarı verilen Türk medyası ise güce boyun eğen bir durum sergiliyor. AKP medyası haline dönüştürülen Türk medyası, kendine verilen psikolojik savaş medyası rolünü tüm basın-gazetecilik ahlak ve ilkeleri bir kenara atarak uyguluyor.
Türkiye’de faaliyet gösteren medya kuruluşları, basın ve gazetecilik ilkeleri çerçevesinde Kürt sorunun çözülüp toplumsal barışı sağlamada önemli bir görev üstlenmesi gerekirken, aksi görev üstlenerek özel savaşın bir aracı haline dönüşüyor olması evrensel gazetecilik adına utanç vericidir. Barış, demokrasi, özgürlük ve kardeşlik temalarını işlemesi gereken medya,  kin, düşmanlık, nefret duygularının gelişmesini sağlayarak Türk ve Kürt halklarının arasında onarılması çok zor tahribatlara yol açıyor.
İçerisinden geçilen dönem herkesin toplumsal sorumluluk, ahlak ve vicdani duygularla hareket etmesi gereken bir süreçtir. En çok da Türk medyasının bu konuda sorumlu davranması gerekiyor. Türk medyasının, AKP hükümetinin tüm basını kendi tekeline alma ve özel-psikolojik savaş politikalarının hizmetine sokma yaklaşımına karşı vicdan ve aklın sesini dinleyip toplumsal barışa hizmet etmesi bir zorunluluktur. Yoksa tehlikenin daha da büyüyeceği ve bu ateşin herkesi olduğu gibi medya eliyle psikolojik savaş politikasını uygulayanları da yakacağı kesindir.
Türk medyası gazeteciliğin ahlaki ilkeleri doğrultusunda aklın ve vicdanının sesini dinleyerek sorunların derinleşmesine değil, çözümüne katkı sağlamalıdır. Savaşın değil, barışın ve kardeşliğin sesi olmalıdır. AKP’nin değil, toplum ve acılarının sesi olmalıdır. Ancak böyle bir duruş ve yaklaşım ortaya konularak gerçek anlamda gazeteci olmaktan, ahlaklı ve vicdanlı insanlar olmaktan bahsedilebilir.

Mazlum Yılmaz

Hiç yorum yok: