6 Temmuz 2010 Salı

Açılım Süreci Neden Çöktü?


Son trend demokratik açılım süreci üzerine ahkam kesmek. Bu tespit tartışmalardan rahatsız olduğum sonucu doğurmamalı.

Çünkü ahkam kesmenin Türkiye'yi sosyolojik laboratuvara çevirdiğini düşünüyorum.

Ahkam sayesinde açılımın değişik toplumsal kesit ve devlet organlarında yarattığı reaksiyon ve alerjiyi gözlemleme olanağına sahip oluyoruz.

Ergenekoncular kına yakıyor. Utanmasalar çifte telli oynayacaklar.

Hükümet, süreci yüzüne-gözüne bulaştırmanın mahcubiyetini yaşıyor.

Muhafazakarlar suçu muhalefet ve Kürtlere fatura ediyor.

Kürtler 'bir şey anlayamamanın' şaşkınlığını yaşıyor.

Muhalefet 'gökten taş yağsa' iktidardan biliyor.

Emniyet açılımı yönlendirmenin faturasını üstlenmemeye çalışıyor.

Ordu 'üç maymunu' oynuyor.

MİT 'Bize değil Emre Taner'e sorun' diyor.

Bu tablo karşısında demokratik açılım süreci tökezlemeyecekti de ne olacaktı?

***

'Demokratik açılım sürecinin akıbeti ne olacak?'

Bugünlerde yanıtı en çok aranan soru bu.

Sayın Erdoğan iddialı konuşuyor: Açılım devam edecek.

O zaman şu soruyu sorma meşruiyetimiz doğar: Açılım klasik mecrasında mı yoksa değişerek, yenilenerek mi devam edecek?

Eğer aynı tarz, aynı aktörlerle devam edecek yanıtı veriliyorsa bence açılım sayfasını kapatsak daha iyi ederiz.

Ama hayır, yenilenerek sürdürülecek deniliyorsa geçmiş hatalardan ders çıkarılması gerekir.

Bu bakış açısı demokratik açılım sürecini tüm yönleriyle masaya yatırılmasını gerektirir.

***

Demokratik açılım süreci dört aşama geçirdi. Birinci aşama umuttu. 2009 yılı Mayıs-Ağustos ayları arasında sürdü. 'Galiba çözüm geliyor' umudunun yükseldiği günlerdi.

İkinci aşama gerginlikti. Bu aşama Ağustos-Ekim ayları arasında yaşandı. PKK Lideri Öcalan'ın yol haritasının verilmemesi, yol haritası muhtevasında uzlaşma sağlanamaması gerginliği sağlayan vasatlardı.

Üçüncü aşama krizdi. Ekim-Aralık ayları arasını kapsadı. Barış gruplarının Türkiye'ye girişi ile başlayan bu evre, krizin yönetilememesi sonucu nitelik ve vasıf değiştirdi.

Dördüncü aşama restleşme süreciydi. Reşadiye'de 7 askerin yaşamını yitirmesi ile birlikte başlayan bu aşama h‰l‰ devam etmektedir.

***

Demokratik açılım sürecinde devlet, hükümet ve Kürtler zaviyesinden bakıldığında şu hatalar yapıldı:

1) Devlet ve hükümet sürece hazırlık yapmadan girdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'güzel şeyler olacak' dedi, ancak açıklamadan önce muhalefet partileri ile aleni veya gizli bir zirve yaparak rızalarını alma gereği duymadı. Bu durum zaten kutuplaşan, kamplaşan ülkede sorunun istismarı sonucunu doğurdu.

2) Devlet içi hesaplaşma tamamlanmadan açılım sürecine start verildi. Hesaplaşmanın sürmesi Kürt sorununu hesaplaşmanın zemini haline getirdi.

3) Süreci planlayanlar arabayı atların önüne koyarak kolları sıvadı. Açılım arka oda diplomasisi ile taraflar arasında mutabakat sağlandıktan sonra başlatılmalıydı. Ama devlet ve hükümet süreci başlattıktan sonra süreç içinde uzlaşma yolları aradı.

4) Devlet sürece kafası karışık giriş yaptı. Önce kamuoyunda esen çözüm havası ile çözüm isteyen bir noktaya gitme istidadına girebileceğinin sinyallerini verdi. Ancak daha sonra süreci ve kamuoyu psikolojisini kullanarak PKK'nin halk tabanını marjinalize etme stratejisine yöneldi. Bu kapsamda hayata geçirilen KCK operasyonları açılıma katkı değil çok büyük negatif etki yaptı.

5) Devlet ve hükümet çözümü hangi aktörler ile kurgulayacağını planlamadı, bu plansızlığın süreci çökerten asıl faktör olacağını düşünemedi. Gerçek aktörlerle arka oda diplomasisi kullanılarak DTP üzerinden çözüm amaçlanmış olsa idi hem kamuoyu rızasının sağlanması hem de muhataplık tartışmasının yaşanması engellenmiş olurdu.

6) Hükümetin açılım sürecinde Türkiye'nin en büyük ve en etkili medya grubunu vergi cezaları ile karşısına alması hataydı. Medya ise sürece hazırlıklı değildi. Doğan Grubu sürece faydasal ve niyetsel yaklaştı, diğer medya grupları eski ezberlere takılı kaldı. Ne ezber bozan yayıncılık izledi, ne de Türkiye'yi yeni döneme hazırlayan çözüm dili oluşturabildi.

7) Kürtler ise 'barışırken bir taraf ve kesimin sevinç ayini (Habur) pekala diğer tarafın hınç ve intikam histerisine dönüşebiliyor' ilkesini unuttular. Mağdurun her şeyi yapabilme hakkı vardır ideasına sarıldılar. Bu da süreci bozmak isteyen akbabalara büyük koz verdi.

Cengiz KAPMAZ
cengizkapmaz@hotmail.com

Hiç yorum yok: