28 Haziran 2010 Pazartesi

Muhattap Neden PKK'dir?

Henry J. Barkey’in "Kürdistan Üzerine Çatışmayı Önlemek" başlıklı raporu,-daha çok PKK’yi tasfiye projesi olarak alınmalı-eş zamanlı tartışılan “silahsızlandırma” konferansı etrafındaki tartışmalar A.Gül’ün “Kürt sorununda önemli gelişmeler olacak” cümlesi ile yeni bir boyut kazandı. Öcalan’ın; “…Kürt sorununda önemli gelişmeler olabilir açıklaması önemlidir. Zaten Sayın Gül'ün böyle bir tarzı olduğunu biliyorum. Ancak bu konuşmanın içeriğinin ne olacağı önümüzdeki günlerde seçimden sonra ortaya çıkacak. Ben de bu konuda üzerime düşen sorumluluğu yerine getireceğim. Birkaç hafta daha dikkatli-temkinli davranacağım…”şeklindeki açıklaması esas yankıyı yarattı denebilir.
    
Baştan söylemeliyim ki, konu PKK’nin tasfiyesini amaçlayan bir “oyuna getirme” konsepti ise sorumluluğu çok ağır olacaktır, zira bir faciaya dönüşebilir, çok kanlı bir sürece yol açabilir, planlayanlar dâhil herkes için bir felaketle sonuçlanabilir. Süreci dikkatle izlediğimizde şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: “Kürt ulusal konferansı” gibi Kürtler için tarihi, yaşamsal önemi olan bir proje adeta tersyüz edilerek Kürt kapanına çevrilmek isteniyor. Nasıl mı? Bakınız; 2008 baharında “ulusal konferans” ile ilgili yapılan görüşmeler basına yansıdı ve şu dikkat çekici haberi okuduk: ” konferans PKK’ ye silah bırakması için çağrı yapacak” deniliyordu ve devamla, PKK yanıt vermezse “terörist”ilan edilecek manasında açıklamalar vardı.
     
C.Çandar’ın dünkü yazısı bunu doğruluyor, Çandar Talabani’nin ağzından aktarıyor:” …Nisan ayı sonunda veya Mayıs bayında muhtemelen Erbil’de İran, Irak, Suriye, Avrupa’dakiler ve Türkiye’deki Kürt partileri bir konferans toplayacaklar ve mevcut şartları göz önünde bulundurarak “PKK’ya artık silah bırakması” çağrısını yöneltecekler. Bu fikir özellikle mesut Barzani’ye ait ve söz konusu konferans onun inisiyatifi ile ve Türkiye’nin bilgisi ve “yeşil ışığı” ile toplanacak…”
    
Proje resmiyete belki inkâr ediliyor ama son bir ayda ortaya saçılmayan ayrıntısı kalmadı. Silahların kime teslim edileceğinden ABD, KDP, YNK, Türkiye ve AB için ayrı ayrı rollere kadar her şey belli! Ve ne yaman çelişkidir ki PKK’nin resmiyette yapılacak konferanstan haberi yok. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan açıklıyor: “…Güney Kürdistan yönetimi tarafından böyle konferansın organize edildiği yönünde basına bilgiler yayılıyor. Biz de bu temelde bilgi edinmiş oluyoruz. Bunun ötesinde somut bir bilgimiz yoktur. Pratik olarak Kürt Ulusal Konferans çalışmaları nasıl yürüyor? Hazırlıklar ne düzeydedir? Bilmiyoruz. Bu konuda bizimle temasa geçmiş herhangi bir kimse söz konusu değildir.(…) ’hazırlık çalışmaları sürecinde içinde yer almadığımız bir konferansa elbette hareket olarak biz katılmayız. Böyle bir konferansın alacağı kararlar da bizi bağlamaz. Zaten böyle bir konferans ulusal konferans da olamaz. Kim hazırlığını yapmışsa onların konferansı olur.’’ 
    
Sizce de ortada bir tutarsızlık bir oyun kokusu yok mu? Kürt sorunu PKK’nin silahlı olma sorunu değil.’ Ortadoğu’nun en eski halklarından olan Kürtlerin sömürgeleştirilmeye karşı son iki yüz yılda başkaldırıları ve egemen ulusların bastırma çabaları özetin özetidir. Bastırma “çabaları” dayanağını “inkâr”dan almış ve genellikle sınırsız, pervasız saldırılar kıyımla sonuçlanmıştır.’.Doğrudur, Kürt sorununu PKK yaratmadı ama Türkiye’de Kürtlerin yok olmaya hızla ilerlediği bir aşamada ortaya çıktı ve döneminin en cesur ve ileri söylemine ve eylemine sahip olduğu için de sahiplenildi. Kürtlerin dirilişlini gerçekleştirdi, yani her şeylerini O belirledi. Bu bir övgü değil bir anket bile yapsanız Kürtlerin PKK’ yi böyle algıladığı çok rahat anlaşılacaktır. Savcı soruşturma konusu yapmış olsa da PKK-I başlıklı yazıdan şunları aktarmadan edemeyeceğim. “Kabul ya da reddedin, yanında ya da karşısında yer alın, şu gerçeği görmek zorundasınız; PKK, Kürtler, Türkiye ve Ortadoğu için yakın tarihin en önemli olgusudur.(…) PKK’nin doğru tanımlanması ve tanınması sanılanın ötesinde öneme sahiptir. Neden? Çünkü Bir; PKK’ siz Kürt halkının sorununu çözmek imkânsızdır. Alternatif aramak beyhude, hatta komik bir arayıştır, hep denendi ama sonuç kocaman bir hiç olduğu için hezimet bile olamadı. Ve İki; PKK’ yi operasyonlarla, silahla, yani öldürerek yok etmek imkânsızdır. Zaman ve çok ağır sonuçlar defalarca kanıtladı bunu. Kaldı ki mümkün olsa bile yok etmek mi gerekiyor? PKK Ankara’dan çıkmış, Diyarbakır’da kuruluşunu resmileştirmiş bir parti, yani bu ülkenin insanları.”(110.01.08.kurdshow)
     
 Nihayetinde yaşam reel-politiktir, yani gerçekçi olmak zorundayız ve konu, on binlerce insanın hayatına mal olmuş Kürt sorunuysa ciddi de olmak durumundayız. PKK’nin savaşçı,  silah, lojistik sıkıntısı çektiğini duydunuz mu? Hayır. Psikolojik harp dairesinin kara propagandasını bir yana bırakın. Daha 2008’ de “eve dönüş” yasalarının işe yaramadığını Genelkurmayın yetkili ağızları ifade etti. Ortada öyle “silah bırakma” derdinde, bunun için “af” peşinde olan bir PKK yok, bu çok açık. Kaldı ki Söz konusu olan Kürtlerin Özgürlük sorunudur, PKK’nin silah bırakması sorunu değil. Ertuğrul Özkök bile bu noktada çok cesur tespitler yaparak diyor ki,” Geldiğimiz noktada, PKK, Türkiye'nin Kürt sorununda önemli bir aktördür. Zaten DTP adına yapılan gösterilerde, mitinglerde, bu durum bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştır. O nedenle "Ben onu muhatap kabul etmem, şununla masaya oturmam" demenin de bir anlamı kalmadı. Türkiye, şu veya bu şekilde akan kanı durdurmalı. Hadi daha açık ve daha cesur bir ifadeyle yazayım: Öcalan, kanın durdurulması ve Kürt sorununun çözümüne gerçekten yardımcı olabilecekse, onun eli de itilmemeli.”
   
Talabani konferansa katılacak Kürt Partilerinden söz ediyor ve yine dikkat çeken bir haber de ABD yetkililerinin Türkiye’de görüştüğü isimlerle ilgili. Kürtlerin aydınları, sanatçıları, politikacıları vardır, onlar tabii ki fikirlerini söyleme eleştirme hakkına sahip ama Kürtler mücadele halinde bir halk ve irade, temsil konusunda keskin denebilecek hatlarda net tavra sahip. Bu konuda PKK’nin genelde Kürtler üzerindeki nüfuz oranı ortada. PKK’ siz Kürt sorununu çözmek imkânsız, o halde doğru olan PKK ile çözüm alternatifleri üzerinde yoğunlaşmaktır.
 Ulusal konferans konusu PKK’yi tasfiye çabalarında kullanılmaya çalışılırsa tarih ve Kürt halkı yapanları asla affetmeyecektir. Bunun için M.Barzani’den veciz bir alıntıya ihtiyacım var, buyurun “Kürt ulusal demokratik hareketi iç çatışmalardan derin yaralar almış, tarihi fırsatlar kaçırılmıştır. Günümüzde yeniden emsali az bulunur tarihsel bir fırsat doğmuştur. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek için ulusal bir strateji ekseninde, ulusal birlik içinde hareket etmemiz gerekir. Ağır bedelleler pahasına elde ettiğimiz kazanımlarımızı korumanın ve özgürlüğe ulaşmanın yolu ulusal birlikten geçiyor.”
     
Son Olarak Şunu belirtmeliyim Ateşkes dönemlerinde defalarca denenen “oyun” “fak” hesapları bir yana bırakılırsa çözüme en yakın noktada olduğumuzu söyleyebilirim.

n.mehmetguler@hotmail.com

Hiç yorum yok: