26 Haziran 2010 Cumartesi

Goc Drami ve Avrupanin Yeni Kapisi Turkiye









Avrupa deniz güvenlik ajansı Frontex ile Libya arasındaki işbirliği sonucu Akdeniz üzeri Avrupa’ya göç akışı azaldı ancak bu kez farklı yollar açıldı ve yeniden acil durum sinyalleri verildi. Kalıcı çözümler bulmak yerine polisiye tedbirleri arttıran AB liderleri Akdeniz göç haritasını yeniden biçimlendirdi, göç dalgası Doğu’ya kaydı. Avrupa’ya açılan yeni büyük kapı bundan böyle Türkiye.

Göçmenler yaz geldiğinde tıka basa dolu gemiler içinde Avrupa kıyılarına ulaşmaya çalıştıklarında ya da çoğu zaman dramla bu yolculuklar sonlandığında yeniden tartışma konusu oluyor. Ancak Avrupa Birliği ülkeleri sorunu kaynağına inmek yerine, daha çok güvenlik tedbirleriyle çözmeyi tercih ediyorlar. Frontex ve Libya arsındaki göçmen işbirliği de bunun bir örneği. Ancak öyle görünüyor ki denizde kurulan barikatlar da göç akışını engellemeye yetmiyor.

GEMİ SAYISI AZALDI

Avrupa bu yaz yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya. Önceki yaz aylarında olduğu gibi Avrupa kıyılarında içerisi tıka basa dolu gemilerden ziyade daha az sayıyla farklı rotalardan devam edecek gibi görünüyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseryası UNHCR’nin verdiği rakamlara bakılırsa Avrupa sahillerine gelen gemi sayısında da azalma oldu. Varış yerlerine göre 2009-2009 yılları arasında yüzde 50 ila yüzde 95 oranında biraz azalma sözkonusu.

BİR ZAMANLAR GÖÇMEN KRİZİ YAŞAYAN MALTA’YA ARTIK GEMİ GELMİYOR

Bu konuda en çarpıcı örneği Malta oluşturuyor. Yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu dikkate alındığında üç yıl önce bu ülke göç nedeniyle kriz yaşamıştı. Her yaz bin 500 ila 3 bin arasında göçmen geliyordu. Oysa 2008 ve 2009 arasında yüzde 50’lik bir düşüşten sonra Mart ayından bu yana tek bir gemi Malta kıyılarına ulaşmadı. Bu nedenle Nisan ayında malta Frontex ile ortak operasyonlardan çekildiğini açıkladı.

LAMPEDUSA’DA YÜZDE 95 AZALMA

Benzer bir durum İtalya’nın Lampedusa adasında da yaşanıyor. Lampedusa denildiğinde akla gelen ilk şey, kıyılarında gemiler dolusu göçmenler olurdu. Göçmenlerin umut kapısı olan Lampedusa’da UNHCR’nin Roma şubesine göre 2009 yılı ile 2010 yılının ilk altı ayı arsında göç akışında yüzde 94 azalma oldu. Bu eğilim 2006 yılından beri gözleniyor. Kuzey Afrika’dan İtalya kıyılarına 2006’da 22 bin göçmen ulaşmıştı. 2007’de bu sayı 19 bin 900’e, 2009’da ise 8 bin 700’e düşmüştü. İtalya hükümeti de göçmenlere karşı ırkçı yasalar devreye koymuş, muhbirliği teşvik eden tedbirler almıştı. Sivil toplum örgütleri hükümetin göçmen politikasını “Musollini dönemine” benzetmişti. İtalya’nın, Libya ile yaptığı anlaşmadan bu yana sınırları Libya kontrol ediyor.

İSPANYA KIYILARI SEYREKLEŞTİ

Göç akışı ile sürekli gündeme gelen ülkelerden biri olan İspanya’da da ciddi bir düşüş yaşandı. UNHCR’nin Madrid şubesine göre bu ülkede 2008-2009 yılları arasında yüzde 50’lik bir düşüş gerçekleşti. 2006’da başta Kanarya ve Baleares olmak üzere İspanya’nın farklı kıyılarına 39 bin göçmen ulaşmıştı. Bu sayı 2007’de 18 bine, 2008’de 13 bin 400’e inmişti.

FRANSA’DA AZALMA

Göç akışındaki azalmanın Fransa’da etkisi olduğu gözleniyor. Merkezi sınır polisi müdürü Frédéric Perrin’e göre Manş Denizi kıyısındaki Pas-de-Calais bölgesi ile göçmenlerin İtalya’dan gelmek için kullandığı Vintimille-Paris demiryolu hattında “göç baskısı” azaldı. Göçmenlere karşı polis gözaltılarının da 2010 yılı başından bu yana yüzde 20 düştüğü kaydedildi. Fransa hükümetinin son yıllarda göçmen karşıtı politikaları giderek sertleşti. Göçmenlere “sayısal veri” olarak yaklaşan hükümet, polisleri de göçmen avına çıkardı. Fransa hükümeti, 2009 yılında 29 bin dolayında göçmeni sınırdışı etti. 2009 yılında hedef 27 bin iken 29 bin 799 kaçak göçmen sınırdışı edilmişti.

1988’DEN BERİ EN AZ 14 BİN 714 İNSAN AVRUPA SINIRLARINDA ÖLDÜ

Avrupa kıyılarına ulaşanlar sorunun bir yanını oluştururken, diğer bir yanında da ağır dramlar var. Göçmenler Avrupa’ya ulaşmak umuduyla gemiler içerisinde yola çıkarken, bu zorlu yolculuk sık sık dramlarla da son buluyor. İtalyan gönüllü yardımlaşma derneği Fortress Europe’a göre 1988'den beri Avrupa sınırları boyunca en az 14 bin 714 insan öldü. Bunların arasında denizde kaybolan 6 bin 344 kişi de var. Akdeniz ve İspanya'ya uzanan Atlantik Okyanusu'nun sularında 10 bin 740 göçmen öldü. Libya ve Tunus'tan Malta ve İtalya'ya uzanan rota üzerindeki Sicilya Kanalı'nda 4 bin 100 kişi hayatını kaybetti; bunların arasında 2 bin 983 kayıp da var. 138 kişi de Cezayir’den Sardinya’ya giderken boğuldu. Moritanya, Fas ve Cezayir'den İspanya'ya ulaşmaya çalışan, 4 bin 445 kişi Cebelitarık Boğazı'nda ya da Kanarya Adaları açıklarında öldü; bu insanlar arasında 2 bin 253 de kayıp bulunuyor. Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi'nde 823’ü kayıp, 1 bin 315 kişi hayatını kaybetti ve Arnavutluk, Karadağ ve İtalya arasındaki Adriyatik Denizi'nde 603 kişi öldü, bunların 220’si kayıp. Hint Okyanusu’ndaki Fransız adası Mayotte’a ulaşmaya çalışan en az 624 kişi boğuldu. Fortress Europe’a göre denizler sadece iğreti teknelerle geçilmeye çalışılmıyor. Kayıtlı vapurlarda ve kargo gemilerinde saklanan 153 insan havasızlıktan veya boğularak hayatlarını kaybettiler.

NEDEN GÖÇ AKIŞI AZALDI?

Göç akışındaki bu düşüşün nedeni olarak Frontex’in sürekli artan deniz operasyonları gösteriliyor. Göçün “köken” ülkeleri olarak belirtilen ülkelerle yapılan anlaşmalar çerçevesinde Frontex’in operasyonları daha etkili oldu. Bunun bir diğer nedeninin de ekonomik kriz olduğu vurgulanıyor. Bu bilançonun ortaya çıkmasının kilit aktörlerinden biri Libya. Başta İtalya’ya yönelik olmak üzere göç akışının temel geçiş noktalarından biri haline gelen Libya, 2009 baharından bu yana sınırlarındaki kontrolleri arttırdı ve İtalya’da Silvio Berlusconi hükümeti ile diplomatik anlaşma yaptı. İtalya bunun karşılığında verdiği 5 milyar euroluk çekin yanı sıra sömürgeci dönemde Libyalılara verilen zararları da kabul etti. Her iki ülke güney sınırını kontrol etmek için başta kızılötesi güvenlik araçları olmak üzere İtalyan güvenlik ekipman şirketi ile de 300 milon euroluk bir anlaşma imzaladı. İtalya ve Libya ayrıca Avrupa Birliği ile müzakerelere katılmayı kabul ettiler. 9 Haziran günü kaçak göçün denetime alınması için 60 milyon euorluk bir “bildirme programı” anlaşması imzalandı.

AVRUPA’YA AÇILAN YENİ BÜYÜK KAPI, TÜRKİYE

Güvenlik endeksli tüm bu tedbirler, Akdeniz göç haritasını biçimlendirmekten başka işe yaramadı. Göç akışı bu kez Doğu’ya yöneldi ve Avrupa’ya yeni büyük bir kapı açıldı. Türkiye, Avrupa’ya doğru göçün yeni güzergahı haline geldi. UNHCR’nin İstanbul şubesine göre Türk makamlar 2009 yılında 70 bin kaçak göçmeni yakaladı. Bu yüksek bir rakam, ama gerçeğin sadece bir kısmını ifade ediyor. Türkiye’ye ulaşan göçmenler ise Batı Afrika kökenliler değil genellikle Afgan, Somalili ya da Eritrelilerden oluşuyor. UNHCR Magreb’de sıkışıp kalan çok sayıda göçmenin çıkış için beklediğine dikkat çekiyor. Taylan’da gitmek için vizeye ihtiyaç duymayan Faslıların, kapatılan diğer yollar nedeniyle, bu sorunu kısmen Fas-Bangkok-İstanbul uçuşları ile aştıkları kaydediliyor.

TÜRKİYE’DE AÇILAN İKİ YOL

Malta, İspanya ve İtalya üzerin göç azaldı, ancak Türkiye üzerinde iki temel göç kapısı oluştu. Biri Bulgaristan, Romanya’dan Kuzey Avrupa’ya doğru “Kuzey Yolu”, diğeri de Yunanistan üzeri İtalya, Fransa ve İspanya’ya doğru “Güney Yolu” olarak dikkat çekiyor.

YUNANİSTAN’IN BAŞI DERTTE

Bu yeni göç haritasında Yunanistan, ağır ekonomik kriz de eklenince sorunla başa çıkmakta zorlanıyor. UNHCR Atina bürosu 2008 yılında Yunanistan’da 150 bine yakın göçmenin ülke topraklarına yasadışı yollardan giriş yaptıkları ve ikamet ettikleri gerekçesiyle gözaltına alındığını belirtiyor. Bu da toplam Avrupa ortalamasının yüzde 75’ini ifade ediyor. 2008’de yüzde 50 durumundaydı. Yılın başından beri ise rakamlar deniz yolundan çok kara yolunun öne çıktığını gösteriyor. Türkiye ile Yunanistan'ı ayıran Meriç Nehri, binlerce mültecinin geçiş noktalarından birini oluşturuyor. UNHCR bu yılın ilkyarısında 10 binden fazla kişinin bu nehirden Yunanistan'a geçmeye çalıştığını belirtiyor. Mülteci akını bir önceki yıla göre dörde katlandı.

Ülkeler göç akışını güvenlik çemberinden durdurmaya çalışırken, ilticacıların durumu insan hakları organizasyonlarının temel endişe kaynağı oluyor. Yunanistan Avrupa’da göçmenlere en az mülteci statüsü veren ülke olarak dikkat çekerken, uygulamaları nedeniyle de sık sık insan hakları organizasyonları tarafından eleştiriliyor. UNHCR'nin Yunanistan Sorumlusu Yorgos Tsarbopulos Avrupa ülkelerine, "Mültecileri Yunanistan'a geri göndermeyin" çağrısı yaparken, mülteciler için daha insani bir çözüm bulma yolunda gayret göstereceğine söz veren Atina yönetimi ise Avrupa ülkelerinin de sorumluluğu paylaşması gerektiğini ifade ediyor.

TÜRKİYE’DE GÖÇMEN HAKKI YOK

Türkiye’de de mülteciler iltica hakkında yararlanamıyor. Avrupa Birliği dışından gelen göçmenlere izin vermeyen Türkiye, yakaladıkları kaçak göçmenleri de hemen sınırdışı ediyor. Yunanistan’ın Türkiye sınırındaki Meriç nehrinde hala mayınlar var. Yunanistan’a geçmeye çalışan en az 88 kişi mayınlara basarak hayatlarını kaybetti. Nisan 2008’de Türkiye ve Irak sınırında zorla sınırdışı işlemi sırasında Türk polisi tarafından bir nehire atılan dört kişi boğularak hayatını kaybetti. Avrupa’ya açılan bu yeni büyük kapı da diğer göç yolları gibi beraberinde göçmen dramlarını getiriyor.

Hiç yorum yok: