28 Haziran 2010 Pazartesi

Ankara’dan Amed’e Politik Göç

Özellikle seçimlerden sonra oluşan politik tabloyu hazmedemeyen sistem güçleri tasfiye hareketini Demokratik Toplum Partisi (DTP) üzerinde somutlaştırdılar. Türk parlamentosunda 4. parti olarak grup kuran DTP, Kürtlerin politik iradesini temsil ettiğini resmileştirdi. Kürtlerin Ankara’daki varlığı, cumhuriyetin varlık nedeni olan inkar ve yok sayma politikasının iflası ve deşifre edilmesi anlamına geliyor. Sömürgeci rejimin en önemli stratejik kurumu içerisinde, Kürtler adına politika yapılması, başta Genelkurmay’ın olmak üzere bütün sistem kuvvetlerinin politik sinir sistemini alt üst etti. Savaş medya gruplarının yönlendirdiği ideolojik-politik ve fiili saldırılar ile bu sürecin etkisizleştirilerek tasfiye edilmesi için eş zamanlı olarak düğmeye basıldı. Büyükanıt, DTP’nin kapatılması için ‘yargı kurumlarının harekete geçmesi gerektiğini’ belirttikten kısa bir süre sonra, Yargıtay Başsavcılığı jet hızıyla, önceden hazırladığı anlaşılan iddianame ile kapatma davasını açmış oldu. Anayasa mahkemesi de aynı tempo ile ‘kapatılma davasını’ kabul etti ve süreç fiilen başladı. Açılan davada DTP’nin 211 yöneticisi dahil olmak üzere toplam üyesi 150 bin üyeye siyaset yasağı getirilecek. Bu bir bakıma Kürtlerin bir bütün olarak siyasal alanın dışında tutulma projesidir. Yani politik olarak etkisizleştirme ve tasfiye planıdır.

Seçimlerde ortaya çıkan politik tabloyu bozmak ve sistem politik krizini aşmak için öncelikli olarak DTP’nin kendi siyasal gerçeğine yabancılaştırılarak ‘Ankaralılaştırılması’ istendi. Kürt siyasetçileri ise ‘biz sizleşirsek hiçleşiriz’ biçimde kendi politik tutumlarını net olarak ortaya koydular. Aynı zamanda Kürt gerçeğinin kabul edilmesi ve mevcut politik krizin çözümlenmesi için DTP’nin gerekli duyarlılığı göstereceğini de çok açık olarak deklare ettiler. Yani ‘Ankaralılaşmadan’ ama Başkent’te kalarak ‘Demokratikleşme Projesini’ önerdiler.

Yargıtay Başsavcılığı, “Kürt Sorunu Barışçı Demokratik Temelde Çözülecektir” başlığıyla yayınlanan karaları kapatılma gerekçesi yaptı. Yani: “Herkese ayrımsız anadilde eğitim ve öğretim hakkının sağlanması, Kürt ve Türklerin eşit, özgür ve kardeşçe birliğinin kararlıca savunulması, Kürt varlığı ve kimliği her düzeyde tanınarak anayasal güvenceye kavuşturulması, halkların geleceğini ve Kürt sorununun çözümünü ortak vatanda özgür birliktelikte ve demokratik cumhuriyette görür.” Başsavcılığın kapatma talebinin en önemli gerekçeleri bu kriterlerdir. Söz konusu iddiaları iki yönde analiz edebiliriz. Birincisi, Türk egemen sınıfları, Türkiye’nin demokratikleşmesine kesinlikle karşıdırlar. Çünkü Türkiye toplumunun demokratikleşmesi demek, mevcut siyasal rejimin çözülme sürecinin başlaması demektir. İkincisi Kürtlerin inkar politikasının devamı istenmektedir. Kürtlerin eşit koşullarda Ankara’da ‘ortak yaşamaları’ kabul edilmemektedir. Yani dedikleri şu; ya ‘bizleşeceksiniz ya da Ankara Kürtlere kapalıdır.’

22 Temmuz 2007 seçimlerinden itibaren oluşan ‘yeni’ politik süreç, egemenler için tam bir krizdir. Söz konusu politik başarısızlığın gizlenmesine yönelik başlatılan ‘kitlesel’ şovenizm dalgası esasen Türk egemen sınıflarının Kürtlerle birlikte yaşamak istemediklerini ortaya koydu. Genelkurmay tarafından organize edilen linç kampanyasının en önemli sonucu ise Kürt kitlelerinden zihinsel kopuşun sağlanmasına yol açtı. Bu gelişme egemen sınıflar tarafından çok net olarak görüldü. Buna rağmen Kürt politik temsilcileri, Anadolu ve Mezopotamya halkları arasında eşit politik koşullarda ‘kardeşliğin’ yeniden tesis edilmesi için attıkları adım, bu kez başka bir tasfiye planı ile yanıtlandı.

DTP milletvekilleri hakkında sürekli yeni davaların açılması, dokunulmazlıkların kaldırılması, partinin kapatılması girişimi, tasfiyenin sürekliliğinden ısrar etmektir. ‘Bölme ve parçalama’ politikası bizzat siyasal rejimin temsilcileri tarafından sürdürülmektedir. Özellikle halkların birlikte yaşamaları için ısrar eden Kürtlerin ellerindeki bütün olanaklar alınıyor. Hatta Türkiye’nin ‘demokratikleştirilmesi’ kapsamında Anayasa çalışmalarına katılmak ve çözüm önerileri sunmak isteyen DTP’ye kırmızı kart gösteriliyor. Mevcut iç politik dengeler ve uluslararası ilişkiler dikkate alındığında DTP’nin kapatılmasını zamana yayılacaklardır. Bu zaman dilimi 1 ile 3 yıl arasında değişebilir. Yöneticilerinin siyasal alanın dışına düşürülmesi, bazı milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak parlamentoda gruptan düşürülerek partinin etkisizleştirilmesi ve ya İspanya’da Batusana örneğinde olduğu gibi parti kapatılmadan 5 yıl siyaset yasağı getirerek fiilen tasfiyesinin sağlanması. Bütün bunlardan çıkartılması gereken sonuç şu; ‘Kürtlerin Ankara’da politika yapması’ istenmiyor. Artık bunun çok net olarak görülmesi gerekiyor.

Bu bakımdan Kürtler yeni ve çok önemli olan tarihsel bir süreçle karşı karşıyadırlar. Öncelikli olarak Kürtler, egemenlerin politik oyunlarına karşı çok uyanık olmak zorundadırlar. Özellikle de Ankara’nın ‘yeni’ Kürt tiplerinin de ‘çakalların avını bekler gibi pusuya yattıkları’ bu dönemde belirlenecek politikalar ve taktikler Kürt hareketi bakımından oldukça önemlidir. Kürtler hiçbir biçimde alternatifsiz değildir. Bunun çok iyi kavranması ve bilince çıkartılması gerekir. Peki, Ankara’nın dışına çıkarılmak istenen Kürtlerin politik tercihleri ne olmalıdır? Gelecek hafta bunları yazmak dileğiyle…

Özellikle Türk parlamentosundaki konumlanışları sistem güçlerinin bütün politik manevralarını boşa çıkardı. DTP’nin Türkleştirilmesi politikası da fiilen işlevsizleştirildi. Kürtlere yönelik ideolojik ve politik saldırılara karışı Diyarbakır’da gerçekleştirilen ‘Demokratik Çözüm Kongresi’ aynı zamanda Kürtlerin çok yönlü imha politikasına karşı politik bir duruş oldu. İngiltere ve İspanya örneklerinde olduğu gibi Kürt toplumsal hareketi ile arasındaki politik bağı resmileştirdi. Bunu gören sistem güçleri tasfiye planı aceleyle devreye koydular.

Ortaya çıkan politik tablonun çok iyi okunması gerekir. Sistemin öncelikli iki hedefi bulunmaktadır. Birincisi DTP’nin parlamentonun dışına atmak ve bir kısım milletvekillerini tutuklamak. İkincisi, hem Kürtler hem de sömürgeci rejim bakımından son derece önemli olan 2008 Yerel Belediye seçimlerine Kürtlerin katılmasını engellemek ya da etkisiz kılmak. Kürt politikacılarının dikkatini tamamen DTP’nin kapatılıp kapatılmamasına endekslemek ve böylece içe döndürerek toplumsal mücadeleden izole etmektir.

DTP’nin kapatılması sürecinin aynı zamanda yeni bir politik komplo olduğu unutulmamalıdır. Bundan sonra Ankara’nın yolları özgürleşme mücadelesini yürüten Kürtlere kapalı. Bu bakımdan Kürtler kendi geleceklerine ilişkin ortaya koyacakları politik taktik planları çok iyi belirlemelidir.

Bugünkü konjektürel durumu dikkate alındığında Kürtler, çok daha üst boyutta politik kararlar vermek zorundadırlar. Geri çekilmek, özellikle politik saldırılara ve tehditlere boyun eğmek kaybettirir. Saldırıya maruz kalan Kürtler, ama aynı zamanda politik olarak da güçlü bir pozisyondalar. DTP’nin kapatılması girişimine karşı Kürt kitleleri, ‘DTP bizimdir kapatamazsınız’ şiarıyla Ankara’ya akmalıdırlar. Yani Amed’e olduğu gibi Ankara da serhildan kapsamına alınmalıdır. Kürt halkının meşru partisinin kapatılmaması için gerekli bütün politik refleksler mutlaka gösterilmelidir.

Ancak Ankara’nın kapıları kapatıldığında veya parti işlevsizleştirildiğinde ise Kürt milletvekilleri tersten yolculuğu Amed’e yapmalıdırlar. DTP’nin kapatılması veya fiilen işlevsizleştirilmesi ya da milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı durumlarda Ankara’nın terk edilip sine-i Kürtlere dönülmelidirler. Kürt Meclisi Amed’e taşınmalıdır. Bu politik yolculuk tıpkı Muhammed’in Mekke’den Medine’ye ya da çok övündükleri M. Kemal’in İstanbul’dan Samsun’a çıkışı gibi bir tarihsel benzenlik oluşturulacaktır. Böylece Kürtlerin özgür iradesi, kendi özgür topraklarında temsil edilmiş olur.

Ayrıca Kürtler bütün dikkatlerini 2008 yılının ilkbaharında yapılacak yerel belediye seçimlerine vermelidirler. Çünkü Sömürgeci rejim de bu seçimleri oldukça önemsemektedir. Kürtlerin ‘kaleleri’ isteniyor. Özellikle ılımlı İslamcı AKP hükümeti hem Kemalistlerin temsilcisi ordunun askeri gücünü arkasına alarak, hem de ABD ve AB’nin ekonomik ve politik desteğine dayanarak Kürtlerin yerel iktidar organlarındaki politik gücünü tasfiye etmek için büyük bir çaba içerisinde olacaktır, dahası olmaktadır. 22 Temmuz 2007 genel seçim sonuçlarının yarattığı etkiler çok iyi hesaplanmalı ve gerekli dersler çıkartılmalıdır. Bu bir bakıma rövanş biçiminde geçecektir.

Kürt illerinde rejimin yerel iktidar gücünün etkisini kırmak, Kürtlerin iradesini daha güçlü bir tarzda tesis etmek için, halkın özgürlük mücadelesini temsil eden milletvekillerin inisiyatifinde hatta 1994 yılında parlamentoya girmiş milletvekillerinin de katıldığı Kürt meclisi çok önemli bir işleve sahip olacaktır.

DTP’nin işlevsizleştirilmesi durumundan yeni bir parti kurma yöneliminin, yakın bir gelecekte, politik bakımdan çok ciddi bir rolü olacağını düşünmüyorum. Mevcut politik koşullar hesaplandığından pek bir öneminin kalmadığını da görmek gerekir. Dikkatlerin bu çabalara kaydırılması zamanın önemli bir kısmını böylesi bir çalışmaya ayrılması Kürt milletvekillerini Kürtlerin temel sorunlarından uzaklaştıracaktır. Bunun en somut örneği 22 Temmuz genel seçimleridir. Hiçbir boşluk yaratılmamalıdır. Devlet destekli İslamcı partinin etki gücü asla küçümsenmemelidir. ‘AKP, Kürtlerin gözünde teşhir oldu, eskisi gibi Kürtleri kandıramaz, oy alamaz’ vs gibi yanılgılara ve hataları düşüp rehavete kapılmamak gerekir. DTP’nin kapatılması veya işlevsizleştirilmesi durumu, mutlaka avantajlı bir duruma getirilmelidir. Bunun için Ankara’da kalarak kapıları kapatılmış sistem kurumlarının önünde beklemenin bir gereği yoktur.

Kürtlerin merkez üssü olan Amed’e gitmek ve yerel seçimlere çok daha kapsamlı hazırlanmak oldukça önemlidir. Mevcut askeri ve politik kuşatmanın kırılması, Kürtler arasında ortak irade birliğinin yeniden tesis edilmesi önümüzdeki seçimlerde sonuçlarıyla doğrudan orantılıdır. Bahar ayları birçok politik sürprize gebedir. Bu sürprizlerin Kürt politik güçlerinin lehine olması için gerekli duyarlılık gösterilmelidir.

Gokyuzu9@aol.com

Hiç yorum yok: