20 Mayıs 2010 Perşembe

Kürtlerin Yüzyılı

Birinci Dünya Savaşı sonrası şekillenen yeni dünyada, ne yazık ki Kürtler bir aktör olarak yer alamadılar. Örgütsüz, başsız bırakıldılar. Kendi geleceklerini 'vekaleten' Ankara'ya devrettiler. Kendi ölüm fermanlarını imzaladılar. Prangaları da, prangaların anahtarını da Ankara rejimine verdiler.

Bedeli ise çok ağır oldu. Kürtler bir yüzyılı, yani 20. yüzyılı kaybettiler. Mührü Lozan'da 'Kürtleri ve Türkleri temsil ediyorum' diyen İsmet İnönü'ye teslim ederek, kendileri için bir anlamda 'var olmaktan' vazgeçtiler.

Kürtler ve o dönemin Kürt önderliği, aydınları, örgütleri tarihi doğru okumadılar. Kendilerine güvenmediler. Çözümü çok iyi niyetli bir davranışla, biraz da safça onları ret ve inkar edenlerden beklediler. Kendi cellatlarına aşırı şekilde güven duydular.

Fena yanıldılar. Rejim işini yoluna koyana kadar Kürtleri oyaladı, hatta yer yer sırtını sıvazladı, Kürt önde gelenlerini Ankara'da kırmızı halılarla karşıladılar. Hani kendisinde 'oyun çok' denilen Osmanlı'nın bu yeni yetme liderleri Kürtlere açıktan tuzak kurdular. Resmen aldattılar. 1923 yılının 24 Temmuzu'nda imzalanan Lozan Antlaşması'nda Kürtler bir azınlık olarak dahi kabul edilmedi. Hiçbir hak Kürtlere tanınmadı.

Buna karşılık Kemalist rejime 'vekalet' veren Kürt önde gelenleri dahi ipte sallanmaktan kurtulamadı. Kürt milletvekilleri adına Lozan'a telgraf çekip, kurulan yeni meclis 'bizi de temsil ediyor' diyen Hasan Hayri'nin akıbeti ibret vericidir. Hasan Hayri'yi bir yıl sonra tutukladılar. Ve en önemlisi 'Meclis'e Kürt kıyafetiyle gittiği için' idam ettiler. Atatürk'ün üstü açık arabada yanına oturtup, şehir turuna çıkardığı Diyap Ağa'nın yakınlarını ise tümden ortadan kaldırdılar.

Evet, gerçekten o dönem bölgesel ve uluslararası durum Kürtlerden yana değildi. Ancak Kürtler de örgütsüzdüler. Başsızdılar. Hedefler konusunda sığdılar. Ve en önemlisi de, Kürt liderler, siyasetçiler, aydınlar, hayatlarına mal olmuş olsa da, tarihsel bir zafiyet göstererek özgürlüğü ve kurtuluşu başkasından beklediler, Kemalist rejime aşırı güven duydular.

Şimdi aynı numara, aynı plan tekrardan gündemde. Tarihi tekerrür ettirmek istiyorlar. Kürtlerin sırtını sıvazlayarak, yer yer bazı Kürtleri şerbetlendirerek, hatta para ile satın alarak, Kürtlere yeni bir Lozan yaşatmak istiyorlar.

Kürtlerin de kolektif haklarını gözeten, garanti altına alan ve her şeyden önemlisi de Türkler için ne öngörüyorsa Kürtler ve diğer halklar için de aynı şeyleri öngören yeni bir anayasa yapma koşulları varken, Kürt sorununun çözümü bütün hatlarda kendisini dayatmışken, ırkçı ve inkarcı 12 Eylül Anayasası'na yama yapmak yeni bir Lozan'dan başka bir şey değildir.

Bu Kürtlerin kolektif hak taleplerini -ki bu özerklikten, ayrılma hakkına kadar çok geniş bir haklar zincirini oluşturuyor- üstüne sünger çekmektir. Bir halkın, bir ulusun kendi geleceğini özgür belirleme hakkını, gelecek yüzyılda da ipotek altına almak demektir. İstenilen budur. Yapılan budur. Kesenin ağzı, TV ekranları, gazete köşeleri bunun için açılıyor.

Kürtlerin adının-sanının dahi geçmediği bir anayasa paketi etrafında koparılan gürültü bunun içindir. Lozan'ın tekrardan yeni koşullara uyarlanmasıdır. Sömürgeci, ret ve inkar politikasının AKP eliyle yeniden düzenlenmesidir.

Oyun büyüktür. Kürtleri yeni bir yüzyıl daha Lozan statüsünde tutmak isteyen oyunu BDP ve Kürt Özgürlük Hareketi bozuyor, AKP'nın kuyruğuna takılmıyor, seyirci değil, oyun kuran olarak tarihi görevini yerine getiriyor. BDP'ye kızgınlık ve öfkenin nedeni de budur. 'Örgütlü olmayın, başsız olun, hedefleriniz olmasın, aktör değil kart olun' deniliyor. Ahlak sınırları da aşılarak saldırı yapılıyor.

Söylemek gerekiyor; bu saldırıyı yapanların ve onların 'Kürt mahallesindeki' yandaşlarının bir kıymet-i harbiyesi yok. Çünkü bugünkü Kürtler 20. yüzyılın başındaki Kürtler değil. Onlar bir yüzyılı kaybettiler. Ancak 21. yüzyılı kaybetmeye, kolektif haklarından vazgeçmeye ve kendi geleceklerini özgürce belirleme hakkının vekaletini birilerine vermeye hiç ama hiç niyetleri yok. Her çeşidinden AKP kuyrukçularına duyurulur.

Cahit MERVAN
selasor@hotmail.com

Hiç yorum yok: