16 Mayıs 2010 Pazar

Devrimcilerin takımı Bundesliga'da


 
Almanya’da Hamburg’lu liman işçileri tarafından kurulan ve devrimcilerden oluşan taraftar grubuyla bilinen St.Pauli uzun yıllar sonra Almanya'nın en üst ligi Bundesliga’ya çıktı.

Alman İkinci Futbol Ligi’nde Greuther Fürth’ü 2 Mayıs’ta deplasmanda 4-1 yenen Hamburg kentinin St. Pauli takımı, kuruluşunun 100’üncü yılında yeniden Birinci Lig’e yükselmeyi başardı.

Anti-faşist tavrı ile bilinen St.Pauli taraftarları farklı takımların nazi taraftarlarıyla büyük çatışmalar yaşıyor. Pauli, son olarak 2009’un aralık ayında ırkçı taraftarlarıyla bilinen Hansa Rostock'u deplasmanda 2-0 yenmiş ve Pauli’nin golünü atan Türk futbolcu Deniz Naki kendisine ırkçı tezahüratlarda bulunan Rostock taraftarına ‘boyun kesme’ işareti yapmıştı. Bunun üzerine Rostock ve Pauli taraftarları arasında büyük çatışmalar yaşanmıştı.

Kulüp taraftarları aynı zamanda cinsiyetçiliğe karşı bir kültürü benimsiyor ve kulüp başkanı Corny Litmann da eşcinsel.

Hamburg şehrinin ikinci büyük takımı olan Pauli liman işçilerinin ağırlıklı olduğu bir semtte kurulmuş. 80’li yıllardan beri üniversiteliler ve sanatçıların verdiği destekle taraftar grubu sol bir kimliğe bürünmüştür. Kulüp futbol dışındaki çeşitli branşlarda da takımlara sahip.

Tanıl Bora’nın St.Pauli hakkında 2006 yılında Radikal’de çıkan yazısı:

Şükür ki St.Pauli yaşıyor

Hamburg'un liman ve kerhaneler, barlar semtinin kahverengi-beyaz renkli şen kulübü FC Sankt Pauli, kendine mahsus bir külttür. Taraftarlarının kararlı anti faşist tavrı, her partiden daha güvenilirdir. Millerntor tribünündeki -skordan bağımsız- neşeli hayat ve coşkulu destek, dillere destandır. 1910 doğumlu kulübü kült yapan, müthiş başarıları değil, futbolu sevme ve 'yorumlama' biçimiyle oluşturduğu bu kendine özgü kültürüdür.

St. Pauli, hep bir asansör hayatı yaşadı. 1977'den 2002'ye dek toplam 7 sezon oynadığı Bundesliga'ya 5 kez çıkıp düştü! 2002'deki son düşüş feci oldu. Büyük bir mali krize girdi. 2004 yılında kulüp, 3. Lig'den mahalli kümeye düşmemek için mücadele ediyordu. 36 ayda üç kat birden inip dibe vuran bir asansör: Yerli bir kült kulübü, Göztepe'yi hatırlatan bir irtifa kaybı.

Fakat St. Pauli ruhu kendini gösterdi. Kulübün 'ortamından' gelen bir ekip, vaziyete el koydu. Genç takımın hocası Andreas Bergmann, takımı orta sıralara taşımayı başardı. Düşünün ki, o feci zamanda bile seyirci ortalaması 17 bindi!

St. Pauli için içelim
Başkan Corny Litmann'ın akıllı hamleleri de, mali açıdan da biraz nefes almalarını sağladı. Tiyatro yöneticisi Litmann, 'Almanya'nın ilk açık eşcinsel kulüp başkanı olmakla' övünüyor kendi adına değil, 2002 sonunda kriz koşullarında yönetimi üstlenmeden önce 25 yıl tribünden izlediği kulübü adına. 22 Ocak'ta Frankfurter Allgemeine'de yayımlanan söyleşisinde 'teknik olarak futboldan anlamadığını, zaten böylesinin iyi olduğunu' söylüyor: "Belki bir oyuncunun karakter olarak St. Pauli'ye uyup uymadığını söyleyebilirim, fakat sportif kararları teknik yöneticiler vermeli." Litmann ve arkadaşları, belediyeden, sponsorlardan, olabilecek herkesten destek sağlamak için koştururken, St. Pauli ruhuna uygun kitlesel katılımlı kampanyalar da gerçekleştirildi. Örneğin 'Retter' (kurtarıcı) yazılı tişört kampanyası: Kulübü seven binlerce futbolsever, St. Pauli'nin kurtuluşuna katkıda bulunmak için bu tişörtlerden satın aldı. 'St. Pauli için içelim' eylemi ve bağış kampanyası, tam St. Pauli'likti! Hayat boyu kombine kart uygulaması, öyle. Bayern Münih'le ayarlanan dostluk maçı da, St. Pauli'ye maddi katkı sağladı ve kamuoyuna onun 'ehemmiyetini' hatırlattı.

Litmann, "Kulübün sonsuz sayıda yaratıcı taraftarı var. Bu kampanyaların dışarıya dönük temsilini ben üstlendim ama aslında çok sayıda insanın katkısı var bu işlerde" diyor. 'Camianın potansiyelini harekete geçirme' fikrinin hakikat olmasıydı, St. Pauli'yi kurtarma kampanyası.

Şimdi kulüp 3. kümede kafaya oynuyor. Bu hafta Erfurt'a yenildiler ama 2. lige terfiyi sağlayan ilk iki sıranın 2 puan arkasında, 3. sıradalar. Teknik direktör Bergman "Çıkamazsak da paniğe kapılmamalıyız" diyor. Zira artık 'beka mücadelesi' eşiğini aştıklarını, geleceği inşayla uğraştıklarını söylüyor.

Ara transferde, 2. lig lideri Alemania Aachen'i bırakıp 9 yıl sonra St. Pauli'ye dönen Jens Scharping'in sözleri, nasıl havaya girildiğini gösteriyor: "O karıncalanmayı hissetmek, Millerntor'a çıkmanın şehvetli tadını yeniden almak istiyorum." Hırvatistan Milli Takımı'nda da forma giyen Bremenli Ivan Klasnic'in, 8 yıl oynadığı St. Pauli hakkında Kicker'e söylediklerini de ekleyelim: "St. Pauli özel bir kulüptür. Taraftarlara bir bakın, yeter: İşsizden banka müdürüne kadar, herkes yan yana. Millerntor'da ilişkiler aile gibidir. 2001'de Bremen'e geldiğimde, St. Pauli'yi gözlerimde yaşlarla terk etmiştim. Bir gün geri döner miyim, bilmem. St. Pauli'nin bir sonraki sene hangi ligde olacağını hiçbir zaman bilemezsiniz ki! Fakat kararım karar; yeter ki bir derece yapılabilirliği olsun, bu kulüp için tekrar oynayacağım. Çünkü St. Pauli mitosu beni de bırakmıyor bir türlü."

İlaç gibi hasılat
Klasnic bu sözleri, Bremen'in St.Pauli'yle oynayacağı kupa çeyrek finalinden önce sarf etmişti. St. Pauli, 2. Ligin orta sıralarında yer alan Wacker Burghausen'i, 2. Lig'de şampiyonluğa oynayan VfL Bochum'u (4-0) ve koca Hertha BSC Berlin'i (uzatmalarda 4-3) eleyerek gelmişti buraya. Ve geçtiğimiz çarşamba gecesi, yoğun tipiden elektriklerin kesildiği, aydınlatması sağlanan stadın çevresinin kapkaranlık olduğu dramatik bir maçta, Werder Bremen'i de 3-1'le geçerek yarı finale yükseldiler! 1 milyon avro gelir getiren çeyrek final, 1.8 milyon borcu olan kulübe ilaç gibi geldi. Yarı finalde iki katını bekliyorlar.

Şükür, Eray Özer'in de söylediği gibi St. Pauli orada duruyor. Durmakla kalmıyor, galiba yine yola çıktı, geliyor. Her halükârda, şu âlemde bize göstereceği çok şey var.

Radikal

Aşağıdaki iki video St.Pauli’nin taraftarlarıyla ilgili. İlkinde Liverpoollu taraftarların You’ll Never Walk Alone şarkısı Alman taraftarlar tarafından söyleniyor. İkinci videoda ise taraftarlar takımlarını destekliyor.

Hiç yorum yok: