27 Mayıs 2010 Perşembe

ÇerkesHalkı ve Kuzey Kafkasya'ya Dönüş

Çerkes halkı Kuzey Kafkasya'nın otokton halklarından biri. MÖ 3000 yıllarında kendisinden sonraki tüm Kuzey Kafkasya kültürlerini etkileyen Kuban ve Maykop kültürlerini yaratmış; Sind, Meot, Kerket, Kasog, Zikh, Psess, Henioch, Zanig ve Dzığ gibi Proto-Çerkes boylarının etnik konsolidasyon süreçlerini tamamlamaları ile tarih sahnesindeki yerini almış köklü bir halk.

MÖ 5. yüzyılda Kuzeybatı Kafkasya'da kurulan Sindika Krallığı eski SSCB topraklarında kurulmuş tarihin bilinen ilk devletiydi. Tarihsel Çerkes toprakları Azak Denizi ve Don Nehri kıyılarından Abhazya'ya, Karadeniz'den Terek Nehri kıyılarına kadar uzanıyordu. Günümüzde Çerkesler, Ekim Devrimi'nin sağladığı olanaklar sayesinde kurulmuş ve Rusya Federasyonu'na bağlı 3 ayrı federe cumhuriyette yaşıyorlar. Bunlar; Adıgey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar cumhuriyetleri.

Çerkesya tarih boyunca birçok kez sömürgeci saldırılara maruz kaldı. Hun, Moğol, Bizans, Fars, Arap, Kırım, Osmanlı ve Rus saldırıları, bin yıllara yayılan işgal hareketleri halkı bilimden ve yazın dilinden kopardı. Geçmişte bir alfabeleri ve yazın dilleri olduğu düşünülüyorsa da Çerkes halkı ancak Ekim Devrimi'nin getirdiği özgürlükçü ortam sonrasında bir edebiyata sahip olabildi. Çerkes sosyalist iktidarları devrimden önce henüz başlamış olan aydınlanma hareketinin halka mal edilebilmesi için yazarlara ve edebiyatçılara büyük destek sundu. Kendini yazmaya ve bilimsel gelişmeye adayan halk, diğer uluslarla arasındaki mesafeyi kısa sürede kapatarak ulusal-kültürel gelişimini bugüne dek sürdürdü.

Çerkes halkının tarih boyunca maruz kaldığı en büyük felaket çarcı Rus yayılmacılığının uyguladığı soykırım ve sürgün politikaları olmuştur. 17. yüzyıl başlarından 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar süren işgal ve istila siyaseti 21 Mayıs 1864'te Çerkeslerin kesin yenilgisiyle sonuçlanmış, bu tarihten itibaren Çerkesya insansızlaştırılmış, yerli halkından arındırılmıştır. Rus yayılmacılığının sürgün politikası yanında, yoğun biçimde insan kaynağına ihtiyacı olan Osmanlı devletinin halkı göçe teşvik eden politikaları ve Çerkes feodal önderliğinin işbirlikçi tutumları nedeniyle halk vatanından yüzde 90'lara varan oranlarda sürülmüştür.

Boşalan yerlere Ruslar ve Rus Kazakları kolonize edildi. Sürgün Çerkesler Osmanlı devletinin iskan siyaseti doğrultusunda Balkanlar'dan Anadolu ve Ortadoğu'ya kadar hiçbir yerde çoğunluğu oluşturmayacak biçimde dağıtılarak yerleştirildiler. 'Büyük Çerkes Sürgünü' halkın ulusal hafızasında yer etmiş en önemli felaket olarak biliniyor ve ulusal sorunun tarihsel kökenini oluşturuyor.

Bugün Çerkesler, vatanları Kuzey Kafkasya da dahil olmak üzere bulundukları tüm coğrafyalarda azınlık durumundalar. Halkın temel sorunu da bu noktada başlıyor. Halk, tarihte yaşadığı soykırım ve sürgün felaketleri ile günümüzde süregelen asimilasyoncu baskılar nedeniyle bir ulusal yok oluş sorunu yaşıyor. Türkiye'deki 'Demokratik Açılım' sürecinden ulusal gelecekleri adına ümitli olan Çerkesler, vatanları Kuzey Kafkasya'da da önemli sorunlarla karşı karşıya.

Tehlike büyük

Özellikle Adıgey ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetleri Çerkes nüfusunun az olmasından dolayı Rus emperyalizminin baskı ve dayatmalarına karşı muhalif politikalar geliştirmekte zorlanıyor. Vladimir Putin döneminde başlatılan Adıgey Cumhuriyeti'nin tasfiye edilmesi planı ve cumhuriyetin statüsünün referandum konusu yapılabileceğine dair yasa tasarısı diasporada yoğun tepkiyle karşılanmış ve halk arasında 'uyarıcı' bir etki yapmıştı. Diaspora Kuzey Kafkasya'da Ekim Devrimi'nden miras kalan ulusal-demokratik kazanımların tehlike altında olduğunu görerek yoğun tepki vermiş, ulusal geleceği konusunda ciddi biçimde düşünmeye başlamıştı.

Adıgey Cumhuriyeti'ndeki demokratik kitle örgütleri de sürece ilişkin protestolarını ülke gündemine taşıdılar ve federal merkeze ilettiler. 'Adıge Halk Kongresi' cumhuriyetin statüsüyle ilgili bir referandum yapılması durumunda bu referanduma sadece Adıge'lerin (Çerkes) katılması gerektiğini, cumhuriyet sınırları dahilinde yaşayan Ruslar ile diğer halkların da katılması durumunda Çerkeslerin katılmayacağını, kongrenin Çerkes ulusal-kültürel kimliğinin korunması anlamında üzerine düşen tüm sorumlulukların bilincinde olduğunu ve gereken önlemleri alabilecek güçte olduğunu deklare etti.

Adıgey'de 'Slavlar Birliği' adlı örgütün başlattığı ve dönemin Krasnodar Valisi Aleksandr Tkaçev tarafından açıkça dile getirilen cumhuriyetin tasfiyesi konusu, referandum yasa tasarısının Adıgey Cumhuriyeti Parlamentosu'nun üst kanadında reddedilmesi ile son buldu. Rusya Federasyonu bünyesindeki bir cumhuriyetin tasfiye edilmesi federal kanunların değiştirilmesi koşuluna bağlıdır. Ancak yine de yaşanan tehlike büyüktür zira kendi ülkesinde azınlık durumunda bulunan Çerkes halkı, ülkeyi referanduma götürmesi muhtemel benzer bir süreç ile her an yeniden karşılaşabilir.

Adıgey Cumhuriyeti'nde 450 bin civarındaki nüfusun sadece yüzde 25'i Adıge'dir. Halk üzerinde uygulanan asimilasyon metodlarının düşük nüfus oranı nedeniyle daha etkili olduğu düşünülürse temel sorunun bir demografya sorunu olarak ortaya çıktığı görülecektir. Konu, diasporanın yaklaşık 150 senelik tarihinde gündemdeki yerini günümüze kadar koruyan vatana dönüş düşüncesi çerçevesinde ele alınmalıdır.

Gönüllü dönüş

Türkiye'deki nüfusu yaklaşık 5 milyon olarak tahmin edilen Çerkes diasporasından gönüllülük esasına göre vatana kitlesel dönüş sağlanmalı, diaspora cumhuriyetteki demografik sorunların çözülmesi konusunda üzerine düşen tarihsel sorumluluğun farkında olmalıdır.

Kuzey Kafkasya'daki Çerkes cumhuriyetlerinin nüfus sorunları birçok kez 'Dönüş Projeleri'nin gündeme gelmesine neden oldu. Ancak, 'Rus Derin Devleti' söz konusu projelerin hayata geçirilmesini var gücüyle engelliyor. Savaş döneminde Kosova'da iki ateş arasında kalan Çerkeslerin (yaklaşık 80 kişi) Ağustos 1998'de Adıgey Cumhuriyeti'ne yerleştirilmeleri sürgünden sonraki ilk toplu dönüş olması açısından önemliydi ve bundan sonraki dönüş taktikleri konusunda örnek teşkil ediyordu. Vatana dönüşün devletler bazında ele alınması gereken bir konu olduğu anlaşılmıştı.

Bugün Çerkeslerin vatanlarına dönüşünün maddi temeli yoktur. Ancak altyapıları hazırlanıp maddi temeli oluşturulduktan sonra dönüş hareketi kitlesel bir siyasal hareket haline gelebilir. Diaspora, Rusya Federasyonu yönetimi ile muhatap olup müzakerelerde bulunabilecek güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç duymaktadır. Çerkeslerin diaspora oluşturdukları ülkelerin devlet yönetimleri ile Rusya Federasyonu'nun, halkın vatanına dönüş olanaklarını yaratmak üzere anlaşmaya varması sağlanmalı, dönüş hareketi ilgili devletlerin desteği altında sürdürülmelidir.

Çerkes ulusal sorununun tarihsel kökeni 'Büyük Çerkes Sürgünü'dür. Sorun, bulunulan coğrafyalarda kültürel asimilasyon biçiminde yaşanmakta, Kuzey Kafkasya'da ise Çerkes cumhuriyetlerinin feshedilmesi konusu tartışılmaktadır. Süreç Çerkes halkına ulusal yok oluş tehlikesini dayatmıştır.

Kuzey Kafkasya'da demografik dengeyi Çerkes halkı lehine çevirme amacını taşıyan vatana dönüş düşüncesi diasporadaki ve Çerkes cumhuriyetlerindeki sorunların çözümü noktasında izlenecek temel ulusal strateji olmalıdır. Ulusal varlığın korunabilmesi açısından vatana dönüş düşüncesi hayati önem taşımaktadır. Çerkes halkı bu konuda tüm dünya halklarından ve ilerici-demokrat kesimlerden destek beklemektedir.

Yeldar Barış KALKAN*
* Maykop / Adıgey Cumhuriyeti

Hiç yorum yok: