16 Mayıs 2010 Pazar

Bekaroğlu: Vamık Volkan bir Ozel Harpçi

Türklerin dünyaca ünlü bilim adamı ve AKP’nin ‘açılım’ politikasının mimarlarından Prof. Dr. Vamık Volkan’ın bir özel harpçi olduğu ortaya çıktı. İddiayı ortaya atan isim ise Saadet Partisi eski milletvekili Mehmet Bekaroğlu.

Yeni Harman Dergisi’ndeki yazısında Mehmet Bekaroğlu, savaşın, çatışmaların, faili meçhul cinayetlerin en yoğun yaşandığı yıllarda Vamık Volkan’ın Özel Harp Dairesi’nde çalıştığını belirtti. Hatta Bekaroğlu, ünlü bilim adamının ‘Politik Psikoloji Merkezi’ projesinin de fikir babası olduğunu ve bu MGK’ya raporlar yazdığını kaydetti.

‘’Savaşın danışmanlığını yaparken bugün barışın danışmanı olabilir mi? Bu kabul edilir, normal bir şey mi?’’ diye soran Bekaroğlu, 'Politik Psikoloji Merkezi’nin bugün hala tam olarak ne işler yaptığını kimsenin bilmediğine dikkat çekiyor.


Ünlü bilim adamı Vamık Volkan, geçtiğimiz Ağustos ayında Ankara’da İçişleri Bakanı Beşir Atalay olmak üzere hükümet yetkilileriyle görüşmelerde bulunmuştu. Volkan ‘açılım’ politikasının gündeme geldiği sırada basına verdiği demeçlerde, ‘’bu sürece Abdullah Öcalan kesinlikle dahil edilmemeli, af çıkartılmamalı. Bu sürecin hiçbir yerinde olmamalı. Abdullah Öcalan, Kürt sorununu ortaya çıkardı’’ ifadeleriyle dikkat çekmişti.

Volkan'ın ayrıca PKK ile mücadele yöntemleri ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 'kişiliğiyle' ilgili yazdığı makale ve kitaplar bulunuyor.

AKP hükümetinin 'açılım’ ve PKK ile mücadele konularındaki politikasının gizli isimlerinden olduğu belirtilen Volkan’ın aslında bir özel harpçi olduğu ortaya çıktı. Bekaroğlu’na göre Volkan sadece Türkiye’de değil CIA ve Pantagon’un bazı projelerinde yer aldığı, bazı devletlere etnik sorun ve ‘’terörle’’ ilgili danışmanlık yaptı.

‘ÖZEL HARP DAİRESİNDE ÇALIŞIYORDU’

AKP’nin son dönem politikasına yönelik sert eleştirileriyle dikkat çeken Saadet Partisi eski milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun yazısı şöyle:

‘’Dün savaş tamtamları çalanların bugün barış şarkıları okumaları ilk bakışta güzel gibi görünüyor. Sokaktaki insan için söyleyecek bir söz yok elbet, siyasetçiler ve siyasete soyunan gruplar da ‘dün dündü bugün bugündür’ diyebilirler. Ancak akademisyen, uzman, yazar, gazeteci, sanatçı gibi unvanlar taşıyan aydınlar böyle davranınca durup düşünmek gerekir. Yoksa aydınlar gerçekten bıçak gibi midir; onlarla adam da öldürülebilir, cerrah neşteri olarak kullanılarak ameliyat da yapılabilir mi? Gerçekten bu kadar basit mi; bir bilim insanı dün savaşın danışmanlığını yaparken bugün barışın danışmanı olabilir mi? Bu kabul edilir, normal bir şey mi?

Birçok örneği var ama yukarıdaki soruları ünlü psikiyatr, ‘politik psikoloji uzmanı’ Prof. Dr. Vamık Volkan’ın ‘Kürt açılımı’ konusunda aldığı pozisyon nedeniyle sordum. Konu ile ilgilenenler, izleyenler bilir, şimdi ‘açılım ve barış’ için önerilerde bulunan bu ünlü ruhbilimci, savaşın en şiddetli olduğu, kanlı çatışmalar ve faili meçhullerin yoğun olarak yaşandığı günlerde, Başbakanlığa bağlı olarak oluşturulan ‘Politik Psikoloji Merkezi’ projesinde yer almış, bu projenin fikir babalığı ve danışmanlığını yapmıştı. Merkez, Başbakanlığa bağlıydı ama esasen Genel Kurmay’da, daha doğrusu ‘Özel Harp Dairesi’ bünyesinde çalışıyor, Milli Güvenlik Kuruluna da raporlar hazırlıyordu. Dahası, bir söylentiye göre, Merkez’in çalışanları bazı operasyon ve sorgulamalara da katılıyordu. Ayrıca Vamık Volkan’ın ABD’de CİA ve Pantagon’un bazı projelerinde yer aldığı, bazı devletlere etnik sorun ve terörle ilgili danışmanlık yaptığını biliyoruz.

‘VOLKAN YİNE SAHNEDE’

Yine de “Politik Psikoloji Merkezi”nin Türkiye’de tam olarak neler yaptığını kimse bilmiyor. Ancak o günlerde kirli savaş bütün acımasızlığı ile davam ediyordu, binlerce faili meçhul cinayet o dönemde işlendi, köy boşaltmaları, işkenceler hep o dönemde yaşandı. Yine psikolojik savaşın tüm yöntemleri bu dönemde tecrübe edildi. Aczmendilerin, Ali Kalkancıların, Şevki Yılmazların ve Fadime Şahinlerin sahne aldığı 28 Şubat postmodern darbesi de bu döneme denk gelir.

Şimdi dönem değişti, ülkede barış rüzgârları esiyor; “Politik Psikoloji Merkezi” çoktan kapatıldı, burada çalışan bilim insanlarından henüz bir ses çıkmadı ama Prof. Vamık Volkan yine sahnede. Geçtiğimiz aylarda Kürt açılımıyla ilgili Cumhurbaşkanı Gül ve İçişleri Bakanı Atalay ile görüşmelerde bulundu, hükümete yakın araştırma merkezlerinde seminerler verdi, basın yayın kuruluşlarında görüşlerini açıkladı. Gazeteler, Profesör Volkan’ı “politik psikoloji kavramının geliştiricisi, ABD’de en prestijli ödüllerinden birinin sahibi” diye tanıttılar.

SAVAŞ GÜNLERİNDE ŞAHİNDİLER

Bu çerçeveden başka bilim insanları, aydınlar da var. Örneğin; yine savaşın çok yoğun yaşandığı dönemde “Kurşun yiyen de sıkan da” çıkışını yapan bir başbakanın ünlü danışmanı, şimdilerde büyük bir gazetede demokrasi, özgürlük ve açılımın en hızlı kalemlerinden biri oldu. Bu büyük gazete eskiden o kadar ‘büyük’ değildi ama savaş günlerinin en şahinlerindendi. Şimdi ise ‘demokrasi ve barış’ın sözcülüğünü yapıyor.

Çok ilginç, müthiş öğretici, akıl almaz işler oluyor. Bu gazeteyi çıkaran grubun televizyonlarından birinde öteden beri yapılan tekrarlanıyor, “Tek Türkiye” ve “İsimsiz Kahramanlar” adlı dizilerde milliyetçilik ve militarizmin zirvelerine çıkılıyor. Aynı grubun bir başka televizyonunda ise artık liberal aydınlar safına katılmış olan profesyonel danışmanlar, demokrasi ve barışın manifestolarını okuyor. Ama kimse sesini çıkarmıyor, ‘Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?’ diye soran yok.

Daha başkaları da var; dün şimdi sabah akşam sövdükleri Aydın Doğan’ın gazetelerinde muhabir olan ve zamanın raconuna uygun şekilde, komutanların uçaklarında karargâh karargâh gezerek savaşın şahinlerine methiyeler düzenler bugün Ergenekon uzmanı oldular, şimdilerde muhafazakâr medyanın başköşelerine kurulmuş barışın ve demokratik açılımın militanlığını yapıyorlar. Bavul bavul belgeye ulaşıyor, cilt cilt kitaplar yazıyorlar.

Şimdi değişmek moda, artık herkes yenilikçi. Ortalık ‘büyük sorgulamalardan sonra doğruyu bulup hidayete erenler’den geçilmiyor. İtirafçılar baş tacı ediliyor: “Değiştiler, artık gerçeği gördüler.” “Ama…” diyecek olanlara derhal müdahale ediliyor: “Eskileri eşelemeyelim, şimdi bir terapi sürecinden geçiyoruz, kötü olanları unutalım, güzel şeyler düşünelim.”

“Büyük sorgulamalar.” Elbette böyle bir şey yok. Sadece o bayağı ikiyüzlülükle karşı karşıyayız. Bunlar bildiğimiz her dönemin insanları.

Çok eskilere gitmeye gerek yok. Şu yakın zamanlar içinde bu tiplerin onlarca örneğini göstermek mümkün. Gazete arşivlerini şöyle bir karıştırın; öncesinde Ecevit ve Demirel’e alkış tutan onlarca aydının 12 Eylül sonrası Kenan Evren’in huzurunda el pençe divan durduklarını görürsünüz. Daha sonra Özal’ı pohpohlayanlar da aynı insanlardı.

Şimdilerde işleri takip etmek daha kolay; artık hafıza-i beşer nisyan ile malûl değil, çünkü internet var. Dün 28 Şubat günlerinde Çevik Bir’in gözüne girmek için Tayyip Erdoğan’a insafsızca çakanların bugün aynı Tayyip Erdoğan’ı göklere çıkarmak için nasıl taklalar attıklarını aynı anda izliyoruz.

Tiksinti geliyor, insanın midesi kalkıyor.

Bakınız “kurşunların dilini bilen” ünlü danışman ne demiş: “Namlunun ucuna asılı yaşamayı, her şeye gezden arpacıktan bakmayı hemen bırakmamız çok zor. Bu yüzden kan ve barut kokan sözleri, savaş deyimlerini siyasi dağarcığımızdan hemen çıkarmamız mümkün değil. Bir geçiş süreci ve alışma dönemi lâzım.” Diyor ama savaşın danışmanlığından barışın danışmanlığına çoktan geçmiş durumda.’’

Hiç yorum yok: