21 Nisan 2010 Çarşamba

'Türk sorunu'nu çözmek...

Denir ki Kürt sorununu çözmeden bu ülke demokratikleşemez.
Dil alışkanlığıdır, varlığı inkar edilen bir topluluğun varlığına dikkat çekmek içindir vb.'dir. Sorunu hep 'Kürt sorunu' olarak koyarız.
Bu ülkenin demokratikleşememesinin sorumlusu da Kürtlermiş gibi bir anlamayı da beraberinde taşır sanki bu cümle.
Bazı sosyalistler de işçi sınıfını örgütleyememelerinin nedenini 'Kürt sorunu' ile fazla uğraşmalarına bağlamışlardı.
Memleketin ne kadar sorunu varsa, sanki çözülememesinin nedeni Kürtler...
Bu bana yanlış gelir.
Sorun Kürt sorunu değil, Türk sorunudur.
Sorun türklerin uluslaşma sorunundan kaynaklanmaktadır. Türk uluslaşması, yaşadığımız coğrafyaya demokrasiyi getirememiştir.
Ve kendisi bu topraklarda artık aşılması zorunlu bir sorun haline gelmiştir.
Bu uluslaşmanın yarattığı devletin bizzat kendisi bile sermaye sınıfına uluslaşmanın sağlayacağı faydadan çok zarar vermeye başlamıştır.
Elinde çekiç olanın, bütün sorunları çivi olarak görmesi gibi, bu devletin de elindeki çekiç askeriye ve bütün sorunları askeri ve zor yöntemiyle çözebileceğine inanmış.
Bu çekiç çok pahalı ve görülmüş ki sorunları da çözmüyor aslında.
Kullanılan bu yöntem, on yıllardır ortalığı cam çerçeve kırıp dökmüş durumda. Biraz daha katlanılabilseydi haline, içinde sermayenin bile yer bulamayacağı bir döküntü ev bırakacaktı geriye.
Bu devlet gökten zembille inmedi, Türk uluslaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Eğer sorun bu devletin yapısıysa, Türk uluslaşmasını tartışıyoruz demektir.
Ve devleti değiştirecekseniz veya dönüştürecekseniz, onu var eden sorunu ortaya koymalısınız. Ve o sorunu çözmeye yönelmeksizin ve bu doğrultuda bir mücadeleye girmeksizin, devletin değişimi ve dönüşümünden bahsetmek anlamsızdır.
Bu sorun Türk sorunudur.
Türk sorunu çözülmeksizin, devletin demokratik dönüşümü mümkün gözükmüyor bana.
Türkler, Türklük imtiyazından, Türk uluslaşmasının gerici yönünden vazgeçmedikleri sürece, sorun her zaman Kürt sorunu, Ermeni sorunu vb. olarak adlandırılmaya devam edecektir.
Aslında AKP 'Kürt açılımı' yerine 'Türk açılımı' yapmalıdır.
O, tipik bir sermaye kesimi yaklaşımı ile Kürtlere bazı haklar vererek, TRT'de Kürtçe yayın kanalı açarak sorunu çözmeye çalışıyor.
Bir Türk kesimi olarak, 'öteki'nin sorununu çözmeye çalışıyor. Bu küçük adımcıklarında bile ne kadar zavallı kalıyor. Çünkü o da 'Kürtleri' bir sorun olarak görüyor. Çözücü merci olarak Türk tarafından bakıyor.
Baktığı yerin sorun olduğunu görmesi mümkün değil.
Baktığı yerin sorun olarak görünmesi durumunda, kuşkusuz başta anayasa olmak üzere, devletin bütün yasa ve kurumlarındaki Türklüğe dayalı (bir etnik kökene dayalı) vatandaşlık tanımlarını ortadan kaldırması gerekir.
Devletin Türklüğe dayalı yapısının kaldırılması, etnik kökensiz, dilsiz, dinsiz bir devletin varlığı koşullarında, bugün sorun olarak görüp 'açılım' yapmaya çalıştıkları birçok konunun (veya 'sorun'un) kendiliğinden ortadan kalktığına şahit olacağız.
Çünkü gerçekte sorun Kürt, Ermeni, Rum, Roman sorunu değil.
Bunlar ancak Türk tarafından bakıldığında sorun olarak gözükür. Türklüğe dayalı bir yapı, Türk dışındaki etnik yapıları, Türkçe dışındaki dilleri sorun olarak gördüğü gibi; resmi bir Sünni Müslümanlığa dayandığı ölçüde, yine aynı yapı farklı inanca sahip olanları sorun olarak görüyor.
Gerçekte sorun kendisidir.
Kendisi bir etniye dayanır, diğer etnik kökenlilere kendini dayatır; dilini resmileştirip diğer dillere dayatır; seçtiği dini, diğer inanç sahiplerine dayatır.
Diğer bir deyişle, 'kendi'si olmasa, yarattığı 'ötekiler'de olmayacaktır.
Baktığında AKP de sorunu üzerine oturduğu yapının Türklüğünde görmüyor; Romanlarda, Kürtlerde, Ermenilerde vb. görüyor. Ve onlara 'Türk' tarafından 'açılımlar' yapmaya çalışıyor.
Önceli hükümetler bunu zor yanını kullanarak yapıyordu, AKP hem 'açılım' yanını hem zor yanını birlikte kullanıyor.
Ama 'Türk' tarafından kullanıyor; kendisini ve üzerinde oturduğu yapıyı değil, 'ötekini' sorun olarak görüyor. Tıpkı önceli hükümetler gibi.
Sorunu Türk sorunu olarak görmenin politik sonucu demokratik cumhuriyettir.
Etnisiz, dilsiz, dinsiz ve tarihsiz bir siyasal yapı olarak demokratik cumhuriyet talebi, devletin Türklük imtiyazlılığının ortadan kaldırılması talebi ve mücadelesidir.
Bu mücadelenin en önünde durması gerekenlerin, egemen ulus sosyalistlerinin, demokratlarının demokratik cumhuriyet talebinden geri durmaları da kuşkusuz anlaşılmazdır. Kuşkusuz bunda sorunu 'Türk sorunu' olarak değil, 'Kürt sorunu' olarak görme yaklaşımının etkisi büyüktür.
Ve sosyalistlerin Türklük imtiyazlılığına karşı, demokratik cumhuriyet talebine uzak durmaları karşısında, 'Türk' işçisi neden Türk olma imtiyazını terk etsin ki?
Tayfun ŞEN
tyfnsen@yahoo.com

Hiç yorum yok: