21 Nisan 2010 Çarşamba

PKK’de Yeni Dönem

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, önceki gün Fırat Haber Ajansı’na verdiği röportajda “hedefimiz değişiyor” diyor.

“Şimdiye kadar hedefin, siyasi diyalogla çözüm” olduğunu belirten Kalkan, artık bu sürecin “sona erdiğini” söylüyor.

KCK yöneticisi Kürt sorununa siyasi diyalog temelinde çözüm arama stratejisinin aşıldığını ve kendilerine yeni bir hedef belirlediklerini açıklıyor.

Yeni hedefi de “demokratik toplum örgütlülüğünü geliştirmek, kendi demokrasimizi kendimiz inşa etmek ve kendi çözümümüzü kendi özgücümüzle hayata geçirmek” şeklinde belirliyor.

Elbette yeni strateji -Kalkan’ın da belirttiği gibi- “siyasal diyalog” ve “barışçıl çözümden” vazgeçmek anlamına gelmiyor. Sadece “tek yanlı” barış ve çözüm talebini geriye çekmek, kendi göbeğini kendisi kesmek; kendi kaderini kendisi tayin etmek anlamına geliyor.

Sayın Kalkan’ın titiz bir dosya çalışması niteliğindeki kapsamlı röportajı PKK’nin mücadele stratejisini yeni koşullara uygun olarak revize ettiğini gösteriyor.

AKP’nin “açılım” süreci tıkandığı ve süreç Başbakan Erdoğan’ın startıyla “sil baştan” yapıldığı içindir ki PKK’de yeni duruma uygun olarak yeni bir politika üretiyor.

Değişen koşullara uygun olarak yeni bir strateji üreten PKK aslında bununla kendi “demokratik açılımı”nı gerçekleştirmiş oluyor. Açıklamadan bu anlaşılıyor.

PKK kendi çözümünü kendi gücüyle hayata geçirmeyi esas alıyor. Kalkan, buna bağlı olarak kapsamlı bir değişimin yaşanacağını, örgütlenme ve eylem anlayışı ile üslub ve tarzın da değişeceğini ifade ediyor.

“Kendi özgücümüzle özgürlüğümüzü kazanacak, halk demokrasimizi inşa edeceğiz” diyen Kalkan’ın ağzından PKK, gidişata dönük tarihsel bir itirazda bulunuyor. Bu adımın çok ciddi sonuçları olacağını daha baştan söylemem gerekiyor.

Öte yandan ilk bakışta PKK’nin bu adımıyla “tek taraflı” barış ve çözüm talebinin yarattığı sıkıntı ve sorunlardan kurtulmayı amaçladığı söylenebilir ancak, kişisel kanaatime göre PKK esas olarak Kürt ulusal bilincini yeni bir içerik, tarif ve anlayışla kendi ülkesinde yaygın ve derin örgütlenmeye kavuşturmayı ve bu sayede ülkede söz ve karar sahibi olmayı amaçlıyor.

PKK’nin “demokratik açılımı” bu anlama geliyor ve hayatın her alanını kapsayacağa benziyor.

Tabii ki bu Kürtlerle ve Kürdistan’la sınırlı kalacak gibi de görünmüyor. PKK, “Kürt demokrasisini inşa etmeyi ve Kürtleri özgürleştirmeyi” ana hedef olarak benimsemiş olsa da, Kürt meselesini Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesinin temeli haline getirme mücadelesini de eskisinden daha etkin bir biçimde sürdürmeyi hedefliyor.

Anadolu ve Mezopotamya’nın binlerce yıllık demokratik birikimini kucaklamak, Türk, Kürt, Ermeni, Asuri Süryani, Rum vd. tüm ezilenleri bir çatı altında toplamak, bu amaçla bir “demokrasi cephesi” yaratmak da istiyor.

Geçen yıl Kandil’e yaptığım gezi dönüşünde kaleme aldığım “Yeni bir PKK geliyor” başlıklı yazımda dağda yaşanan köklü demokratikleşme çabasından söz etmiştim. PKK’nin çağdaş değerler etrafında kendini tepeden tırnağa yenilemekte olduğunu belirtmiştim.

Yeni bir örgütlenme modeli, yeni bir kadro ve kurum yapılanmasına giden PKK’nin hayatın her alanına ilişkin olarak köklü bir reform yaşadığını ve nesnel sürece uygun olarak demokrasi ve özgürlük hamlesine hazırlandığını yazmıştım.

Sürecin engellenmesi, Türkiye’den umudun kesilmesi halinde Kürt halkını kendi başının çaresine bakacak duruma getirme hazırlığını; her vadide yaşanan kurumlaşma çabasını ve yeni bir strateji temelinde alternatif yaratma arayışını anlatmıştım.

Ondan bir yıl önce 2008 yılı Eylül ayında ise PKK 10.Kongresi’yle ilgili yazdığım yazıda bu kongrenin “radikal bir değişime” işaret ettiğini ve PKK’nin değişen dengelere uygun olarak kendine yeni bir misyon edinmekte olduğunu yazmıştım.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Kalkan’ın açıklamaları PKK’nin yeni misyonu üstlenmeye artık hazır olduğunu gösteriyor. Kalkan bunun temelinin 10’uncu Kongre’de atıldığını da söylüyor.

PKK gelinen aşamada kendini Kürt halkının dört parçada ağır bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımları ileri bir aşamaya taşımaya artık hazır hissediyor.

Röportajda bu da net olarak gözlemleniyor. Ve bunun altını önemle çizmek gerekiyor.

Bölgemizde ve küresel düzlemde yaşanan gelişmeler, yeni ittifaklar, yeni denge ve şekillenme arayışları elbette Kürtlerin ve bölgenin önemli gücü olan PKK’yi de yakından ilgilendiriyor. Yeni tutum alınmasının ardında elbette “iç” etkenler kadar “dış” gelişmelerin rol oynadığını da görmek gerekiyor.

Nesnel sürecin tarihi başlangıç noktasına geri dönmek ve o zeminde özgür bir gelecek inşa etmek göreviyle karşı karşıya getirdiği PKK “yeni dönemde üstlendiği misyonu “varlığını ve özgürlüğü koruma mücadelesi” olarak adlandırıyor.

Kürt halkının ulaşmış olduğu bilinçlenme ve örgütlenme düzeyi, PKK lideri Öcalan”ın son yıllarda ürettiği sosyo-ekonomik düşünce sistemi de ona bunu misyonunu başarıyla yerine getirme fırsatı sunuyor.

Sorun çeyrek asırlık mücadele sürecinde üretilen bu birikimin ne derece verimli ve etkin kullanılacağında düğümleniyor. Şimdi buna dikkat etmek gerekiyor. Ne de olsa bütün avantajlarına rağmen sürecin riskleri de bulunuyor.

Bunları bertaraf etmenin yolu ise hem militarist sisteme karşı demokrasi mücadelesini yükseltmekten ve demokratik toplum örgütlülüğünü geliştirmekten hem de Kürt toplumu içindeki farklı fikir ve eğilimleri kucaklamaktan ve farklılıkları koruma temelinde ulusal birliği sağlamaktan geçiyor.

Kürtlerin özgürlüğü birbirini tamamlayan ikili bu stratejiyle sağlanacağından yeni dönemde “Ulusal konferans”ın önemi her zamankinden daha çok önem kazanıyor. Bu dönemde Güney Kürdistan liderliğini de yakından izlemek ve onu “ulusal birliğe” çekmek gerekiyor. İçine girilen süreçte Güneyli Kürtlerin tavrı daha bir önem kazanıyor. Süreç, Kürtlerin birlikte hareket etmesini zorunlu kılıyor ve bunun daha fazla gecikmeden gerçekleşmesi gerekiyor.

Evet, PKK, pasif barış talebinden aktif direniş evresine geçiyor. Gidişat çok ciddi gelişmelerin olacağına ve sıcak bir yazın yaşanacağına işaret ediyor.

gunayaslan@hotmail.de
Okunma: 745

Hiç yorum yok: