6 Nisan 2010 Salı

Güç dengeleri


Yaşar KayaTürkiye’nin doğudaki komşusu İran’ın Türkiye ile münasebeti hep inişli çıkışlı olmuştur. 1639 da Kasr-i Şirin antlaşması ile Kürdistan Acemler ve Türkler arasında pay edilmiştir. Bu İran’ın Kürtleri parçalayan ilk resmi antlaşmasıdır. Ağrı hareketi sırasında Ağrı dağının eteklerinin bir bölümü İran sınırları içinde kaldığı için, Kürt savaşçılar bu bölgeye girmekte ve insan cephane- lojistik temin etmektedirler. Başkaldırı uzun sürer, Türkiye cumhuriyeti İran ile yeni bir sınır antlaşması yapmak için temasa geçer. Dönemin dışişleri Bakanı, Tevfik Rüştü Aras’ın başkanlığında görüşmeler yürütülür. (Netice buna sınır düzeltilmesi diyorlar) Ağrı dağının bu eteği isyanı söndürmek için Türkiye’ye bırakılır. Buna karşılık Van’ın Başkale ilçesinin sınırı içindeki bir toprak parçası İran’a verilir. Bu Fars’ların Kürtlere hediyesidir. İran Şahı'nın Saddam Hüseyin ile Arap körfezini alıp Kürt hareketinin (1975’deki ölümsüz Barzani hareketini) çökmesine sebebiyet vermesiyle, tarih tekerrür eder. Bu da İran’ın Kürtler ikinci hediyesidir.
İkinci komşu Suriye’dir. Suriye 1930’lara kadar Fransız sömürgesidir. 1938’de Hatay için bir referandum yapılır. Her ne hikmet ise Mustafa Kemal’in aday gösterdiği Şükrü Sökmensüer Hatay Cumhurbaşkanı olur ve bir yıl sonra da Türkiye’ye iltihak eder, Apo Şam’ı terk edinceye kadar bu iki mesele Türkiye ile Suriye arasında devam eder. Üçüncü mesele Suriye’den Öcalan’nın çıkması ile son bulur.
Komünizmin çöküşü ile sözüm ona Türkiye kuzey’deki tehlikeyi atlatmış, soğuk savaş yıllarını geride bırakmıştır. Şimdi ise gaz ve petrol yolu sorun teşkil etmektedir. Güney’deki komşu ile problemi, Lozan’la başlar, Osmanlı dönemi Kürt isyanlarını hesaba katmazsanız tabi. Güney komşusu artık Irak Federal Cumhuriyeti ile Kürt Federe devletidir. Bağdat’ta gidilirken Hewler’le işi daha çok artmıştır. PKK ağırlıklı olarak Güney’de üstlenmiş, Türkiye ile yirmi beş yıllık bir savaş yürütmüştür. Irak, PKK’nin Güneyi terk etmesini istemekte ısrarlıdır. A.B.D. her çeşit askeri destekle Türkiye’yi desteklemektedir. Artık Türkiye’nin karşısında ne Kral Faysal ne de Baasçıların Irak’ı vardır. Var olan iki Federatif devlettir. Kürt sorunu ve PKK sorunu, Türkiye’nin kendi cumhuriyetini kurtarma sorunu haline gelmiştir. Olay buraya kilitlenmiş durumdadır. Artık batıda bir Bulgar sorunu yoktur. Ama her şeye rağmen bir Yunan sorunu ve bir Kıbrıs sorunu vardır.
Bu zamanlar dört tarafı düşmanla çevrili olan Türkiye söylemi havada kalmış, yeni dengeler oluşmuştur. Türkiye yeni dış politikasını problemsiz komşularla yürütmeye çalışmaktadır. Bunda elbette ki yeni dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da payı vardır. Kimisine göre Türkiye bir nevi yeni Osmancılık politikası gütmek istemektedir, elbette ki iyi komşuluk münasebeti ile Yeni Osmancılık ayrı ayrı şeylerdir. Yeni Osmancılığı duyup yaygara basanlar çağ dışı Kemalizm’in korusudur.
Bölge ve şartlar yeniden bir Osmancılık politikası kaldıracak durumda değildir. Aşağı yukarı komşuların hepsi ulus devletlerdir. İran ile rejim zıtlığı vardır. Neticede Türkiye’de yedi başlı ejderha gibi alt edilmemiş Ergenekon, Irak’ta Baas kalıntıları, Suriye’de halen Esadizm hüküm sürdürmektedir. Bu bakımından bölgede istikrarlı, demokrat yüzü batıya dönük Türkiye bir denge unsurudur. Ayrıca örnektir. Eski CİA görevlisi Graham Fuller yeni yazdığı kitaba Türkiye için, yıldızı yükselen ülke adını koymuştur. Bu tesadüfü değildir. Çok iyi bir araştırmanın ürünüdür, çok okumaya değer bir kitap. Geçtiğimiz aylarda A.B.D. deki uzun tatilinden dönen Neçirvan Barzani ayağının tozu ile KDP’nin Genel Başkan yardımcısı görevine başlamıştır. Zaten öteden beri bizde hakim olan görüş şudur; Kürt halkının % 70’nin oyunu alarak Kürdistan Federe Devleti Cumhurbaşkanı seçilen Mesud Barzani’nin artık parti Başkanlığı yapması caiz değildir. O bir ulusa mal olmuş bir şahsiyettir. Partiyi artık başkaları yürütsün. Neçirvan Barzani’nin son Türkiye ziyareti, Dovutoğlu ve Erdoğan’la yaptığı görüşmeler çok büyük önem taşımaktadır. Güney’de Kürt Federe devleti ile iyi münasebetlerin yolu iki yılı aşkın bir dönemdir başlamış ve yürümektedir. Türkiye’nin Erbil’de Konsolosluk açması ve sıkı münasebetler belirli bir politikanın yürütmekte olduğuna ispat etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, kendini kurtarma projesine karar verirken, bir yerde yedi başlı Ergenekon canavarı, bir yerde de Anayasa değişikliğiyle uğraşmaktadır. Kürtlerin nerede ve kimin yanında yer alacağı hususu ise başlı başına bir yazı konusudur.

Yaşar Kaya
yasar.kaya@hotmail.de

Hiç yorum yok: