29 Mart 2010 Pazartesi

Türkiye'de Cezaevi Gerçeği-2


Cezaevlerinde idare 'keyfi'ne bakıyor

ELBİSTAN E TİPİ KAPALI CEZAEVİ

Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi'nde de kapasitenin üstünde hükümlü ve tutuklu
bulunuyor. Cezaevlerinde hak ihlalleri, kötü muamele ve keyfi uygulamalara ilişkin iddialarla sıkça gündeme gelen Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi'nde hastaneye ve adliyeye götürülen mahkumların saatlerce daracık odalarda tutulmalarına rağmen kelepçelerinin açılmadığı belirtiliyor. Hastalıkları ilerlemiş birçok mahkum bulunmasına rağmen, gereken tetkik ve tedavilerin yapılmadığı cezaevinde, diyabet ve hipertansiyon, zehirli guatr, kalp ritmi bozukluğu ve anemi hastası olan çok sayıda mahkumun bulunduğu, sevklerinin geciktirildiği ve yapılmadığı ileri sürülüyor. Dilekçelerinde PKK Lideri Abdullah Öcalan'a 'Sayın' dedikleri için dönem dönem çeşitli cezalara çarptırılan mahkumlar, Kürtçe yazılan mektuplara da cezaevi tarafından el konulduğunu ifade ediyor.

GEBZE M TİPİ CEZAEVİ

Gebze M Tipi Kapalı Cezaevi'nde birçok hasta mahkum bulunmasına rağmen tedavilere gereken önemin verilmediği kaydedilirken, Kürtçe yazılan şiirleri arkadaşlarına göndermek isteyen mahkumların mektuplarına da 'anlaşılmayan bir dilde' olduğu gerekçe gösterilerek el konulduğu belirtiliyor. Söz konusu cezaevinde Hatice Bolat wernicke korsakoff hastası olduğu için yürüme ve konuşmada zorlanırken, Sibel Kurt adlı mahkumun ise kalp hastası olduğu için hayati tehlikesinin bulunduğu ifade ediliyor.

BOLU F TİPİ CEZAEVİ

Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi'nde özellikle müebbet hapis cezası almış olan kimi hükümlülerin 3 seneyi aşkın bir süredir ortak kullanım alanlarına çıkamadığı ifade ediliyor. Adalet Bakanlığı'nın yayınladığı genelgelerin uygulanması konusunda inisiyatifin cezaevi idarelerine bırakıldığı, bu nedenle bu hakların hemen hiçbirinden yararlanılmadığı belirtiliyor. Sadece bitişik hücrelerindeki iki kişi ile görüşebildiklerini ileri süren mahkumlar, hastane sevklerinde dahi diğer tutuklu ve hükümlüleri görmemeleri için ciddi bir özen gösterildiğini belirtiyor. Mahkumların yaşanan ihlallere tepki göstermesi nedeniyle defalarca disiplin cezaları aldığı, gerekçe olarak da, 'slogan atmak', 'revire çıkmamak' gibi sudan bahanelerin öne sürüldüğü, en ilginç olanın da, 'olumsuz davranışa yönelik grup oluşturma' gerekçesinin teşkil ettiği söyleniyor. Kürtçe önündeki engellerin devam ettiği cezaevinde, aile görüşlerinin uygulamalar yüzünden 1 saatten 40 dakikaya düşürüldüğü, mahkum ile ziyaretçilerinin aynı anda görüştürülmediği, ziyaretçi sayısına göre ziyaret saatinin idare tarafından ziyaretçiler arasında bölüştürülerek yapıldığı, bu şekilde sadece bir kişinin ziyarete gelmeye zorlandığı belirtiliyor. Wernicke korsakoff hastası M. Ali Çelebi tahliye edilmediği gibi kendisine rapor da verilmediği, ayrıca vücudunda şarapnel parçaları bulunan Abdurrahman Yıldırım'ın da tedavisinin yapılmadığı, M. Şirin Bozçalı adlı tutsağın da hepatit B olan hastalığının hepatit C'ye dönüştüğü belirtiliyor.

RİZE VE ALANYA L TİPİ KAPALI CEZAEVİ

Cezaevlerinde rutin bir uygulama haline getirilen soyunma dayatması Rize Kalkandere L Tipi Cezaevi'nde de uygulanıyor. Sevkle gelen PKK'li tutsakların cezaevi girişinde soyunmaya zorlandığı, buna karşı gelenlerin cezaevi idaresi tarafından 'Gözlem altına alıyoruz' adı altında disiplin soruşturmasına tabi tutulduğu belirtiliyor. Mahkumların teker teker çıkarıldığı havalandırmaların erken kapatıldığı, cezaevinin tamamen keyfi ve ideolojik davrandığı, bu yüzden de mahkumların can güvenliklerini tehlikede hissettikleri ileri sürülüyor. Troid kanserine yakalanan Seyhan Gördük adlı mahkum İHD raporlarında da yer alıyor.

ADIYAMAN E TİPİ CEZAEVİ

Kapasitesinin çok üzerinde bulunan cezaevlerinden biri de Adıyaman E Tipi Cezaevi. Cezaevinin kapasitesi 450 tutuklu olmasına rağmen 750'yi aşkın mahkum tutuluyor. Eski bir cezaevi olmasından kaynaklı su, elektrik ve kanalizasyon sistemi ihtiyaçlara cevap veremezken, tavan örtüsünün metal sactan yapılması nedeniyle, mahkumlar kışın ısınma problemleri yaşayor. Kanalizasyon sisteminin eski ve sık sık arıza vermesi birçok sağlık sorununun yaşanmasına neden olurken, haftada 1 gün dışarıdan bir doktor çağrılarak, tutuklu ve hükümlülerin muayenesi sağlanmaya çalışılıyor. Hükümlü ve tutukluların mecburiyet durumunda daha gelişkin sağlık kurumlarında teşhis ve tedavilerinin sağlanması noktasında büyük sorunların yaşandığı cezaevinde, sağlıklı bir tetkik ve tedavinin sağlanamadığı kaydediliyor. Mahkumlar cezaevindeki koşulları protesto etmek amacıyla Adalet Bakanlığı'na gönderdikleri mektuplarda 'sayın' sözcüğü bulunduğu gerekçesiyle 'adli ve idari' soruşturmaya tabi tutuluyor. Adıyaman Cezaevi'nde sağlık durumları özel ve yaşamsal olan İsmet Ayaz ve Gülazer Akın adlı hükümlülerin tedavailerine gereken önemin verilmemesi nedeniyle gittikçe durumlarının kötüye gittiği beliritiliyor. Çölyak hastası olan İsmet Ayaz ve aşırı kilo kayıpları yaşayan ve son olarak dizanteriye yakalanan Gülazer Akın'ın da tedavisinin aksatıldığı belirtiliyor.

Kapasitesinin çok üzerinde bulunan cezaevlerinden biri de Adıyaman E Tipi Cezaevi. Cezaevinin kapasitesi 450 tutuklu olmasına rağmen 750'yi aşkın mahkum tutuluyor. Eski bir cezaevi olmasından kaynaklı su, elektrik ve kanalizasyon sistemi ihtiyaçlara cevap veremezken, tavan örtüsünün metal sactan yapılması nedeniyle, mahkumlar kışın ısınma problemleri yaşayor. Kanalizasyon sisteminin eski ve sık sık arıza vermesi birçok sağlık sorununun yaşanmasına neden olurken, haftada 1 gün dışarıdan bir doktor çağrılarak, tutuklu ve hükümlülerin muayenesi sağlanmaya çalışılıyor. Hükümlü ve tutukluların mecburiyet durumunda daha gelişkin sağlık kurumlarında teşhis ve tedavilerinin sağlanması noktasında büyük sorunların yaşandığı cezaevinde, sağlıklı bir tetkik ve tedavinin sağlanamadığı kaydediliyor. Mahkumlar cezaevindeki koşulları protesto etmek amacıyla Adalet Bakanlığı'na gönderdikleri mektuplarda 'sayın' sözcüğü bulunduğu gerekçesiyle 'adli ve idari' soruşturmaya tabi tutuluyor. Adıyaman Cezaevi'nde sağlık durumları özel ve yaşamsal olan İsmet Ayaz ve Gülazer Akın adlı hükümlülerin tedavailerine gereken önemin verilmemesi nedeniyle gittikçe durumlarının kötüye gittiği beliritiliyor. Çölyak hastası olan İsmet Ayaz ve aşırı kilo kayıpları yaşayan ve son olarak dizanteriye yakalanan Gülazer Akın'ın da tedavisinin aksatıldığı belirtiliyor.

AYDIN KAPALI CEZAEVİ

400 kapasiteli Aydın E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bin 200 mahkumun bulunduğu, cezaevi kütüphanesinin dahi yatakhaneye dönüştürüldüğü belirtiliyor. Tutuklu ve hükümlülr 5 kişilik odalarda 19 kişi kalıyor. Neredeyse 4 mahkuma bir yatağın düştüğü cezaevinde, sağlık ve hijyen konularında zorluklar yaşandığı, kimi mahkumların zorla berbere götürüldüğü, itiraz edenlerin dövüldüğü, tutuklu ve hükümlülerin ortamın sağlıksızlığı ve beslenme yetersizliğinde dolayı ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldığı kaydediliyor. Kimi siyasi tutukluların işkence gördüğü yönünde daha önce basına çeşitli haberler yansımasına rağmen bu yönlü sorunun giderilmediği, dönem dönem gardiyan baskılarının arttığı ve bazı tutuklu veya hükümlülerin darp edildiği ya da tehditlere maruz kaldığı ifade ediliyor.

Görüşe giden mahkum yakınlarının 'ince arama' adı altında iç çamaşırlarına kadar arandığı cezaevinde, çocuklarının görüşüne giden aileler 'güvenlik' gerekçesiyle onur kırıcı muamelelerle karşı karşıya kalıyor. Kütüphaneye çıkarılmayan mahkumlar, iletişim haklarından da yararlandırılmadığı gibi, telefon görüşmeleri, mektup gönderme ve gelen mektupların verilmemesi gibi sıkıntılar da yaşıyor. Avukatlara gönderilen mektupların dahi gönderilmediği cezaevinde, siyasilerin kaldığı oda için 'Terör koğuşu' denilerek siyasiler rencide ediliyor. Tutuklulara Günlük ve Azadiya Welat gazetelerinin 'muhalif gazeteler' olduğu gerekçesi ile verilmediği cezaevinde, Kürtçe dergi ve kitapların da verilmediği söyleniyor.

EDİRNE F TİPİ CEZAEVİ

Edirne F Tipi Cezaevi'nde ise Cumhurbaşkanı'na gönderilen mektuplara dahi el konuluyor. Mahkumlar gönderdikleri mektuplar nedeniyle 10 gün ile 1 ay arasında değişen; görüşe çıkmama, telefonla görüşmeme, toplu etkinliklere katılmama gibi cezalar ile karşı karşıya kalabiliyor. Adalet Bakanlığı'nın 10 saatlik sohbet hakkını içeren 45/1 genelgesinin haftada 3 saat sohbet, 1 saat sosyal aktivitelere katılma şeklinde uygulandığı cezaevinde, mahkumlar bu hakların kullanımı sırasında da kimi baskıcı uygulamalara maruz kalıyor. Duruşmalara götürülen mahkumların ring araçlarında şiddete uğradığı belirtilirken, kimi mahkumların görüşlerde Kürtçe konuştuğu için yakınlarının gözleri önünde gardiyanlar tarafından dövüldüğü ileri sürülüyor. Kürtçe üzerindeki engellemelerin devam ettiği cezaevinde, odalar sık sık aramadan geçiriliyor. Tutuklulara görüşmelere eşofmanla çıkmaları dayatılıyor, aile ve avukatlarıyla görüşme yapmak veya revire götürülmek için odalarından çıkarılan tutuklular rencide edici muamelelere maruz kalıyor. Keyfi cezaların da uygulandığı cezaevinde, tutukluların üst aramalarında dedektöre takılan pantolon düğmesi, fermuar ve kemer tokasını açmaya zorlandıkları, buna karşı geldikleri için de sohbet hakkından men, ortak alanlara çıkarılmama gibi disiplin cezaları aldıkları kaydediliyor. Verilen disiplin cezaları nedeniyle, avukatlarıyla görüştürülmediklerini ileri süren mahkumlar, bu şekilde savunma haklarının engellendiğini belirtiyor. Hastaneye giden mahkumların kelepçeleri açılmadığı için tedavi olmadan dönmek zorunda kaldıkları belirtilirken, ailelerin gönderdiği elbiselerin, 'metal var, renk uyuşmuyor' gibi gerekçelerle mahkumlara verilmediği ifade ediliyor. Yaklaşık 15 yıldır cezaevinde bulunan Abdurrahim Demir'in cezaevi koşullarından dolayı böbrek ve kalp hastası olduğu ve tedavisinin doğru düzgün yapılmadığı da kaydediliyor.

BİNGÖL M TİPİ CEZAEVİ

250 kişi kapasiteli Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi'nde 400'ün üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırıldığı, cezaevinin yemek, hijyen, revir ve genel ihtiyaçlarda standartların altında kaldığı belirtiliyor. Cezaevinde, eski yatakların verildiği, iletişim araçları konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığı, cezaevi yönetiminin uygulamalarının çok ağır olduğu, neredeyse her gün aynı yemeklerin çıktığı, buna bağlı olarak hükümlü ve tutukluların çok ciddi beslenme sorunu yaşadığı, kantinde satılan gıdaların piyasanın çok üstünde satıldığı, günlük sıcak su ihtiyacının 10-15 dakika ile sınırlı olduğu, cezaevinde tutulan siyasi tutukluların ağırlıklı olarak müebbet ceza alanlardan oluştuğu için koşulların uzun sürede ciddi yaşam tehlikelerine neden olduğu, belli başlı sorunlar arasında sıralanıyor.

Hastaneye sevki yapılan tutukluların kelepçesi çözülmeden muayene edildiği, kimi zaman buna karşı çıkan mahkumların muayene edilmeden yeniden cezaevine getirildiği belirtiliyor. Çocuk koğuşlarında kalmaları gereken çocukların da yetişkinlerle tutulduğu, kanuna göre kullanılmamış yatak verilmesi gerekirken, yatılamaz durumdaki yatakların verildiği, yenisi verilince de para karşılığında verildiği belirtiliyor. Tutuklu ve hükümlülerin hak arayışlarında tehditlerle karşılaştığı cezaevinde görüş günlerinde mahkumların ailelerine de sudan bahanelerle sorunlar çıkarılıyor. Kimi zaman hiçbir gerekçe gösterilmeden ailelerin çocukları ile görüş gerçekleşmeden geri dönmek zorunda kaldığı belirtiliyor. Bingöl M Tipi Cezaevi'nde böbrek ve kalp hastalığı bulunan 75 yaşındaki Selim Buğrahan'ın da tedavilerinin doğru düzgün yapılmadığı ve hastalığının giderek arttığı ifade ediliyor.

BİTLİS E TİPİ KAPALI CEZAEVİ

Resmi verilere göre 410 kişi olarak belirlenen Bitlis E Tipi Cezaevi'nde 720 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Cezaevindeki mahkumlar, tuvalet önlerine, mutfak olarak kullanılan bölüme, koğuş koridorlarına yataklar sererek uyumaya çalışıyor. Cezaevi yönetimi ile jandarma uygulamalarının 12 Eylül dönemini geçtiği belirtilirken, Adalet Bakanlığı'nın genelgelerinin dahi Bitlis E Tipi Cezaevi'nde hayata geçirilmediği belirtiliyor. Dönem dönem mahkumların aileleri ya da insan hakları örgütlerine gönderdikleri mektuplarda can güvenliklerinin kalmadığı yönünde endişelerini dile getirmelerine rağmen gereken duyarlılık ve önlem alınma konusunda problemler yaşanıyor. Hak arayışları için girdikleri çeşitli protesto etkinliklerinden sonra cezaevi yönetimi, gardiyanlar ve JİTEM elemanı oldukları belirtilen bazı kişilerce baskı altına alındıklarını ifade eden tutsaklar, sık sık ölüm tehditleri ile karşı karşıya kalıyor. Kimi siyasi tutukluların zorla bağımsızların arasına alınmaya çalışıldığı cezaevinde, bazı tutukluların da hukuksuz bir şekilde idareye çağrılıp JİTEM ve polisler tarafından sorgulandığı, buna karşı tepki gösterip çeşitli etkinliklerde bulunanların da sürgün edildiği söyleniyor. Bitlis E Tipi Cezaevi'nden birçok kişi son dönemlerde Erzurum, Muş başta olmak üzere çeşitli cezaevlerine sevk edildi. Tutukluların tedavilerinin yapılmadığı, hastaneye götürülen kanser hastası ve böbreğinde taş olan mahkumun tedavi edileceği yerde ağrıkesici verilerek yeniden cezaevine gönderildiği, cezaevi yönetimi tarafından özellikle siyasi koğuşlarda örgütlenme olduğu iddiasıyla koğuşlara ajanlar yerleştirilmeye çalışıldığı, karşı gelindiği zaman ise tutsakların hücre cezaları ile cezalandırıldığı, havaların çok soğuk olduğu günlerde kaloriferlerin yakılmadığı belirtiliyor.

  Abdurrahman GÖK

Hiç yorum yok: