16 Mart 2010 Salı

TRT'de LAZCA'ya Geçit Yok

Evrim Kepenek / Birgün

"Denizde kopan fırtına" anlamına gelen "Zifona" adlı albümü piyasaya süren Erdal Bayrakoğlu müzikte geleneksel ve evrensel formları birleştirmeye devam ediyor. Usta şarkıcı ile Karadeniz müziği ve sorunlarını konuştuk.

»Albümünüzün, Karadeniz kökenli enstrümanların kullanılarak üretildiği müziklerin yer aldığı albümlerden ne gibi farkları var?

Geleneksel ve modern çalgıları farklı bir sound kullanarak, Karadenizin hasretini, sevgisini, ağıtını, horonunu Laz dili ve kültürünün doğal yapısının korunmasını da önemseyerek yansıtmaya çalıştım. "Denizde kopan fırtına" anlamındaki "Zifona" albümünün farklı olmak gibi bir derdi yok. Albümün derdi geleneksel ve modern çalgıların doğru şekilde harmanlanmasını sağlamak. Laz müziği ve geleneksel Karadeniz müziğinin evrensel anlamda kaliteli yeni bestelerle geliştirilmesi adına yapılması gereken daha çok iş var. Yapılması gereken fakat yarım kalmış, cesaret edilememiş ve kurumsallaştırılamamış birçok konu çözüm için çabaya ihtiyaç duyuyor.

»Albümde Karadenize ait enstrümanların yanı sıra bas gitar da var. Siz bu müziğe "Karadeniz rock" diyor musunuz?

Bu isimlendirmede Zuğaşi Berepe'nin çıkışı çok önemli. Fakat halen bu müziğin "Karadeniz rock" olarak tanımlanabilmesi tartışılır bir durum. Kazım Koyuncu'nun yaptığı müziğin altyapılarından daha ziyade, kaybolan dil Lazca'nın müzik dili olmasının rock bir tavır olduğunu düşünmekteyim. Bu belki bugün için önemi azalsa da hâlâ böyle algılanmakta. Lazca söylemek isyankâr bir tavırdı. Elbette kullanılan enstrümanların da bu adlandırmada etkisi olmuştur fakat evrensel manada rock ve Karadeniz henüz "Karadeniz rock" olarak tanımlanabilecek bir sentez oluşturamadı. Söz, beste ve kendine özgülük anlamında "Karadeniz rock" bir arayış olabilir.

»Yeni Karadeniz müziği olarak lanse edilen müziklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Kazım Koyuncu'nun müzik tarzı ve onlarca yıl verilen emek sonucu yakaladığı büyük başarı, özellikle Karadenizli muzisyenleri cesaretlendirdi. Hatta Karadeniz kökenli olmayan birçok müzisyeni de bu moda etkisi altına aldı. Zamanla bu müzisyenler, repertuvarlarına Karadeniz tulum ve kemençe parçalarını koymaya başladı. Kazım Koyuncu yaşarken başlayan bu moda ve ticarileşme süreci onun ölümüyle popüler ilgiyi artırdı. Karadeniz müziğini ticaret kapısı olarak gören, taklitçi bir tüketici furya da beraberinde geldi.

Bu ilginin başka bir olumlu yönüne baktığımızda; bu süreç gençlerde Lazca'nın müzikle bir ölçüde öğrenilmesine katkı sağladı diyebiliriz.

»Bu tür gelişmeler Karadeniz'de yaşanan kültürel asimilasyona neden oluyor mu?

Kültürel yozlaşmanın en önemli taşıyıcısı Lazca, Hemşince veya Gürcüce'nin kullanılmaması ve yozlaşması sürecidir. Öncelikle müziği üretenlerin kendilerini eğitmeleri şart. Tarih ve kültür bilinciyle yaratılan bütün değerler halkın nazarında yerini alacaktır ve yozlaşmanın önüne geçecektir. Halk'a gerçekten değer vermek ve halkın kaliteyi hak ettiğini bilmek yozlaşmayı önleyecektir.

»TRT'nin yasaklı müzisyenleri arasında yer almanızın Lazca şarkı söylemenizle ilgisi var mı?

Doğru müziği yapmak ve halkın müziğini doğru şekilde yapmak birtakım bedelleri de beraberinde getiriyor. Albümüm Türkçe, Lazca, Megrelce parçalardan oluşuyor. Lazca ve TRT hâlâ bir arada düşünülemiyor. Anlamsız bir Lazca yasağı bu çağda uygulanmaya çalışılıyor. Bu sadece TRT ile de sınırlı değil. Diğer majör denilen TV kanallarına da çağrılmıyorum. Tabii ki televizyonlara çıkmaktaki amacımız kültürümüzü ve emeğimizi daha fazla insana nasıl duyurabiliriz kaygısıdır. Fakat bu amaç popüler kültür çağında gelir getirmeyen (reklam) bir çaba olduğundan televizyonlar tarafından pek tercih edilmiyoruz. Bir de emeğe, doğaya, kültürel varlıklarımızın korunmasından taraf bir sorumluluk anlayışını yansıtınca; işte o zaman medya sana tamamen set çekiyor ve gizli bir sansür yakanı bırakmıyor.

EVRİM KEPENEK

Hiç yorum yok: