6 Mart 2010 Cumartesi

ÖZGÜRLEŞEN KADIN VE ÖZGÜRLÜK HAREKETİ Dogmalar-Paradigmalar

Özgürleşen kadın, sosyal, siyasal, ekonomik, inançsal ve kültürel bağlamda tüm boyutlarıyla ele alınmalıdır. Dünyada bu bağlamdaki farklılıkların kadının toplumdaki yerini, ilişkilerini ve statüsünü tarihi süreçler boyunca kuşkusuz olumsuz etkilemiştir.

Farklı inanç grupların geleneksel alışkanlıkları, kadının toplumsal yaşamdaki konumunu etkilemiştir. Hristiyanlığın, Museviliğin, Müslümanlığın ve diğer dinlerin ve inançların kadının toplum yaşamı, konumu ve rolü üzerinde negatif yönde etkili olmuştur.

Farklı halkların, değişik kültürlerin tarihten gelen gelenek ve göreneklerin, kadının toplumsal yaşamı ve rolü üzerinde etkilidir. Kadın, farklı toplumlarda, o toplumun geleneklerine göre şekillenmiş, alışıla gelmiş paradigmalarda farklı farklı yaşam özellikleri ve rolüne sahiptir.

Devletlerin kadınlara özgü farklı politikaları var, çoğunda da kadının toplumsal yaşamını sınırlandıran, kadın özgürleşmesi aleyhine gelişmiştir. Bir Asya ülkesinde kadının araba kullanması bile devrim olarak görülebiliyor. Başka bir ülkede kadının giyim, kuşam ve hareket alanı belli sınırlar içine hapis etmiş ve belli kurallara bağlamıştır. Kadının sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik yaşamını etkileyen yasa ve kurallar belirlenirken ve hayata geçirilirken de kadının görüşünün alınmadığı da ortada olan yakıcı bir gerçek.

Dünyada, önemli ve yoğun sayılacak erkek egemen sistemlerde de kadına meta muamelesini meşru algılıyor. Tarihten günümüze kadın, erkek egemenliği hakim olan siyasal iktidarların biçtiği kalıplara, statükolara mahkum olmuştur. Sistemler, kadını sosyal, siyasal, ekonomik ve inançsal, biçilen kural ve kavramlara hapis etmiştir. Bunların başında da cinsiyet ayrımcılığı yer alır ve tabi tutulan muamele ağırlıklı olarak bunun üzerine yoğunlaşmıştır. Statüko ve Sistemlerin kadına yönelik yaklaşımı, uygulamaları istisnalar olsa bile öz itibari ile birbirlerine yakındır.

Kapitalist egemenlik ile birlikte kadına yönelik ayrımcılık çeşitlenerek ve artarak devam etmiştir. Gerek aile ortamında, gerekse de çalışma ortamında kadına yönelik cinsiyet ayrımcılığı sistemlerin karakterinde var olmaya devam ediyor.

Özgürleşme dinamiği

Kadın, Özgürlük İdeolojisi ekseninde demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü bir toplum paradigmasıyla kendisini yeniden inşa edebilir. Bu onun demokratik-sosyal yaşam özünü ifade edebilir. Yani demokratik sosyal yaşam, toplum içinde örgütlenmesinin öncüsü ve aslında kendi içerisinde yaratacağı özgür kadın ve özgür erkek etrafında gelişecek ideolojik, siyasal, örgütsel, sosyal-kültürel ilişki sistematiği, mekanizması ve mantığı ile öncü güç olmalıdır. Dolayısıyla özgürleşme hareketinin ideolojik kadro örgütlenmesinin önemli bir ayağı olabilir. Erkeğin dönüştürülmesinde, toplumsallığa çekilmesinde önemli bir misyona sahip olabilir. Özgür kadın burada örgütlenmeli, erkekle özgür tartışma, çalışma ve sosyal-siyasal örgüt zeminlerini yaratmalı, kısacası erkekle özgür-eşit bir ortaklaşmayı yaratmalı, buna bağlı olarak da erkek kendisini dönüştürmelidir. Kadın Özgürlük İdeolojisine özde ve güçlü bir katılımı sergilemeli, kendisini sistemin sınırlarında tutarsa, Kadın da erkek de kendi anlam ve özüne kavuşamayacaktır. Böylesine iç içe geçen, birinin zayıflığının diğerini bağladığı, birinin değişim ve dönüşümünün diğerini etkileyeceği bir mücadele zemini ve özgür yaşam modeli yaratılabilir. Dolayısıyla yaşam duruşu, örgütsellik, özgür- yaratıcı düşünsel ve yaşamsal üretim, katılımcılık gibi çok kapsamlı ve derin bir ideolojik formasyon isteyen bir zemindir. Mevcut statükoları ve paradigmaları ancak bu özgürleşme ideali ekseninde Demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü bir topluma evrilebilir.

Kadının sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel hayata katılımı salt kadın özgürlük hareketi açısından değil, erkeğin kendi özgürleşmesi doğasına ve öz tanımına ulaşması ve yeni özgürleşme paradigmaya girişi anlamında da çok stratejik bir önemdedir. Sorun sadece örgütsel mekanizmaların yaratılması, örgütsel işleyişlerin geliştirilmesi, oturtulmasının çok ötesindedir. Statükoların ve sistemlerin biçtiği kalıpların ötesine geçmeyi başarabilmelidir. Bunları ifade ederken somut gelişmelerle asıl anlamını bulan Kürt coğrafyasındaki kadın özsel gelişmeleri dikkat çekici. Zaten ideolojikleşmenin, siyasal, toplumsal söz ve karar durumunun temel tanımlarından biri, özgürleşen kadın bu coğrafyada öncü rol oynamaya başladığı kanısındayım.

Dünya özgürleşen kadın hareketlerinin Kürt coğrafyasındaki Kürt kadının yarattığı siyasal, ideolojik, toplumsal ve kültürel özgürleşme hareketini ve gelişmeleri dikkatle izlemeye devam etmeleri ve kadın özgürleşme hareketlerine ilham kaynağı ve ışık olmaya aday olduğu, bu gelişmeleri örnek almaya değer bulunabileceği inancındayım.

Tarihsel süreçlerdeki olgularla denilebilir ki; Yoğun hak ihlallerinin yaşandığı coğrafyada, hak arayışları hızlanır ve ön alır, bu olgu ve görüşlere paralel bir gelişme, Kürt Coğrafyasındaki yoğun hak ihlalleri, özelde kadına genelde tüm halka yönelmiş, buna karşı da evrensel haklar ve hukuk bağlamında özgürleşme ve Demokrasi mücadelesi büyümüş, kadın özgürleşme hareketi dünyadaki kadın özgürleşme hareketlerine örnek olabilecek diri, güçlü bir karakter ve gelişmeler yakalamıştır.

Kürt coğrafyasında özgürleşen kadın, Demokratik örgütlerini yaratıyor, özgürlük mücadelesinde öncü rol oynuyor. 8 Mart emekçi kadın, özgürleşen kadın hareketine kutlu olsun...

nkizilban@gmail.com

Hiç yorum yok: