7 Mart 2010 Pazar

Oyunun Adını SizKoyun




Amerika Birleşik Devletleri önderliğinde Orta doğu ve uzak doğuda yürütülen savaşların amacı belli, büyük sermayeli grupların, şirketlerin bölgedeki zengin kaynakları ele geçirmesi olarak özetleyebiliriz.
Vahşi kapitalizm çılgınlığı
Belli politikalarla, önce dar ideolojik ve ırkçı statükoya sahip diktatör sistemlerin kurulması sağlandı. Böyle sistemler egemenliklerini baskı ve zora dayandırır. Doğal olarak halklar ve sınıflar kendisini ifade edemez duruma getirilir. Her özgür Demokratik yapılanma baskı ve şiddete maruz kalır.
Devletin yönetimi, iktidarı dar ideolojik ve ırkçı grubun elinde kalması için her türlü olanak ve destek verilir. Sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik çelişkilerin derinleşmesi sağlanır. Toplumda özgürlük ve Demokratik arayışlar, baskı ve şiddet rejimine karşı mücadelesini yükseltir. Dar ideolojik ve ırkçı iktidarın çıldırdığı, travma yaşadığı süreçtir. Kitlesel tutuklamalar başlar ve işkence merkezleri devreye girer.
Emperyalist sermaye kirli siyasetini halklara belli etmeden avının pişmesini bekler. Ortalığın iyice karışması,  Irak’ta ve Afganistan’da olduğu gibi katliamların, soykırımların olması için bin bir türlü entrikaları uygulamaya sokar. Çünkü onun zihnini sadece zengin ülke kaynakları meşgul etmektedir. İnsan hak ve özgürlükleri onun siyasetinde sadece kullanılması gereken olgulardır. Yeri geldiğinde özgürlük ve Demokrasi havarisi kesilecek, dar ideolojik ve ırkçı iktidarı al aşağı edecektir. Halkı diktatörlükten kurtarmanın mükafatı belli, zorba statükonun baskısından kurtulan halklar kurtarıcısına minnet duyar. Onun taleplerini emir telakki eder, uygulama başarılı bir şekilde sonuçlanır. Emperyalist sermaye ülkenin zenginlik kaynaklarına çöker, sömürü ve talan başlar. Halklar açlık ve sefaletle boğuşurken ve ülkenin kaynaklarının kırıntıları ile yaşamaya çalışırken bazı çevreler çoktan bankalarını yeşil dolarlarla doldurmuştur.
Yeri geldiğinde dar ideolojik, ırkçılığı kullanır, bazen de yerine göre İslam inancını menfaatleri için fütursuzca kullanır. Bunları yaparken sade Müslüman’ın haberi olmaz, ruhu bile duymaz. Afganistan ve İran gibi ülkelerde bu politikalar yürürlüktedir. Zor ve baskı bu sistemlerin halklar üzerinde kullandıkları araçlardır. Hatta İran’da rejime Demokratik muhalefet ettiği ve gösteri yaptığı için yönetim tarafından‘’Allaha karşı gelmekle’’ suçlanan bazı göstericilere idam cezası verildi. Sistem öyle pervasızlaştı ki muhalefet edenlere bu suçlamayı yapabildi. Yüce Allah ile diktatörlük eş anlamlı gösterilmeye kadar kontrol dışına çıktı. İslam dini bu ülkede özünden uzaklaştırıldığı kanıtı sayılabilir. Bu derin sosyal, siyasal ve inanç sal çelişki ileride sadece emperyalist sermayeye hizmet edecek duruma getiriliyor. Kafasını kuma gömen, ileriye yönelik çözümlemelerden yoksun olanlar bu duruma kuşku ile bakabilir.

Ülkeyi tahrip darbesi
1980 yılı Türkiye’si, askeri darbe ve sonraki sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeler önemlidir. 1980’den önce örgütlü, sendikalı ve iş güvenliğine sahip işçi sınıfı vardı. Demokrasi ve örgütlü topluma doğru gelişme başlamıştı. Böyle sosyal ve siyasal bir gelişme emperyalist sermayenin işine gelmezdi. Yüksek karlar elde etmesi için ona iş güvenliğinden yoksun, örgütsüz ve ucuz işçi sınıfı gerekiyordu. Örgütlü toplumu ve örgütlü işçi sınıfını yok edecek bir iktidar gerekiyordu. Devletin elindeki ekonomik değeri yüksek kurumlara göz dikmişti. Askere darbe yaptırarak iktidara getirdi. Kendisine uygun yasal altyapıyı hazırlattı. O günden bu güne ülkede çok şey değişti. Bankalar dahil büyük kurumların tümü el değiştirdi. İş güvenliği ortadan kaldırılarak, örgütsüz, ucuz iş gücü sermayenin emrine verildi. Bunlarla yetinmediler, yüksek faizlerle ülke borç altına sokularak gelir kaynakları faiz ödemesi adı altında büyük sermayenin kasalarına aktı. Geriye yoksul ve iş bulamayan bir halk kaldı. Türkiye artık emperyalist sermaye cenneti, ilk bakışta anlaşılmayabilir, derinlikli çözümlemeler gerekir. Artık sigara, şeker, tekstil için ham madde ithal ediliyor. Yerli üretici perişan, ürün değiştirmek zorunda, ancak fazla seçeneği kalmadı. Ucuz emek, ucuz ham madde ve yüksek kar cenneti bir ülke olduk. Sistemin sosyal özelliği sadece sözde kaldı.
Bütün bu gelişmeleri sorunsuz ve halkın dikkatinden kaçırıp yapabilmeleri gerekiyordu. Onlara büyük sosyal ve siyasal olaylar gerekiyordu. Türkiye’de en uygun zemin darbecilerin eliyle hazırlandı. Demokratik ortam, örgütlenme ve ifade özgürlüğü yok edildi. Zor ve şiddet duruğa çıkarıldı. Toplu tutuklamalar yapılarak, işkence merkezleri kuruldu. Dar ideolojik ve ırkçı bir iktidar yönetime getirildi. Senaryonun son aşaması dil ve kültür yasaklanarak Kürt halkının direnişine zemin hazırlandı. Ülke çatışmalı bir sürece sokularak halkımızın tüm dikkatleri buna çekildi.

Büyük oyun devam ediyor
Bugün geldiğimiz noktanın kısa öz geçmişi böyle, şimdi de halklarımızın geleceğini nasıl zehirleyecekler, o senaryoyu oynuyorlar. Son zamanlarda çatışmasız bir süreç başlamıştı. Halk barış ve Demokrasi beklentisi içine girmişti. Ancak böyle bir durum büyük sermayenin işine gelmez. Bunun için yerli iktidarla birlikte yeni bir süreç başlatıldı. Kitlesel tutuklamaları bu çerçevede görmek gerekir. Hem ülke içinde hem de Avrupa ülkelerindeki gelişmeleri, Roj TV’ye yapılan baskın, emperyalist sermayenin doyumsuz kar hırsı bağlamında değerlendirilmelidir. Amaçları Ülkemizi derinlikli kapsamlı yeni bir çatışmalı sürecin içine sokarak halklarımızı birbirine düşman etmeye çalışmaktır. Farklı amaç ve hedefler için bunu yapmaya çalışacaklar. Ülkemizin büyümeye elverişli gücünü sınırlandırmak, yönetilebilir noktada tutmak, diğer pazarların yanında silah pazarı olarak da değerlendirmek, bölgeyi çatışmalı durumda tutarak söz ve karar sahibi egemenliğini sürdürmek, emperyal sermaye egemenliğini bölgede hakim kılmaktır.
Sermaye düşmanlığı yaptığım sanılmasın, vahşi kapitalizm, sınırsız sömürü, insanlığa yönelmiş bir tehdit olgusunu dikkatlere çıkarmak insanlık görevidir.

nkizilban@gmail.com

Hiç yorum yok: