16 Mart 2010 Salı

Lazlar ve Doğu Karadeniz

Lazlar'in ve Dogu Karadeniz'in Tarihine kısa GirişLazlar, dillerini ve kültürel varliklarini bugüne kadar sürdürebilmis Anadolunun en eski halklarindan biridir. Yaygin kaninin aksine Lazlarin soy olarak Yunanlilarla, Ermenilerle veya Türklerle herhangi bir baglantisi yoktur. Lazca (Lazca-Megrelce) Güneybati Kafkas dil ailesine mensuptur bir dildir. Lazcanin dahil oldugu Güneybati kafkas dil ailesi Lazca-Megrelce'nin disinda, Svanca ve Gürcüceden olusmaktadir. Güneybati Kafkas dil ailesi kökensel olarak Ingilizce, Fransizce Ermenice gibi Hint-Avrupa dilleri ile, Türkceninde dahil oldugu Ural-Altay veya semitik dillerler gibi büyük dil aileleri ile kökensel baglantisi yoktur. Bu yapisi ile Güneybati kafkas dil ailesi isole bir konuma sahiptir. Önceleri Lazca-Megrelce ve diger Güneybati Kafkas dileri ile diger kafkas dilleri arasinda  kökensel bir iliskinin oldugu savunulurdu. Fakat bu sav giderek terk edilmeye baslandi. Buna ragmen diger kafkas dilleri ile Güneybati Kafkas dilleri arasinda bilimsel verilerle ispatlanmasi güc omasina ragmen Kalkolitik veya neolitik öncesinde veya bu dönemde ortak bir genetik iliski mantik dişi değildir.
Bazi yazarlar Lazcanin Baskca ile kökensel baglanti kurarlar. Bilindigi gibi Baskca Lazca gibi izole bir dildir, bugün avrupada konusulan hic bir dil ile kökensel bagi yoktur. Bunlarin disinda Lazcanin ve dogal olarak Güneykbati Kafkas dillerini, cesitli yazarlar tarafindan yine isole diller olan, Hatti, Hurri, Sümer, hatta Ege Bölgesinde Orta Tunc te konusulan Minoen dilleri ile iliskilendirilmeye calisilmissada su andaki veriler bu dillerden herhangi biri ile kökesen iliskiyi kesin ispatlayabilecek  düzeyde deyildir.

Güneybati Kafkas dillerinin günümüz büyük dil aileleri ile herhangi kökensel baginin olmamasi, yani isole bir yapi göstermesi, bu dilleri konusan halklarinda kökenleri sorusunuda beraberinde getirmektedir.  Dilbilimciler M.Ö. 6.-5. binlerde Lazca, Svanca ve Gürcücenin kaynak (Proto-Svao-Karto-Kolhi) dili olan bir dilin varligini kabul etmektedirler. Bu ilk Güneybati Kafkascayi  konusan halkin nerede yasadigi, ilk ana yurdunun (Home Land) neresi oldugu kesin olarak bilinmemektedir. Bunun nedeni kesin bir veri icin arada gecen zamanin cok uzun olmasi ve bu sürecte material kültürdeki degisimdir. Bunun disinda bir cok dildede oldugu gibi tarih öncesi dönemlere ait yazili eserlerin bulunmamasidir. Bütün bunlara ragmen, buna ayrica  Dogu Anadolunun neolitik olarak adlandirilan dönemin ve erken tunc dönemlerinin cok iyi arastirilmamis olmasina ragmen, bazi arastirmacilar eldeki verilerden yola cikarak Lazlarin (Kolhi’lerin) ilk ana yurdunun Dogu Anadolunun kuzeybati kesiminde oldugunu kabul etmektedirler. Transkafkasyanin tarih öncesi arastirmalari ile taninan Leon Kavtaradze (2002) Lazlarin tarih önecesi dönemini Ic Anadoluda yer alan  “Büyük Güllüce Kültürü” olarka adlandirilan kültürle iliskilendirmektedir. Ivano ve Gamkrelidze (1995) Lazcada yer alan Hititce kökenli kelimelerden dayanarak Lazcalar ile Hitilerin diesel etkilesmeyi yaratcak sekilde yakin yasdiklarini savunmaktadir. Bu yazarlar kökenleri yine tarismali olan Hititler üzerinde yaptiklari arastirmalarda, bu benzesmeden yola cikarak Hititlerin ilk ana yurdunun Dogu Anadolu oldugunu ve Lazlarin onlara cok yakin cografyada yasadiklari tezini getirmektedirler. Buna göre Lazlar M.Ö. 2500-2000 lerde, belkide daha önce, Kizilirmak ile Erzurum arasinda biryerlede yasadiklari sonucu cikiyor ve Kavtaradze (2002) nin savi ile ile örtüsmektedir. Bu sav bütün arastirmacilar tarafindan kabul edilmese bile, Dogu Anadolu’nun Erken Bronz Caginda ortaya cikan kafkas halklarina ait kültürler olan, ki bunlar Hatti, Kura-Araks, Hurri kültürleri, M.Ö. 17 yüzyilda Hitit kayitlarinda gecen Sinop ile Ordu arasında yaşayan Kaşka’lari göz önünde bulundurdugumuzda ciddi bir tez olarak kabul edilebilir. Giorgadze (2000), tarihe Hititlerin bas belasi olarak gecen Kaşkalarin Hitit yazitlarinda yer gecen kisi ve yer adlarindan yola cikarak Kaşka’larin Kolhi, yani Lazca konusan topluluk oldugunu savunmaktadir. Bu veriler Lazca konusan halkin en erken M.Ö.1700 lerde Sinop Ordu arasinda varligina isaret etmektedir.


Dilbilimsel calsimalar, Büyük Güllücek kültürüne ait arkeolojik veriler ve Anadolunun kuzeydogu kesimlerinde isole dil konusan kafkas halklarinin varligi isiginda, Lazlarin daha dogrusu Güneybati Kafkaslilarin Neolitik dönemde oraya cikan, bügün Mesopotamya Neolitikginden farkli oldugu kabul edilen,  Dogu-Güneydogu Anadolu neolitik kültürlerden biri ile muhtemelen baglantilidir. Buna göre M.Ö.6000-5000 lerde Proto Güneybati Kafkasca konusan bir topluluk zamanla kuzeye hareket etmis, yavas yavas bazi gruplar ayrilarak yeni diller ortaya cikmis. Ana Dilden (ilk ortak dil), veya Proto-Güneybati Kafkascada ilk ayrilma yaklasik M.Ö. 3000 lerde baslamis, bir grup Bati Gürcistana yerlesmis ve bugün bati Kafkasyanin kuzeyindeki daglik kesimlerde yasayan Svan halkini ortaya cikmistir. Svanca bu nedenle Güneybati Kafkas dilleri icinde en eskisidir. Güneybati kafkascada bölünme devam etmis ve yaklasik M.Ö. 2000 lerde baska bir grup, o zaman kadar ortak olan, teorik olarak Karto-Kolhice seklinde adlanabilecek dili konusa topluluktan baska bit grup ayrilarak Bati Gürcistan ve Dogu Karadeniz sahillerine yerlesti. Bugün Laz-Megrellerin atasi olan bu topluluk, özellikle  Bati Gürcistanda merkez olmak üzere literatürde “Kolhi Medeniyeti” olarak gecen özgün kültürü yarattilar. Bronz, daha sonra demir, ahsap mimari, canak-cömlek gibi eserlerinde özgünlügü ile dikkati ceke Kohi medeniyeti zaman icinde material kültüründe icsel bazi degisiklileri göstererek M.S. 4-5 yy kadar devam etmsitir (Apakidze, 2000). 


Lazca konusan grubun ayrilmasindan sonra geriye kalan topluluk yavas yavas doguya kayarak Dogu Gürcistanda, yaklasik M.Ö. 7-8 yüzyillarda  Iberia (Gürcü) medeniyetini yarattilar. Bu topluluktan bir kismi olan Saspaier’ler uzun süre Dogu Anadoluda varliklarini sürdürdüler. Bir federatif krallik olan ve ana tasiyicisi Hurri kökenliler olan, Ermeni boylarininda etkin oldugu Urartu kralliginin ana etnik gruplarindan biride bu gürcü boylarindan biriydi.


Lazlar hakkinda (veya Kolhi böylari hakkinda) ilk yazili kayit daha önce belirtildigi gibi M.Ö. 16-17. yüzyillara ait Hitit kayitlarinda bahsedilen Kaşkalar dir.  Fakat M.Ö.12. yüzyil Asur kayitlarinda yer alan “Kilchi” adi direk Kolhilerden bahsedilen ilk kayittir. Yaklasik 400 yil sonra M.Ö. 8. yüzyila ait Urartu yazitlarinda “Qulcha” seklinde yine Kolhilerden bahsedilmektedir. Yine bu dönemlerde  Hellen (Yunan) tarih yazilarinda Kolhis adina rastlanmaya basliyor. Miletlilerin “Büyük Hellen Kolonizasyonu” olarka adlanan, Kadeniz sahilllerinde 70 ile 100 arasinda Koloni kurduklari dönemden sonra  Dogu Karadeniz sahillerinde yasayan topluluklardan sikca bahsedildigini görüyoruz. Bunlarin arasinda en güvenilir kaynak olarak kabul edilen Ksenophon’un Anabas adli eseridir. M.Ö.5 yüzyildayazilan  bu eserde Trabzon Sinop’a bagli Kolhi ülkesinde bir koloni sehri olarak gecmektedir. Yine en güvenilir kaynaklardan biri olan Strabon (M.Ö. 63- M.S.24) Karadenizin Dogu kesimlerinin eskiden Kolhi Delizi olarak bilindigini yazmaktadir (Strabon. XI,1,6).

Antik Yunan kayitlarina göre Dogu Karadenizde yasayan Kolhilerin disinda belli basli yerli topluluklar  sunlardir; Saniler, Heptakometler, Chalybe’ler.
Sani=Tzani=Makron: Saniler daha önce Makronlar olarak bilinirdi (Strabon; XII, 3, 18). Trabzona yakin, Trabzonun batisinda yasiyorlardi.  Makronlara daha sonra yine M.Ö. 4 yy da Pseudo-Skylax’ta Makrokephal’ler seklinde tekrar gecmektedir. Sani’ler eski tarih kayitlarina bakilirsa cevresindeki baska adla adlandirilan diger topluluklari zamanla asimile ettiler. Lordkipanidze (1996) ye göre Trabzon ve civarindaki Kolhileride asimile ettiler. Bu bölge daha sonra Sani ülkesi olarak gecmektedir. Kauchtschischwili (S1965: 129, Anm.1) Sani adinin aslinin Tzani (3’ani) seklinde oldugunu, Sani nin helencenin fonetik yapisindan dolayi degismis sekli oldugunu belirtiyor. Tzani’ler, veya eskiden Makronlarda denen bu topluluk Kolhi, yani Laz boylarindandir (Lordkipanidze, 1996).

Heptakomet: “yedi köyden”, “yedi köylüler” anlamina geliyor. Harşit çayin üst kesimlerinde, Skydides daglarinda otururlardi. Makronlar ile (Sani’ler ile) komsu idiler. Bazan Skydiner seklindede gecen bu ad Lazcada yedi anlamina gelen “skviti” nin helenlesmis formudur (Lordkipanidze,1996). Heptakometlere daha önce kuleler seklinde evlerde oturduklari icin “kulede oturanlar” anlamina gelen Mossinoik olarakta bilinirdi. Lordkipanidze (1991) Heptakomet’lerin (Mossinoiklerin) Lazca konusan Laz/Kolhi soyundan olduklarini belirtmektedir.

Chalybe: Karadeniz halklarindan ilk bahsedenlerden biride ünlü destan sairi Homerostur. M.Ö. 8. yüzyilda  yasadigi sanilan Homeros Illiad ( İliad II, 856-857 ) eserinde Troia savasínda Troialilara yardima gelen uluslari sayarken Alizonlardan bahseder "... ta uzaklardan gelirler, gümüşün yurdu AIybe'den...". Alybeler (Khalibeler). Ksenophon un bölgeye yaptigi ziyarette (M.Ö. 5.yy) bahsettigi (Anabasis IV 7. 15 - 17; V 5.1) Khalybe (IV 3.4; V 5.17) ve Khaldia lerle ayni halktir. Trabzon ve Giresun civarinda yasadiklari sanilan bu halk büyük ihtimalle Trabzon giresun deyil, Trabzon Gümüshane, belkide daha ziyade bugünkü Gümüshane civaridir (G.Ç). Trabzonlular bugün bile Bayburt ve Gümushaneye Halt olarak adlandiriyorlar.  Strabon'da (XII, 3.19) "Bugünkü Khaldai kavmine eskiden KhaIybes denirdi..."  Dha sonraki yillarda Hald, Chalybe adi Trabzonu icine alan genis bir alan icin kullanilmaya baslandi. Urartu kayitlarindada benzer adlamaya ratliyoruz.

M.S. 7 yüyila ait Anania Şirakazi tarafindan yazildigi sanilan Ermeni kaynaklarinda Çaneti’nin Khaltik oldugunu belirtiyor (Patkanov 1877). Çan-eti  de –eti eki Lazcada tipik yer belirten ektir. Strabon un Geografikasinda Khaldea olarak gecen, yani Haldiler, Halt’lar  Gürcü ve Ermenilerin Çani (Tzani) seklinde adlandırdıkları Laz halkıyla aynidir (Lordkıpanidze, 1996).

M.Ö.7.-6. yüyyillarda, Hellenlerin Kolinizasyonla beraber, koloni bölgelerde uygulamaya koymak icin yarattiklari Apollon Kultu (tapinimi) ve diger pagan inanislar, yine pagan bir inanc dünyasina sahip olan Lazlar tarafindan kabülü kolaylastirmis, bu sekilde hellenlesme süreci baslamis oldu. Bu nedenle bazi yazalarin belirttikleri gibi Lazlarin Hellenlesmesi (Yunanlasmasi), ilk olarak Hiristiyanlikla deyil cok daha önceki dönemde baslamistir.
Helenlerin ticaret mallarinin, örnegin Attik tip vazolarin yüksek daglik kesimlere kadar yayilmasi, Lazlarin Hellen zevkini rahatca kabul ettigini gösteren basit bir örnek olarak verilebilir. Suda unutulmamali ki Helenler buraya savasla veya zorla deyil, yerli halkla ticaret yapmak icin gelmislerdi. Karsilikli cikara dayali ve sorunsuz bir birlikte yasam, zamanla Akullturasyonu (bir tür asimilasyonu) beraberinde getirdi. M.Ö.5-6 yüzyillarda basladigi kabul edilebilecek olan Helenlesme, Lazlarin 300 lerde  Yunan Ortodoks dinini kabul etmesi ile dahada hizlandi ve zamanla dillerini tamamen unutup helenlestiler. 17. yüyyilda Islamlastirma ile birlikte Lazlar, ve o zamana kadar Rumlasan Lazlar,  bu kez türklesme sürecine girdiler.

Hellen kültürünün güclü olarak yasandigi merkezin disinda kalan, cografik olarak izole olan bölgelerde yasayanlarda dilsel süreklilik devam etmis ve Lazcayi günümüze kadar koruyabilmislerdir. Bügün Lazca konusan kesim sadece Rizenin Atina (Pazar) ilcesinin batisindan (Mapavrede=Cayeli’de bir kac köy) Sarpi sinir köyüne kadar olan kesimdir.

Osmanlilarin Trabzonu ve daha dogusunu 1461 de isgal etmesinden sonra, Hellen döneminden farkli olarak bu kez, etki alani daha genis ve derin olan Islamlasma süreci basladi. Cumhuriyetle birlikte baslayan sistemli asimilasyon politikasi ve degisen ekonomik yasam Lazlar kisa sürede hizli bir türklesme sürecine maruz birakti.

Bugün Dogu Karadenizde yasayanlara verilen  “Laz” adi Bizans döneminden kalmistir. Bu adlandirma, hem Kolhileri hemde onlarin devami olan Lazlari cok eski tarihlerden beri taniyan, onlarla ticaret yapan, ici ice yasayan Yunanlilar bir tesadüf olarak deyil dogru olarak “Lazoi”(Laz) olarak adlandirmislardir.

.........................................................................................................


Not: Bu yazi baslica Lordkipanidze (1996, 1991), Kavtaradze (2002), Gamkrelidze ve Ivanov (1995) ve Giorgadze (2000) tarafinda yayinlanan kitaplara ve makalelere dayanmaktadir. Genis bilgi icin bu yazarlarin asagida verilen yayinlari ve www.kolheti.lazuri.com da yer alan bölgenin tarihi ile ilgili diger makaleler önerilir. Yazi icinde yer alan diger atiflar asagida verilen kaynaklardan alinmistir.

Gamkrelidze. T. V. And Ivanov. V. V., 1995. Indo-European and the Indo-Europeans. A reconstruction and historical analysis of a proto-language and proto-culture. I: The text. II: The bibliography and indexes, Trends in Linguistics. Studies and Monographs 80, Berlin, New York.
Giorgadze G, 2000. Zur ethnischen Herkunft der Kaskäer (Kaškär) und Abeschläer von hethitischen und   assyrischen Keilschrifttexten, Achalziche.
Kavtaradzde. L. G., 2002. An Attempt to interpret some Anatolian and Caucasian Ethnonyms of the Classical Soruces, Sprache und Kultur 3, Tbilisi.

Lordkipanidze. O., 1996. Das alte Georgien (Kolchis und Iberien) in Strabons Geographie. Neue Scholien, (Schwarzmeerstudien, hrsg. von W. Schuller, Bd. 1), Amsterdam.

Lordkipanidze. O., 1991. Archäologie in Georgien. Von der Altsteinzeit zum Mittelalter,Weinheim.

Hiç yorum yok: