7 Mart 2010 Pazar

'Kürt Lawrence'ın 'imkansız Kürdistanı'

Kürt sorunuyla ilgili tartışmalarda sık sık karşımıza çıkan konulardan biri, 'dış güçler' veya 'dış tahrikler' meselesi oluyor. Bu söylem, daha çok milliyetçi ve Kürtlerin haklarını tanımamakta ısrar eden çevlerce dile getiriliyor. Bu teze göre, Kürtlerin aslında Türkiye ile herhangi bir sorunları ve dolayısıyla ayrı bir devlet ya da kendi kaderlerini tayin etmek gibi bir kaygıları bulunmuyor; aksine Kürtlerle Türklerin mutlu ve tarihsel bir birliktelikleri vardır. Buna karşılık, Ortadoğu'da çeşitli hesapları ve çıkarları bulunan çeşitli dış güçler, bu yöndeki amaçlarına ulaşmak için Türkiye'yi bölmenin ve zayıf düşürmenin peşindeler.

Kabaca böyle özetleyebileceğimiz bu söylem, esasında Kürtlerin haklarının yok sayılmasına dayanırken, öte yandan bu niyeti hem gizlemeyi hem de bu niyet üzerine kurulan sistemin sürekliliğine 'içte' meşruiyet kazandırmayı amaçlıyor. Bu çerçevede de tarihsel bir arka plan kurgulamayı ihmal etmiyor.

Kürt sorunuyla ilgili tartışmaların yoğunca yürütüldüğü günümüzde de bu söylemin etkin bir şekilde, özellikle de milliyetçi çevrelerce, kullanıldığını görüyoruz. Bugün daha çok Kürt hareketinin, Irak işgaliyle birlikte Ortadoğu'da daha etkin bir şekilde gördüğümüz ABD ile ilişkilendirilmesi ve çözüm yönündeki tartışmaların bu çerçeveye haps edilerek boğuntuya getirilmek istenmesi de bu çerçevededir.

Güncelde ABD ile izah edilen 'dış güçler' iddiası, tarihsel arka planda ise Ortadoğu'da bir zamanlar ABD'nin bugünkü rolünü üstlenmiş olan İngiltere'nin (ayrıca Fransa'nın ve kısmen de Rusya'nın) politikalarına dayandırılıyor. Bunun için sık sık başvurulan en önemli örnek ise, Kürt devletinin kurulması fikrini savunduğu için kendisine 'Kürt Lawrence' da denilen İngiliz sömürge subayı Binbaşı Edward William Charles Noel'dir. 'Noel ve arkadaşları'nın I. Dünya Savaşı sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünün akabinde ve yeni kurulan Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı esnasında Kürt coğrafyasındaki etkinlikleri tarihsel arka plan için temel referans noktasını oluşturuyor.

Bugünkü yazımızda, 'dış güçler' söyleminin gerçekte bir karşılığının bulunup bulunmadığını biz de Noel örneği üzerinden ele almaya çalışacağız. Aynı zamanda Noel örneği ile gerçekte İngilizlerin Kürt politikasının ne olduğunu göstermeyi amaçlayacağız.

'Dış güç' İngilizlerin 'Kürt devleti' projesi var mıydı?

İngiltere, I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı toprakları üzerinde ciddi bir etkinlik kurdu. İmparatorluk toprakları üzerinde geleceğin nasıl planlanacağı konusunda birinci derecede kendini sorumlu tutan İngiltere, eskiden İmparatorluğa ait olan birçok toprağı da işgal etmiş bulunuyordu. İşgal edilen önemli toprak parçalarının başında ise Mezopotamya geliyordu.

İngilizlerin Kürtlerle doğrudan politik arenada ilgilenme dönemi de Mezopotamya'nın işgaliyle başladı. İngilizler, 1917'den sonra çöküşü tamamlanmış imparatorluğun toprakları üzerinde yeni planlar geliştirirken, Mezopotamya'da o güne değin Osmanlı'ya bağlı yaşayan Kürtleri de hesaba katmak zorundaydı. Zira özellikle İmparatorluğun son yüzyılı içinde Kürtlerin bağımsızlık eğilimleri gelişmiş bulunuyordu ve Mezopotamya tam da bu noktada Kürtler açısından önemliydi: Bağımsızlığını istedikleri Mezopotamya'daki 'anayurtları' İngiliz işgali altındaydı.

Mezopotamya'nın İngilizler için de oldukça önemli bir yeri vardı. Musul ve Kerkük bölgesi başta olmak üzere birçok bölgede bulunan zengin petrol yatakları günümüze kadar süren çıkarları ifade ediyordu. O dönemde bu petrolün Batı'ya aktarılması ve ticaret için Mezopotamya'dan okyanusa açılan bir kapı olan Basra bölgesinin kontrolü hayati bir anlam taşıyordu. Hindistan başta olmak üzere Güney Doğu Asya'daki sömürgelerin güvenliği ve kontrolü açısından Mezopotamya ayrıca önemli bir yerdi. Kısacası Rusya ve Fransa karşısında İngiltere'nin politik etkinliği ve çıkarları açısından Mezopotamya önemli bir coğrafyaydı. Burada tesis edilecek bir 'düzen' de bu açıdan önemli olacaktı.

İngilizlerin Mezopotamya'da tesis etmeyi planladığı 'düzen'i öteden beri Osmanlı'ya karşı kışkırttığı Arap ulusçuluğuna dayandırmak istediği söylenebilir. Nitekim daha sonraki yıllarda gerçekleşen politik tasarı da bu şekilde oldu ve günümüze kadar da sürdü. İşte tam da bu noktada İngilizler ile Kürtlerin ilişkilerinin çakıştığı belirtilebilir.

1919 yılına gelindiğinde İngilizlerin Osmanlı'dan geriye kalan topraklar üzerinde çeşitli planlar yaptığı görülüyor. Ana hatlarıyla değinilirse; 1 - Mezopotamya'da İngiliz mandasını kabul eden ve Araplara dayanan sömürge bir devletin kurulması öngörüldü. 2 - Böyle bir devletin kurulması durumunda Kürtler 'baş edilmesi' gereken bir unsur haline gelecekti. Hem Kürtlerin bağımsız bir devlet talebi hem de Musul gibi İngiliz çıkarlarını doğrudan etkileyen yerlerin Kürt coğrafyasında bulunması, bu durumu önemli kılıyordu. Bütün bunlar göz önünde bulundurulararak, bağımsız bir Kürt devleti olasılığı da dahil olmak üzere, bu konudaki düşüncelerin zamanla bölgedeki gelişmeler ışığında netleştirilmesi hedeflendi. 3 - Anadolu'nun doğusu da dahil İngilizlerin himayesinde bir Ermeni devletinin kurulması amaçlandı.

Mezopotamya'da Irak diye bir devlet kuruldu. Ermenistan planı büyük oranda (özellikle de Anadolu'ya ilişkin kısım) gerçekleşemedi. Bir Kürt devletini bırakın bir yana özerk bir Kürt yapılanmasına ilişkin bile bir gelişme yaşanmadı. Türk ve Kürtlerin ortak reddedici tutumu, Sovyet Rusyası'nın politikaları gibi önemli etkenler Ermeni devleti planını sekteye uğratırken, Kürt planının hayat bulmamasının ise oldukça çeşitli nedenleri bulunuyor: İngilizlerin Kürtleri 'kendilerini yönetebelicekleri yetenekte bulmamaları'; Kürtlerin Kurtuluş Savaşı'nda Türklerle ortak hareket etmesi ve İngiliz politikalarına yüz vermemesi (Mustafa Kemal'in din kardeşliği ve Ermeni devletinin kurulacağı, bunun Kürtler için tehlike olduğu yönündeki propagandası da etkili olmuştu); olası bir Kürt devletinin Türkiye gibi İran'la da yeni ihtilaflara neden olacağı, bu nedenle de İran'ı çıkarları gereğince karşısına almak istemeyen İngilizlerin bu durumu gözetmesi; Musul'un da dahil olduğu bir devlet sözünün Araplara verilmiş olması (bu devlet Irak oldu) ve bunun İngiliz politikaları açısından daha faydalı olacağının hesaplanması; Fransızların kendilerine fayda getirmeyen İngilizlerin himayesindeki Kürdistan fikrine karşı çıkması ve Fransızlarla yeni bir ihtilaf demek olan bu durumun göze alınmaması...

İngilizler açısından belirttiğimiz nedenlerden dolayı Kürt devletinin zamanla kurulması imkansızlaşırken, bu durum aynı zamanda daha sonraki yıllarda ortaya çıkan gelişmelerin de dayanak noktasını oluşturuyor. Daha geniş bir değerlendirmeyi gerektiren ve Kürtlerin bugünkü durumunu anlamak açısından oldukça kritik bir dönemi ifade eden 1917-1925 yılları arasındaki dönemi burada ele alma imkanımız bulunmuyor. Bu nedenle genel hatlarıyla mümkün olduğu kadar değinmeye çalışıyoruz. Ancak girişte de dile getirdiğimiz üzere, Noel örneği üzerinden bu dönemi kısmen de olsa açıklamaya çalışacağız... (Esasında İngilizlerin bir Kürt devletini ciddi anlamda hiç bir zaman düşünmediklerini, aksine bunun kendileri açısından imkansız bir durum olduğunu gösteren çokça belge ve kaynak var. İmkan bulabilirsek bu konuda ayrıca yazmayı düşünüyoruz.)



Noel'in Berzenci'yle ilişkisi ve konfederasyon denemesi

İngilizler Mezopotamya'da Kürtlerle 'baş etmek' istiyorlardı. Bu nedenle 1918-19'da iki temel politika üzerinde tartışıyorlardı. Birincisi Mezopotamya'da bir devlet kurulacak ve Kürtler de buna dahil edilecek. İkincisi ise Türkiye, Ermenistan ve Mezopotamya'da kurulacak devlet arasında 'tampon' işlevi görecek bir Kürt devleti kurulacak. Bu dönemde 'bir ihtimal olarak' daha ağır basan düşünce ikincisiydi. Bu düşüncenin başını ise bölgede görev yapan Binbaşı Noel çekiyordu.

Noel gibi çok sayıda İngiliz sömürge subayı bölgedeydi. Bu subaylar, Kürt bölgesinde askeri faaliyetlerden ziyade İngilizlerin çıkarlarının korunması ve bu yöredeki halkın bağlılığının geliştirilmesi amacıyla 'düzen' kurmakla görevliydiler. Noel de bunlardan biriydi. Kürt bölgesinden sorumlu İngiliz Sivil Komiseri A. T. Wilson, Noel'i Süleymaniye, Halepçe ve Cemcemal'de 'düzeni' kurması için görevlendirdi. Noel bu amaçla bölgede etkinliği olan çok sayıda aşiretin ileri gelenleriyle ilişkiye geçti. Bunların içinde en etkin olanı ise Şeyh Mahmut Berzenci idi. Noel'in hedefi, Kürt aşiretlerini bir araya getirerek bir tür aşiret konfederasyonundan oluşan bu yapı üzerinden bir Kürt devletine giden yolu düşemekti. Bu politika, 1917'de Osmanlı'nın bölgeden çekilmesi sonrasında İngilizlerle temasa geçerek bir Kürt devleti kurmak istediğini bildiren Berzenci'nin de işine geliyordu.

Noel, Aralık 1918'de 60 kadar Kürt aşiret ileri gelenini Süleymaniye'de topladı. Toplantıya Wilson da katıldı. 'Kürtler için Kürdistan' sloganıyla düzenlendiği belirtilen toplantıyla uygulama resmen başlatıldı. Wilson'un bu toplantıda aşiret reislerine iki bildiri imzalattığı kaydediliyor. Birinde Kürtlerin Türk boyunduruğundan kurtarılarak İngilizlerin himayesinde bağımsızlıklarına kavuşturulacağı belirtilirken, diğerinde ise Kürtlerin Mezopotamya'da kurulacak Arap devletiyle birleşmeyi ve İngilizlerin tavsiyelerine uymayı kabul ettikleri ifade ediliyordu. Wilson'un esas düşüncesi de bu ikinci bildirideki düşünceydi ve buradan da anlaşılacağı üzere İngilizler esasında Kürtleri 'bağımsız devlet' fikri üzerinden oyalarken, öte yandan esas amaçlarını gizleme gereğini de duymamışlardır. Ancak Noel, Wilson'un aksine Kürtlerin bağımsızlığı fikrinde ısrarlıydı. Görünürde Noel'in politikasının uygulamaya konuldu. Bu toplantıda Berzenci de Zap'a kadar olan Kürt bölgesinin valisi olarak tayin edildi.

Bu proje, bağımsız bir Kürt devletinin kurulması fikrine dayanak oluşturacağı inancıyla merkezi bir güç kurmanın hesabını yapan Berzenci tarafından da olumlu karşılanmıştı.

Ancak Noel'in çabası ve Berzenci'nin planına uzun süreli müsaade edilmedi. İngilizler, adına pul ve para bastıran, hutbe okutan Berzenci'nin kendi planlarıyla uyumlu olmadığını, birçok aşiretin de Berzenci'nin liderliğini kendi çıkarları için kullandığını belirterek rahatsız olduğunu, dolayısıyla misyonunu yerine getirmediğini ileri sürerek oluşan aşiret konfederasyonunu bozmaya girişti. Berzenci'nin yönetimine verilen birçok bölgenin idaresi Şubat 1919'dan itibaren geri alındı. Kürt tarihçiler ise esasında İngilizlerin Berzenci'nin bir Kürt devletini kurma yolunda adımlar atmasından dolayı Berzenci'ye karşı çıktığını kaydediyor. Nihayetinde Berzenci, İngilizlerin karşı çıkmasına rağmen kendisini 'Kürdistan Kralı' ilan etti. Mayıs 1919'dan itibaren de bu durum Kürtlerle İngilizler arasında şiddetli çatışmalara neden oldu. Tarihe Şeyh Mahmut Berzenci İsyanı olarak geçen bu olay sonucunda birçok Kürt yerleşim yeri İngiliz uçakları tarafından bombalandı, çok sayıda kişi yaşamını yitirdi, yaralı olarak ele geçen Berzenci ise Bağdat'ta yargılanarak idama mahkum edildi. Daha sonra cezası 10 yıllık sürgüne çevrilen Berzenci Hindistan'a gönderildi. (Bu arada Berzenci daha sonra yeniden bölgeye döndü ve isyan hareketi başlattı, ancak bu girişimi de sonuçsuz kaldı.)

İngilizlerin Kürtler arasında bağımsızlık fikrini yayacağı ve bu çerçevede İran dahil birçok yerde İngilizleri zor durumda bırakacak sonuçlar doğurabileceği korkusuyla bu isyanı ciddiye aldıkları görülüyor. İngilizlerin Kürtlerin bağımsızlığına ilişkin gerçekte bir planları olmadığı, aksine Kürtleri Mezopotamya'da kuracakları devlete bağlı hale getirmeyi amaçladıkları bu isyanla da ortaya çıkmış oluyor. Bütün bunlar ise, aşiret konfederasyonundan Kürt devletinin kurulmasını esas alan Noel siyasetinin Irak'ta daha başlarken bittiğini gösteriyor. Nitekim Şubat 1919'da Berzenci'yi sınırlamaya başlayan İngilizler, aynı dönemde Noel'in görevine son vermiş, yerine ise uygulamalarına başından beri karşı çıkan E.B. Soane'yi atamışlardı. Noel'in Kürt aşiretlerini bir araya getirerek İngiliz çıkarları için kullanma yöntemine karşı çıkan Soane, görevi devr alınca da aşiretlere sarıldı. Soane'nin 'yıkıcı ve tenbel' diyerek karşı çıktığı aşiretleri kullanma yöntemi ise farklıydı. Soane Kürt aşiretlerini birbirlerine karşı kullanarak bir güç dengesi oluşturmayı ve böylece İngilizlere bağımlı hale getirmeyi amaçladı. Bu yöntem ise, esasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Kürt aşiretlerini sık sık birbirlerine karşı kışkırtarak bir araya gelmelerini ve böylece güç olmalarını engelleme yönteminin İngilizlerce kullanıldığının bir göstergesi oluyor. Bunu da tarihsel bir ironi olarak kaydetmekte fayda var.

Soane'nin Kürtleri kontrol etme yöntemine karşılık, İngilizlerin gerçekte bir değeri olmasa da, 1919 boyunca bir Kürt devletinin kurulacağı düşüncesini canlı tuttukları görülüyor. Türk ve Arap ulusçuluğuna karşı Kürtlerin 'tehdit ve denge' unsuru olarak ele alınması ve aynı zamanda Kürt ulusçuluğunu devlet fikri üzerinden belli bir süre sakin tutma çabası nedeniyle İngilizler bu siyaseti tercih ediyordu. Dolayısıyla 1919'daki İngilizlerin Kürt siyaseti Noel siyaseti olarak da değerlendiriliyor. Noel'in Kuzey Kürdistan'da yürüttüğü faaliyetler de bu kapsamdaydı. Bunu da bir sonraki yazımızda ele almaya çalışacağız...

Hazırlayan: Nuri FIRAT

Yararlanılan Kaynaklar:

E. W. Charles Noel, Kürdistan 1919, Avesta Yayınları
Robert Olson, Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı, Özge Yayınları
İhsan Şerif Kaymaz, Musul Sorunu, Otopsi Yayınları
E. B. Soane, Mezopotamya ve Kürdistan'a Gizli Yolculuk, Avesta Yayınları
Hasan Uşak, Kürdistan'da Aşiretçilik ve Milliyetçilik, Aram Yayınları
Nuri Fırat, Yüksek Medeniyetlerin Gölgesinde Kürtler, Vesta Dergisi


HAFTAYA DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok: