11 Mart 2010 Perşembe

Kürdistan'da deprem

Okçular’da depremde annesi ve kardeşini kaybeden Keko Çiçek, onların öldüğünü bugün öğrenince enkazın altına girerek annesini aradı. Yakınları ve sağlık görevlileri Keko'yu güçlükle enkazdan uzaklaştırırken, Keko'nun evlerinin enkazının altına yatması görenleri gözyaşlarına boğdu


Merkez üssü Karakoçan olan altı şiddetindeki depremde, Okçular köyünde, annesini ve kardeşini kaybettiği yıkıntılar altına gidip yatan Keko adlı çocuk, yüreğimi parçaladı. Depremin altı civarında olduğunu söylüyorlar. Utandıklarından rakamı yüksek gösteriyorlar. Civar dediklerine göre, deprem beş buçuk şiddetindedir. Beş veya altı, fark etmez. Altı şiddetinde bir depremde bir köyde 57 kişi ölüyorsa, ölenlerin katili devlettir.

Kürdistan köylerindeki evlerin çoğu kerpiçten yapılmıştır. Kerpiç, saman ve çamur karışımından elde edilen ilkel yapı malzemesidir. Dayanıklılığı yoktur. Güçlü kuvvetli bir adam, kerpiç evin duvarına bir topuk geçirse, ev çökmezse bile adamın ayağı öteki taraftan çıkar.

Bu bir yazgı mıdır? Evet, Türk çete devletinin Kürde öngördüğü bir yazgıdır. Kürt, beş bin yıl önce kullanılan yapı malzemelerinden elde edilmiş evlerde yaşamaktadır. Kürdün taştan yaptığı evlerde, taşları birbirine bağlamak için hala çamur kullanılmaktadır. Çünkü ülkesi, onuru, şerefi ve namusu Türk devleti tarafından ayaklar altına alınmış Kürt halkı çaresizdir.  Açtır, yoksuldur, yasaklıdır, çimento ve demir alacak parası yoktur.

Varto’da, Çaldıran ve Muradiye’de, Bingöl’de, Erzincan’da olan düşük düzeyli depremlerde Kürt halkı, kasaba ve köy insanlarının yüzde yetmişini toprağa vermişti. Bu bir yazgı mıdır? Evet yazgıdır, bütün şehirleri, köy ve kasabaları modern Türk namluları ve militarist binalarca işgal edilmiş Kürt halkının ölümcül yazgısıdır.  
Bir devletin halkına karşı, diğer ödevlerinin yanı sıra, üç temel sorumluluğu vardır:

1-Konut… Kürdistan halkı, şiddetli bir fırtına, sel veya orta dereceli depremlerde kendisine mezar olacak, mezar evlerde yaşamaktadır… Türk devleti, devletlik yaptığını iddia ettiği Kürdistan’da, askerlerin, özel tim elemanlarının, köy korucularının ve memurlarının konut sorununu çözmeye çalışmaktadır. Lojmanların normalde yoksul insanlara verilmesi gerekirken, Türk devlet sınırları içinde, aksine, maaşlı insanlara verilmektedir… Avrupa’da belediyelere ait lojmanlar, yoksul insanlar ve göçmenler için kullanılmaktadır. İstanbul’da olacak bir deprem de, en çok can kaybı yine Kürt nüfus arasında yaşanacaktır. Çünkü Kürtler, yoksuldur, çaresizdir, standardı olmayan evlerde yaşamaktadır.

2-Beslenme… Bir devlet, devletliğini yaptığı halka iş vermek veya iş alanı yaratmak zorundadır. Eğer bir kısım vatandaşın iş sorununu çözemiyorsa, devlet o vatandaşların karnını doyurmak zorundadır. Fakat Kürt halkının yüzde sekseni açlık sınırı altında yaşamaktadır. Kürt halkının tepesinde boza pişiren alçaklar, bürokratlar, özel tim elemanları, polisler, generaller çift maaşlı bir hayat sürdürmektedirler… Kürdistan’da birkaç yıl görev yapmak, işkence etmek, adam öldürmek onların hanesine çift maaş olarak geçmektedir…

3-Sağlık… Bir ülke sınırları içinde yaşayan herkesi devlet, işli veya işsiz, hastalık sigortasına bağlamak zorundadır. İşsiz bir insanın yaşamak ve tedavi olmak hakkı vardır. Bunlar insanlığın en az yüz yıldır kullandığı temel haklardır… Fakat Kürdistan halkının çoğu sigortasızdır. Köylerde, kasabalarda ve hatta küçük Kürdistan şehirlerinde beyin kanaması ve kalp rahatsızlığı geçiren bir Kürdün yaşama şansı sıfırdır. Doğubazayıt’ta kalp krizi geçiren DEP eski milletvekili Orhan Doğan’ın Van’a götürülene kadar vücut ölümü gerçekleşmişti… En az 500 bin insanın yaşadığı Ağrı’da bir kalp ünitesi yoksa, Kürtler böyle bir devleti taşımak ve siyaset olarak da çöpçatanlığını yapmak zorunda değillerdir. Hastane yoktur, fakat Kürt halkına işkence yapılacak modern binalar, Kürt halkını sindirecek modern silahlar, Kürt halkını kurşuna dizecek çift maaşlı alçaklar fazlasıyla vardır.

Kerpiç evli Kürdistan, birinci derecede fay hattı üzerinde kurulu bir ülkedir. Kürdistan coğrafyasının şansıdır bu. Fakat depremler insanı öldürmez, depreme dayanıksız binalar insanları öldürür. İnsanlar ve çocuklar durup durdukları yerde ölmezler, onlara devletlik yaptığını söyleyen alçaklar öldürür.
Beş buçuk şiddetinde bir depremde gerçekleşen ölümlerden, halkımı bin yıl ötesinden daha geride bir esaret, baskı ve yoksulluk altında tutan Türk devleti sorumludur.
Kerpiç yıkıntıları altında anne ve babalarının cesetlerini arayan Kürdistan Yetimi çaresiz çocuklar bir gün mutlaka bu alçaklıklığın hesabını soracaktır.
Depremde hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum…

10.03.2010

Hiç yorum yok: