30 Mart 2010 Salı

Kürd Burjuvazisinin Medyaya Verdiği Resim

Neşe Düzel’in Mehmet Kaya ile yaptığı röportaj her yönden incelenmeyi hakediyor. Hem röportaj yapanın jargonu, hem röportajın sunuluş biçimi hem de röportaj verenin dili ve ifadeleri röportajı Kürd aydınları ve siyasileri açısından anlamlı kılıyor.
Mehmet Kaya sunuşta işadamı olarak tanıtılıyor. Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığına ek olarak Diyarbakırspor’da almış olduğu görevden bahisle de ‘bölgenin’ önde gelen bir Kürdüyle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz.
Röportajı okuduktan sonra akılda kalanla hareket edecek olursak, Kaya’nın kendisini toplumun üst tabakasından görüp avamla arasına net mesafe koyduğunu anlıyoruz. Neşe Düzel’in bunu eleştirmeden parlatarak öne çıkarmasını ise son zamanlarda Taraf’ta gördüğümüz Kürdlere dair tavırla anlayabiliriz. Taraf açıkça Yeni Osmanlıcılık oynamaktadır; Osmanlı ülkede yönetimini işbirlikçileri vasıtasıyla kurmuş ve sürdürmüştü.
Konumuz Taraf değil, Mehmet Kaya ve ifade ettikleri olsun.
Mehmet Kaya bir Kürd siyasetçisi değil ama siyasi fikirleri olan biri. Toplumuna mesafeli olsa da toplumundaki dalgalara duyarlı ve onlardan hem geçmişte etkilenmiş hem bugün etkileniyor. Geçmişte basit bir eczacı iken, şimdi, kendi ifadesiyle bir işadamı; daha da büyümek istiyor…
İşadamlığına geldiğimizde kavram olarak yerleşen burjuva kelimesi üzerinde durmakta fayda var. Mehmet Kaya’nın röportajda bazı özlemleri dile getirmesinden hareketle, Kürd burjuva kesiminin artık oluştuğunu, kendine akacak yatak aradığını, bunu PKK’de ve onun vaad ettiği gelecekte bulamadığını anlıyoruz. Türklerle kimlik bahis olduğunda arasına net mesafe koyabilen bu Kürd bujuvasının algısındaki PKK’yle kendisini aynı cephede görememesinden hareketle AKP’ye mecburiyetten yakınlaştığı sonucunu çıkarabiliriz:
“Üç kesim Kürd var. Bir, orta sınıf ve üst orta sınıf Kürdler. Yani burjuva Kürdler… İki, orta sınıf ve orta sınıfın biraz altı Kürdler. Üç, DTP çizgisindeki Kürdler.
“DTP çizgisinde olmayan Kürdler de kimlik hassasiyetine sahipler. Kürd kimliğiyle yaşamak istiyorlar. Gelir seviyesi Türkiye ortalamasına yakın tüccar, sanayici, büyük esnaf, yönetici, serbest meslek sahibi insanlar bunlar…
Ve bunları AKP’lilermiş.
Kendi kategorize ettiği üç Kürd grubunun ortak noktasını da anlatıyor Kaya:
“Hepsinde Kürd kimliği hassasiyeti var. Hepsi de anadilde eğitim dahil, Kürdçe’nin kullanımının önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyor. Temel sorun dildir. “
Ve Kaya’nın Ankara’nın bölgede yapabileceklerine dair en önemli talebine gelelim:
“Irak’ın 36 milyar dolarlık ithalatı var. Bunun 20 milyar dolarını Diyarbakır sağlayabilir. Bu, bölgenin kurtuluşu demektir. Habur sınır kapısında bizim ihracatçılar 20 gün beklemek zorunda kaldığından yeni sınır kapıları açılmalı”
Röportajın özünü sanırsam bu alıntılarla buraya almış olduk. Mehmet Kaya’yı Kürd burjuvazisinin dile gelen seslerinden biri olarak anlamamak için sebep yok. Ankara’nın Kürdistan’daki yönetimini nasıl sürdürdüğünün ipuçlarından biri olarak anlamamak için de sebep yok. Ehmedé Xanî’nin yakındığı tipten bir Kürd önde geleni olarak anlamamak için de bir sebep yok. Hepsini birarada ifade ediyor Mehmet Kaya.
Röportajdan çıkarabileceğimiz analize gelince:
-         Kimlik mücadelesi Kürdlerin ortak sorunlarından biri olarak yerini almıştır (dil kimliği oluşturan harcın en önemli bileşenidir –Amin Maalouf). Bundan hareketle tüm Kürdlerin biraraya geleceği ortak ifade zeminleri aranabilir.
-         PKK sözcülerinin de sık sık ifade ettikleri üzere Türk Devleti’nin Kürdistan’daki son ayağı olarak AKP kalmıştır. Bu da kırıldığı takdirde Türk devleti Kürdistan’da zeminsiz kalacaktır. Burada soru olarak PKK’nin bu boşluğu doldurup dolduramayacağını, buna yetenekli veya istekli olup olmadığını sorabiliriz.
-         Kürd burjuvazisi bugün kendini Türk sınıfsal katmanlarıyla ölçüyor olsa bile realitede Kürdistan’ın jeoekonomisinin Anadolu’yla değil Kürdistan’la bütün oluşturduğunu hissetmekte, talepleriyle bunu dile getirmektedir. TC deneyimi Kuzey Kürdistan’a ekonomik bir fayda getirmemiş, 85 - 90 yıllık bu zoraki ulus-devlet deneyinden sonra Kürd burjuvazisi Kürdistan’ı bölen sınırların (daha fazla sınır kapısıyla) açılmasını dile getirmek zorunda kalmıştır; kendi geleceği açısından başka çıkış yolu görememektedir, Ankara veya İstanbul’dan Kürdistan’ı bölen sınırların kalkmasından başka bir beklentisi yoktur.
Toparlayacak olursak, Kürd burjuvazisi ;
1.      Kendini tanımlama arayışındadır. Halkını küçümsediğinden veya bunu ulu orta ifade edebildiğinden hareketle bir öncü rolünü ondan beklemek bugün için ahmaklıktır.
2.       Türklerle aynı olmadığını bilse bile bazı reformlarla Ankara yönetimi altında Türk sınıfdaşlarıyla ‘eşit’ olabileceği iyimserliğini / ahmaklığını taşımaktadır. 
3.      Vatan, Kürdistan kelimesine henüz uzaktır ama Güney’den gelecek bir ‘Güney Burjuvazisi Dalgası’ yeni algılara sebep olabilir; bir yerlerde bir potansiyel var gibi görünüyor…
PKK ile ilgili değerlendirildiğinde;
-         bu kesimle, kendi içindeki burjuvalara rağmen arasını kuramamıştır veya kurmamıştır. Politika olarak düşünüldüğünde, kuramamıştır daha doğru bir ifadedir.
-         Kuzey Kürdistan’da PKK dışında Kurdî veya Kurdistanî bir örgütlenme yoktur; AKP Kürd siyasetinin dolduramadığı bir boşluğu doldurmaktadır.
Bu röportajdan hareketle özet olarak şunu diyebiliriz: Kürdler, her kesimiyle milli aidiyete ulaşmışlardır, sıra vatan algısının yaratılmasındadır.
Yazıyı kapatmadan önce müsaadenizle bir başka yorum çıkarmayı deneyeceğim: Analiz ettiğimiz türden bir röportajı bir Kürd gazetesi / yayın organı yapabilir miydi?
Bunun denemelerini Kürdistan Post’ta görüyoruz ama bir Kürd insanının bireysel ve yoğun emeğiyle yayınlanan bir organ olduğundan bunları henüz kurumsal bir çaba olarak değerlendiremeyiz. Cevabı hayır olarak verirsek Kürd medyasının tüm Kürdlere hitap eden veya ulaşan bir medya olmaktan uzak olduğu sonucunu çıkarabiliriz (ülke dışında yayınlanıyor olmak handicap, finans problemleriı orta yerdedir). Kürdlerin ‘önemli’ bir kesimi kendi seslerini Kürd medyasında Kürdlere duyurabilmekten uzaktırlar. Birbirimizi okuyan ‘biz’, geri kalanların sesini ancak Türk medyasından duyabiliyoruz ama onlar bizim sesimizi duyabiliyorlar mı veya ne kadar duyabiliyorlar, bilmiyoruz.
Aynısı, kullandığımız dilden (Türkçe) ve alfabeden dolayı Kürdistan’ın diğer parçaları için de geçerli bir eleştiridir.
Kürd editörlerinin ve onları finanse etme imkanlarına sahip Kürd insanlarının burada doldurabilecekleri; öncelikle prestijlerini, sonar tiraj ve kârlarını arttırabilecekleri bir boşluk gördüklerini umuyoruz.
Mehmed Husedin

 mhusedin@yahoo.com

Hiç yorum yok: