19 Mart 2010 Cuma

Katledilen İnsanlık; HALEPÇE


Bugün Halepçe ve Beyazıt katliamlarının yıldönümü. Toplumda derin yaralar açan her iki katliamda yerler ayrı olsa da zihniyet aynı

TARİH: 16 MART 1988
YER: HALEPÇE


Irak ordusu, dünyanın gözü önünde İran sınırına yakın Halepçe kentine helikopter ve savaş uçaklarıyla kimyasal yağdırdı. Kent bir anda mezara döndü, binlerce Kürt öldü, on binlercesi yaralandı. 22 yıl sonra 'soykırım' olarak kabul edildi.

Yıllarca süren bir katliam: Halepçe

İran-Irak Savaşı'nın sekizinci yılında Enfal Operasyonu kapsamında gerçekleştirilen Halepçe Katliamı'nda, binlerce Kürt korkunç şekilde katledildi. 16 Mart 1988'de gerçekleştirilen katliam sırasında İran sınırına yakın bir bölgede bulunan Halepçeliler, Irak ordusunun helikopter ve uçaklardan attığı kimyasal gazlardan kendilerini koruyamadı. Saldırılarda 10 binlerce kişi öldü 10 binlerce kişi onarılamayan bir şekilde yaralandı. Üzerinden 22 yıl geçen katliamın izleri halen dün yaşanmış gibi orta yerde duruyor. Halepçe katliamıyla sonuçlanan Enfal Operasyonu ise aslında 1978 yılında uygulamaya konuldu.

Katliam 1978 yılında toplu köy projesiyle başladı, ancak 1979'da Irak-İran savaşının başlamasıyla kesintiye uğradı, 1986 yılında iki ülke arasındaki savaşın rutinleşmesi sonucu yeniden hayata geçirildi. Enfal Halepçe Katliamı ile soykırıma dönüşerek 92 yılına kadar devam etti.

Molla Mustafa Barzani'nin 1958 yılında Abdul Kerim Kasım tarafından Sovyetler Birliği'nden çağırılarak otonominin verilmesi Kürtlerin tarihte elde ettikleri en büyük kazanım oldu. Ancak 1973 yılında kabul edilen, Kürt tarihinde de 'Aş Betal' diye geçen ve Molla Barzani tarafından imzalanan anlaşma enfalin başlangıcı oldu. Anlaşmanın ardından Kürt hareketi içinde yaşanan çalkantı ve 3 yıl sonra da Celal Talabani'nin resmen Kürt güçlerini ikiye bölme girişiminden daha fazla güç alan Irak rejimi, 1978 yılında Federe Kürdistan Bölgesi'ni boşlatma ve asimilasyonu hızlandırma amacıyla uygulamaya koyduğu toplu Köy projesiyle enfalı başlattı. 'Aş Betal' olayından sonra KDP ciddi bir sarsılma yaşadı. Celal Talabani'nin de ayrılmasıyla ciddi bir şekilde darbelendi. Bunu iyi bir fırsat olarak görüp değerlendiren Hasan Bekir yönetimindeki Irak rejimi toplu köy projesini geliştirdi.

'Aş Betal' zemin yarattı

Toplu köy projesi çerçevesinde ilk önce köyler boşaltılmaya başlandı. Ardından küçük kasabalar ve sırasıyla büyük kasaba ve ilçeler boşaltılmaya başlandı. Toplu köy projesi direnişi kırılan Kürtleri tamamen ele geçirmeyle daha iç bölgelere aktarılarak asimilasyonu hızlandırmak amacıyla geliştirildi. Türkiye ve İran sınırına yakın yererler olan Xakurkê'deki 36 köyden başlanarak Diyana, Sideka gibi ilçelere bağlı ve giderek iç bölgeler olan Revanduz'a doğru oradan da Kandil alanına doğru genişleyen bölgede ne kadar köy varsa boşaltılmaya başlanarak Enfal hareketi sürdürülmeye başlandı.

Önce asimile etmek istediler

1978 yılında toplu köy projesiyle başlayan Enfal hareketi sonucunda Xakurkê'den Kandile kadarki alanda bulunan yüzlerce köyden tahliye edilen Kürtler geçici olarak Hewler yakınlarında kurulan bölgelere aktarıldı ve orada tutulmaya başlandı. Boşaltılan köylerin tümü yakılıp yıkıldı. Dağlara çekilenler çekildi, geri kalanlar ise Hewler yakınlarında hazırlanan merkeze aktarıldı. Her ne kadar adına toplu köy merkezleri denilse de, Hewler de toplanan aileler Araplaştırılmak amacıyla oradan da alınarak Irak içlerine doğru aktarıldı.

79'da ara verdiler

'Aş Betal' olayıyla başlayıp 1978 yılında toplu köy projesiyle devam eden Irak rejimin Kürt enfali 1979 yılında Irak yönetiminin el değiştirerek Saddam Hüseyin'in başa gelmesiyle devam edecekti. Çünkü enfal ile darbelenen Kürt direnişinin bitirilmesi ve Kürtlerin tamamen asimile edilmesi hedeflenmişti. Saddam'ın iktidara gelmesinden sonra enfalın hızlandırılarak sürmesi beklenirken tersine bir gelişme oldu. İktidara yeni gelen Saddam Hüseyin Kürtlerin 'hesabını' sonraya bırakkı. Önce 1979 yılında Kürtlerin kurban edildiği Cezayir anlaşmasını fes ederek 9 yıl sürecek olan Irak-İran savaşını başlattı. Bu savaş aynı zamanda daha sonra büyük bir soykırımla sonuçlanacak olan Enfal operasyonunu birkaç yıllığına kesintiye uğrattı. Bu beklenmedik gelişme karşısında ilk önce Saddam Hüseyin'in enfalden vazgeçtiği söylenmeye başlandı. Ancak Musul ve Kerkük'ü Kürtsüzleştirmesi, çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan binlerce kişinin ölümüne neden olan Halepçe'de kullandığı kimyasal silah, onun enfali ne denli önemsediğini ve gerçekleştirmek istediğini sonradan gösterdi. Onun gerçek ve acımasız yüzünü iki yüzlü dünyaya gösterdi.

Savaş rutinleşti Enfal başladı

1978 yılında başlayıp, ancak Saddam Hüseyin'in iktidara gelmesiyle başlayan Irak-İran savaşıyla kesintiye uğrayan Enfal 1986 yılında yeniden başladı. Ancak bu kez her saldırlar eskisinden de acımasız ve insanlık dışıydı. Baas rejimi askerlerinin daha da acımasızlaşmıştı. Kaledizê, Sengasor, Jarava, Bestestên, Tosuran ve Penalkê ile bu kasabalara bağlı tüm köyler boşaltıldı. Buralarda biraz daha büyük bir yer olan sadece Ranya ve Soran mıntıkasının en büyük kenti olan Süleymaniye kaldı. Eski enfal denemelerinde evlere çok fazla karışılmıyordu. Ancak bu kez öyle olmadı. Bölgeyi Kürtsüzleştirmekte kararlı olan Saddam, boşalttığı yerleşim yerlerindeki evlerin tümünü patlayıcılarla havaya uçurdu.

Halepçe Kürt katliamını belgeledi

Halepçe Katliam'ına kadar Musul, Kerkük, Zaxo, Dıhok, Hewler ile Süleymaniye ve buralara bağlı kasabalarda on binlerce insanın kaybedildi. Halepçe aslında sistematik olarak Kürtlere yönelik uygulanan katliamın bariz bir örneği oldu. Halepçe Katliamı aynı zamanda Saddam Hüseyin'in katliamlarını dünya duymaya başladı. Oysa bu katliam ne ilk ne de son katliamdı. Bu katliama gelene kadar milyonlarca Kürt tutuklandı. On binlercesi öldürüldü. Milyonlarcası sürgün edildi. Enfal döneminde sürgün edilen Kürtlerden bazıları dünyanın öbür ucuna ulaştı. Halepçe katliamı enfal uygulamasında bir sonuçtu.

Bölge devletleriyle uluslararası tüm güçler Baas rejiminin yıllar süren Kürt enfalını görmezden geldi. Hiç kimse Baas rejimi tarafından sistematik bir şekilde on yılı aşkın bir zaman alan Kürt enfalını görmedi. Uluslararası diplomatik, siyasi çıkarları gereği bunu görmezden gelebildiler. Yıllarca Kürtlerin katliamlardan geçirilmesi karşısında üç maymunları oynayan dünyanın 'ilerici güçleri' ayuka çıkan insanlık suçu Halepçe Katliamı karşısında da uzun süre sessizliklerini sürdürdüler. Saddam'ı yaratan ve Kürtler üzerindeki katliamlarının adeta suç ortaklığını yapan bu güçler Halepçe Katliamı'ndan sonra da uzun süre sessiz kalmayı tercih ettiler. Halepçe Katliamı bu anlamıyla da Kürt gerçeğinde dünyanın iki yüzlülüğü bir kez daha çok somut bir şekilde ortaya çıkardı.

Enfal Halepçe'den sonra da devam etti

Halepçe gibi ürpertici ve kanlı bir sonuç ortaya çıkmasına rağmen Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak Baas rejiminin Kürt enfalı politikası durmadı. Bu politika 1990 yılındaki I. Körfez Savaşı'na kadar devam etti. 78 yılında Hasan Bekir iktidarında başlatılan enfal hareketi 1992 yılına kadar devam etti. 1990 yılındaki I. Körfez Savaşı'nda Kuveyt'te darbe yiyen Saddam Hüseyin'in sözde cumhuriyet muhafızları tankları, toplarıyla gelip Federe Kürdistan'a yöneldi. Yüz binlerce Kürdü yine dağlardan Türkiye ve İran sınırlarına sürdüler. Yüzlercesi yolda hastalık, açlık ve ilaçsızlıktan öldü. Kürt trajedisine yeni bir halka daha ekledi. Türkiye ve İran'a göç edenlerden hayatta kalanların bir kısmı bir yıl içinde geri döndü. Ülkede kalanlar için de çoktan bıçak kemiğe dayanmış hatta içine kadar da işlemişti. Sonuç bilinen 1992 halk isyanı oldu.

Acısı çok, bedeli ağır oldu!

1992 yılına gelindiğinde artık Güneyli Kürt güçleri adına tek peşmerge dışında hiçbir şey kalmamıştı. Enfal ve katliamların canına tak ettiği Kürtler Kaledizê'den bir isyana başlattı. İki gün içinde isyan tüm Federe Kürdistan'a yayıldı. KDP ve YNK darmadağın olmuştu. Tek tük peşmergeleri dışında Güneyde hiçbir şeyleri kalmamıştı. Barzaniler ve Talabani de ülkeyi terk etmişti. Halkta da ne umut ne de yaşam adına bir şey kalmıştı. Topraklarından sürülme, her sürgünde yüzlercesinin ölümü, yine aralarından götürülüp öldürülenler ve zindanlara atılanlar ile 14 yıllık enfal politikasının acıları halkı ya teslim olmaya götürecekti ya da bir isyana. Her gün biraz daha kinini biriktiren halk sonunda Kaledizê'de patladı. Saddam Hüseyin'in cumhuriyet muhafızlarının kalelerini tek tek ele geçirdi. Kaledizê de başlayan isyan ateşi Federe Kürdistan'ın tamamını sardı. Halk Kerkük, Musul dışındaki topraklarının tamamını ele geçirdi. Bir süre sonra da KDP ve YNK gelip üzerine oturdu ve halkı yönetmeye başladı. Federe Kürdistan'da bu gün elde edilen kazanımlar da 14 yıl boyunca süren ama çok acılar yaşatan enfal hareketi uygulamasının sonucunda oluşan birikimlerin Kaledizê'deki patlamasının ürünüdür.

Bu dünya Saddam'a da kalmadı

Döktüğü Kürt kanı üzerinde büyüyen ve insanlık kasabı Saddam Hüseyin ABD'nin Irak'ı işgalinden 8 ay sonra yani 15 Aralık 2003'te doğum yeri olan Tikrit'te bir çiftliğin altındaki özel bir sığınakta yakalandı. Kısa bir süre sonra mahkeme önüne çıkarılan Saddam 1982'de kendisine karşı düzenlenen bir suikast girişimini gerekçe göstererek Duceyl'de 148 Şii köylüyü öldürmekten insanlığa karşı suçlu buludu ve idama mahkum etti. Saddam'ın Kürtlere yönelik katliamlarına sessiz kalan ABD Saddam'ı Halepçe Katliamı'ndan yargılama gereği bile duymadı. Yaklaşık 3 yıl tutuklu kalan Saddam 30 Aralık 2006'da sabaha karşı saat 05.00'te asılarak idam edildi.

Kimyasal Ali idam edildi

Halepçe Katliamı'nın başrolünde yer alan Ali Hasan El Mecid, nam-ı diğer Kimyasal Ali Katliam'dan tam 22 yıl sonra idam edildi. 17 Ocak 20010 günü Halepçe Katliamı ile ilgili nihai kararını açıklayan Irak Yüksek Mahkemesi, Irak diktatörü Saddam Hüseyin'in kuzeni, Kimyasal Ali'yi, Halepçe'deki kimyasal gaz saldırısının sorumlusu olarak insanlığa karşı suç işlemekten idama mahkum etti. Kimyasal Ali'nin cezası 24 Ocak 2010'da infaz edildi. Böylece en büyük Kürt kasabı Saddam Hüseyin'den sonraki ikinci büyük kasap da idam edilmiş oldu.

Kimyasal Ali, daha önce, Haziran 2007'de görülen 180 bine aşkın Kürdün öldürüldüğü 1988 yılındaki Enfal katliamı davası, 2008 yılında görülen 1991 yılındaki 1. Körfez Savaşı ardından Şii ayaklanmasının bastırılmasındaki katliamlar ile 2009'da görülen, 1999 yılında Şiilere yönelik katliamdan dolayı da idam cezasına mahkum edilmişti. Kimyasal Ali, ABD askerlerinin Irak'ı işgalinden 5 ay sonra Ağustos 2003'te yakalanmıştı.

20 yıl sonra soykırım dediler

Üzerinden 22 yıl geçtikten sonra Irak da Halepçe'de yaşananları 'soykırım' olarak kabul etti. Irak Temyiz Mahkemesi geçtiğimiz aylarda aldığı kararda Halepçe'nin 16 Mart 1988'de maruz kaldığı kimyasal saldırıyı 'soykırım' olarak kabul etti. Halepçe davası avukatlarından Bekir Hamad Siddiq, kararın mahkeme heyeti tarafından çoğunlukla kabul edildiğini belirterek, 'insanlık karşı işlenen suç' yerine 'soykırım' ifadesinin kabul edildiğini söyledi.

Tarihte kara bir leke: Enfal Operasyonu

Enfal harekatı, Baas rejiminin 1968'de iktidarı ele geçirmesinden itibaren uygulamaya koyduğu bir Araplaştırma politikasıydı. Kürtlere karşı uygulanan Enfal Operasyonu, 23 Şubat ile 6 Eylül 1988 tarihleri arasında coğrafi olarak altı ayrı Kürt bölgesinde yürütülen ve toplam sayısı sekiz olan eşgüdümlü bir askeri saldırıya verilen addı. Enfal, 'ganimet' anlamına gelmekteydi. Saddam bu dini terimi kullanarak kendisini İslam'ın temsilcisi, katlettiği masum halkı ise kafir olarak nitelendiriyordu. Operasyon, kendisine Federe Kürdistan'da Saddam Hüseyin'inkilere denk yetkiler verilen Ali Hasan el-Mecit tarafından yürütülüyordu ve Kürtler ona 'Kimyasal Ali' lakabı taktı.

Enfal Operasyonu boyunca binlerce köy tahrip edildi. Kimyasal saldırıların ardından sivil halk bir araya toplanarak kamplara nakledildi, esir muamelesi gördü ve önemli bir kısmı öldürüldü. Kadınlar ve çocuklar özel kamplara, yaşlılar Güney Irak'a yollandı. 15 ile 50 yaş arası çok sayıda erkek ise büyük bir gizlilik içinde katledildi. Enfal Operasyonu'nda öldürülen Kürtlerin sayısına dair muhtelif açıklamalar yapılmakla birlikte bu sayının en az 100,000 olduğu tahmin ediliyor. Kürt kaynaklarına göre ise operasyon sırasında ölenlerin sayısı 180,000'dir. Enfal kurbanlarının çoğunun, özellikle erkeklerin ve erkek çocukların cesetleri dahi bulunamadı.

MİRSEVDİ TOPRAKOĞLU
İSTANBUL

Hiç yorum yok: