19 Mart 2010 Cuma

Diyarbakırspor yol ayrımında

Takım ya siyasal temelli çiftestandartlara tepkisini gösterip ligden çekilecek veya onların sözde kurallarıyla kümeye düşürülecek.
Diyarbakırspor yıllar sonra binbir güçlükle çıktığı Süperlig'den tekrar kümeye düşmekle yüzyüze. Bir önceki alt ligde kaydettiği başarı öyküsü, Süperlig'de başka bir öyküye dönüştü.
Hemen her maçı olaylı geçti.
Maç için gittigi birçok Batı ilinde Diyarbakır'ı, yani Kürtleri temsil ediyor diye karşı takımın taraftarlarınca hakaret içerikli sloganlarla dışlandı sürekli.
Kendi sahasındaysa çiçeklerle karşıladı misafir oyuncuları ve taraftarlarını; kendi takımları kendi sahasında, hem de en yakın rakip tarafından (Denizlispor) yenildiği halde rakip takımı alkışlamayı bildi Diyarbakır halkı.
26 Eylül 2009 tarihinde Bursaspor ile Bursa'da yaptığı maçta, Diyarbakırspor için tribünlerden atılan ırkçı sloganlar ve Diyarbakırlı 23 izleyicinin yaralanması olayı bu takımın dışlanma hikayesinin düğüm maçı oldu.
Diyarbakırspor yönetimi bu olaydan sonra dışlayıcı tutumlara ve saldırganlığa karşı sabırlarının kalmadığını, bu yüzden ligden çekilebileceklerini açıkladılar. Kulüp Başkanı Çetin Sümer o günlerde Amerikan Sesi Radyosu'nun Kürtçe Bölümüne verdiği mülakatta "Kürt takımı oldukları için dışlandıklarını" söylemiş, Türk basınından gelen malum tepkiler üzerine ise "sözlerinin yanlış anlaşıldığını" belirterek çark etmişti.
Çetin Sümer, eski Devlet Bakanı ve SHP Diyarbakir Milletvekili Salih Sümer'in yegenidir.
Ama Çetin Sümer gibi Kürt siyasal tabanından gelmeyen birinin başında bulunduğu bu takım bile ne yaptıysa Türk Futbol Liginde tutunamadı ve şimdi onların "sözde" disiplin ve hakem kurulu kararlarıyla küme düşürülüyor.
DTP de benzer bir talihsizliği yaşadı. En uzlaşmacı ve yasalara en çok itina gösteren iki milletvekili, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, milletvekillikleri ellerinden alınarak cezalandırıldı.
Diyarbakırspor'un Türkiye Süperlig'inde kalma mücadelesiyle DEP, HADEP, DTP ve BDP gibi Kürt partilerinin Meclis'te kalma mücadeleleri birbirine benzer.
Her ikisi de koşulsuz olarak "Türk ırk" çıkarlarının ve "Türk ırk" yasalarının geçerli olduğu o platformlarda daha fazla kalamadan bir şekilde düşürülüyor.
Kürt siyasetçilerinin ağızlarından çıkacak en ufak bir demeç partileri hakkında kapatma davası açılmasına, milletvekilliklerinin kaldırılmasına veya milletvekili dokunulmazlığı olduğu halde tutuklanmalarına vesile olabiliyor.
Bir Diyarbakırspor taraftarının ise tribünlerdeki en ufak bir hareketi takımın büyük cezalar almasına yetebilyor.
Kürt partilerinin kalem kırıcıs Anayasa Mahkemesi; Diyarbakırsporun azrailiyse TFF (Türk Futbol Federasyonu) oluyor.
Bu iki örnek, Kürtlerin Türk sistemine entegre olma mücadelesinde karşılaştıkları en yalın olgulardır.
Mağduriyetiniz büyük ancak istem ve hedefleriniz küçük olduğunda bu tür talihsizlikler ve hayalkırıklıkları yaşamanız kaçınılmazdır.
Siyasette küçük hedef sahibi olmakla, futbolda safı ve mağduru oynamak asla kazandırmaz.
Türk siyaseti, ilhamını "inkar ve uzlaşmazlık"tan alır; evai çeşit çirkefliğin döndüğü Türk futbolu ise bunun en çıkarcı ve en lümpen teslimidir.
Türkiye'de son yıllarda "Türk futbolu"nu kalite itibariyle yükseltme ve futbolda bir marka değeri yaratma konusunda çeşitli çabalardan sözedilmektedir.
Oysa Bochum Savcılığının sürdürdügü "şike, hile ve manipülasyon" soruşturmasında "Türk futbolu"nun birçok yıldız (!) takımının oynadığı maçların adı geçmektedir.
Türk futbolu, Türk siyasetinden daha kirli ve daha acımasızdır.
Hiçbir takım yoktur ki, TFF'nin ve YHK'nin (Yüksek Hakem Kurulu) sürekli tartışmalı kararlar aldığıni iddia etmesin.
Diyarbakır'ın oynadığı tüm maçlarda "miliyetçiliğiyle" tanınan hakemlerin atanması raslantı değildir.
Türkiye, hemşehricilik kültürünün ve buna başlı çıkar ilişkilerinin "lobi" olarak kullanılabileceği ilginç bir ülke. Her hakemin, her TFF üyesinin bir memleketi olduğunu düşünün...
Örneğin TFF üylerinden Levent Kızıl, Bursalıdır. Alin size Türk Futbol Federasyonu'nun Diyarbakırspor hakkında vereceği "adıl karar"!
Devletin tepesinde; ordusu, yargısı ve anayasasında adalet kavramı rencide ediliyor ve çiğneniyorsa futbol gibi binbir çıkarın ve şikenin olabileceği alanlarda adaletin ve tarafsızlığın egemen olması imkansızdır.
Diyarbakırspor yönetimi, kendisini, ona aftedilen "kimliğinden" uzak tutmaya özen gösterse de, gölgesi gibi bundan kaçamaz.
Başı her sıkıştığında devletin valisinden ve bakanından mecal bekleyen bir yönetim anlayışı, hiçbir zaman kendi halkıyla bütünleşemez. Bütünleşemedigindeyse iki lig arasında sürekli dokumaya devam edecektir.
Bursaspor ile 26 Eylülde yapılan maçta ırkçı saldırılara maruz kalındığında "ligden çekileceğiz" sözü yerine getirilmeli ve Şeyhmus Diken'in dediği tabirle, "alın liginizi başınıza çalın" denilmeliydi.
Tüm Diyarbakırspor taraftarı, yönetime çağrıda bulunarak "takımı ligden çek" mesajı veriyor.
Yönetimden ses çıkmazken, TFF aldığı bir kararla, Diyarbakırspor-Bursaspor maçında Diyarbakırspor'u hükmen 3-0 mağlup saydı. Ve küme düşme neredeyse kesinleşti. Şimdi aynı kurum, bır iki gün içinde Diyarbakırspor-IBB maçının kararını verecek.
Zamanında, muhtemelen devlet erkanının telkinleriyle ligden çekmediğiniz takım şimdi Meriç'in ötesinden gelen yurtsuzlar tarafından, kılıfı uydurulmuş oyunlarla, güçlükle çıkmış olduğunuz ligden küme düşürülüyorsunuz Sayın Çetin Sümer. İstediğiniz kadar TFF'nin kapılarına siyah çelenkler asın, bir milim yol alamazsınız. Zira o ülkede kanunlar Türkler ile Kürtler için farklı işliyor.
TFF, TBMM gibi bir Türk kurumudur; başında bulunduğunuz Diyarbakırspor ise her ne kadar halkıyla ve kentiyle özdeşleştirilmeyi tercih etmiyorsa da, isminden dolayı oradan dışlanıyor. Siz Türk basınına verdiğiniz demeçlerde istediğiniz kadar "Türk futbolu", "Türk vatandaşı", "Türk adaleti" gibi yağlı ama içi boş terimler kullanın, gene yaranamazsınız.
Kürtler, mağdur düştüklerinde ilkin çok mantıklı bir açıklama yaparlar ancak sonunu bir türlü getiremezler. Araya giren süreçte, yüzseksen derecelik bir değişimle tekrar mağdur edildikleri kulvarda yol almaya devam eder. Bu bir genetik özelliktir.
Diyarbakır'a, Kürt değerlerine sahip çıkacak ve kentin kültürel mirasını cesurca temsil edebilen bir futbol yönetimi yakışır.
Ve Kürt siyaseti, Kürt kurtumları, basını ve aydınları siyasal analizlerin çeyreği kadar çağın dinamiklerinden sporla da ilgilense özlemini çektiği 'ulusal inşaa'nın daha da kolay gerçekleşeceğini farkedecektir.


  
Mehmet Sebatlı
sebatli@hotmail.com

Hiç yorum yok: