19 Mart 2010 Cuma

Can Kasapoğlu’na yanıt!-Islam ve Alevilik Uzerine

Düşüncelerimi sizlerle paylaşmadan önce, bir hususu açıklamak isterim: Hiç bir dini görüş, bir öteki görüşten üstün olamaz. Ancak, O’na inanan kesimlerce kutsal sayılır ve saygı ile karşılanır, o görüşe inanmasan bile.
Tarihini bilmiyen, geçmişini irdelemeyen ve ondan dersler çıkaramayan halklar, tarih sahnesinden yok olmaya mahkumdurlar.
Can Kasapoğlu kardeşimizin “Alevilik İslam mıdır tartışması” başlıklı bir yazıları basında yayınlandı. Alevilik İslam içi mi, İslam dışı mı tartışmasını “ 70 yılların Türk solunun bazı fraksiyonlarınca ‘Allah var mıdır yok mudur?’ tartışmaları gibi zaman zaman dışa yansıtılıyor ve sanki bu konuyu tartışıp netleştirmek devrimin bir parçasıymış gibi lanse ediliyordu...” diyor ve devam ediyor: “ bazı kesimler siz tartışa durun ama, sağcılar, muhafazakarlar, tutucular, dinciler ve milliyetçiler işi götürüyor yoldaşlar demeye başlamıştı bile” diyor.
Bu tartışma benzer görünse bile, içeriği hiç de benzememektedir. Aleviler, verilen Kürt Ulusal Mücadeleden güç alarak son 10-15 yıldır, Aleviliğini irdeliyor, yazıyor, çiziyor ve gerçek Aleviliği arıyor. Anadolu ve Mezopotamya’da Hirıstiyan’lar yok iken, yaşanmış Aleviliği tesbit ediyorlar. Araştırmacı yazarları Erdoğan Çınar, Faik Bulut, Mehmet Bayrak ve onlarca yazarları sayesinde, Aleviliğin kayıp bin yılına dek varabiliyorlar ve Aleviliğin İslam’la hiç bir ilişkisinin olmadığını; İslamlığı İttihatçılarca siyasi amaçlarla Alevilere yamalandığını tesbitini yapıyorlar. Aleviliğin kendine has bir yaşam felsefesi, yaşam tarzı olduğunu söylüyorlar ve öyledir de.
Sayğı ile andığımız Ozan Mahsuni’nin dizelerı anımsadım: “Bırak beni konuşayım / yine sana danışayım...” der. “Gerçek hakikat, fikri münasebetten doğar” der atalarımız.
Türk solu, 70’lı yıllarda Kürtlere: “Kürt sorununu şimdilik gündeme getirmeyin. Devrimi yaparsak, o zaman haklarınızı veririz” diyorlardı. Ama o günün Kürt Ulusal Mücadalesi’ni veren çekirdek kadro, onlara uymadı. Kürt Halkı’na güvenerek Ulusal Mücadeleyi vererek bugüne dek getirdiler.
Aleviler, İslamın içinde yer alarak, yıkılan kutsal mekanları ve yakılan baba ocaklarını (köylerini) elbette onaramazlar. Ancak İslam’la ilişkisi olmayan binlerce yıl önceki Alevilik köklerine bağlı kalarak, Pir Sultan, Nesimi, Seyid Rıza,... ve Şeyh Bedrettin’in ulularının duruşuyla, yaşam felsefesine uygun olarak, ezilenin yanında yer alarak Aleviliğe sadık kalırlar. Gerçek Alevilikte budur bizce.
Bugün ülkede ezilen, horlana ve hatta yok etmek için asimilasyon dahil olmak üzere her türlü yöntem üzerlerinde denenen Kürt Halkı’n yanında yer almalı tüm Aleviler. Dilleri Kürtçe olsun, Türkçe ve ya başka bir dil olsun fark etmez.
Bir kişinin Müslüman sayılabilmesi ve ya olabilmesi için, tüm Müslüman şartlarını ve kurallarını yerine getirmesi gerekirdiği gibi, ezilen halkların yanında yer almayan bir kişide Alevi olamaz, Alevi sayılamaz.
Yazar kardeşimiz: “ Alevilik Aleviliktir dense mesele kapanır” diyor. Saygı değer Can, nasıl bir Alevilik? Cem Vakfı’nın başını çektiği, Aleviliğin tüm özelliklerinden arındırılmış; bir kaç kuruş ve ya paye uğruna hükümete pazarlanan ve İslam’ın içinde eritilecek bir Alevilik istemiyoruz?
Alevilerin amacı: Tüm halkların sesi olacak bir anayasa ve Demokratik bir Cumhuriyetin ülkemizde hayat bulması için hizmet etmektir.

Hiç yorum yok: