17 Mart 2010 Çarşamba

Batı uygarlığının temeli doğuda atıldı

Mısır, Hint ve Çin’in uygarlık ana nehrine katkılarını tartışmak büyük bir çalışma ister. Neden daha çok tarım ağırlıklı olduklarını, kendi bölgelerini aşma irade ve gücünü niye gösteremediklerini özce sorgulamak öğretici olabilir. Kendi içlerinde oldukça gelişkin oldukları, çok uzun süreli ayakta kalışlarını ekonomik tekele, özellikle uzun alan ticaret tekelciliğine başvurmamalarına borçlu oldukları kanısındayım. Üçünün de dış ticareti yok gibidir. Tarım ve ticaretin iç yapısında da tekele fazla şans tanınmadığı görülüyor. Mevcut siyasi tekel ekonomik tekelcilikten uzak kaldığı oranda uzun ömürlü oluyor. Siyasi ve askeri güç dışta tehlikeleri, içte kaosu önleme anlamında daha az itiraz topluyor. Dolayısıyla ömrü uzuyor. Son tahlilde bunlar da ekonomik rant tekelleridir.

Mısır, Greko-Romen kültürünü etkilediği oranda, Avrupa kültür ve uygarlığına katkısını vermiştir. Afrika için sanki olmamış bir kültür konumunda kalmıştır. Ticarete el atmamıştır. Ortadoğu’dan da kendini soyutlamıştır. Belki de devlet eliyle sosyalizm için ilk örneklerdendir. Benzer örneklerden hiçbiri Mısır kadar etkileyici değildir. Mısır tümüyle, Hint ve Çin ise kısmen ortaçağ uygarlığına Ortadoğu üzerinden katılmışlardır. İslamiyet hepsini kendi havuzuna akıtıp Avrupa’ya sunmada temel bir rol oynamıştır.

Hititler, Hurri-Mitanni müttefiki olarak uygarlığı Anadolu’ya yaymıştır. Ege kıyılarındaki etkisiyle Yunan Yarımadasındaki yeni uygarlıksal gelişmeye en az Mısır ve Fenikeliler kadar katkıda bulunmuştur.

Mısır’ın yapamadığı ve boş bıraktığı uzun alan ticaretini Doğu Akdeniz’de üslenmiş Fenike adlı kavim gerçekleştirmiştir. Ortadoğu ve Mısır kültürünü Avrupa’ya ilk yaygınlaştıranlar da Fenikelilerdir. Yunanlılara alfabeyi onlar öğretmiştir. Manevi kültürün taşınmasında da rolleri önemlidir.

İsrail Krallığının etkisi daha çok manevi alandadır. Daha önemlisi, İbrani geleneğinin tek tanrılı dinleri üretmesidir. Sanki Mısır ve Sümer maddi devleti karşısına manevi devleti çıkarmak gibi tarihsel bir gerekçeleri varmış gibi. İbrani geleneğine dar Yahudi penceresinden bakmamak gerekir. Yahudi bu geleneğin daha çok maddi para kolunda yükselirken, manevi kolunda peygamberler, yazarlar ve aydınlar, entelektüeller vardır. Her iki kolda da etkili olmaları dünya uygarlık tarihini derinliğine etkilemiştir. Uygarlığı tam olarak tanımak için Sümer, Mısır ve İbrani geleneği bütün yönleriyle çözümlenmek durumundadır. Bu açıdan Avrupa’yı sadece ortaçağ ve kısmen antik Greko-Romen kültürüne dayanarak izah etmek ayakları havada kalan bir anlatım tarzıdır.

Medlerin henüz tam gün yüzüne çıkmamış bir uygarlık etkisi vardır. Bilinen en önemli özellikleri Zagroslarda yaşayan Hurri kökenli oldukları, Farslarla akrabalıklarının bulunduğu ve Aryen kabileler biçiminde bir kol oluşturduklarıdır. Asur’un yoğun baskısı altında direnişçi bir kimlik kazanmışlardır. Esas eğitici ve örgütleyicileri olarak Mağ adı verilen rahipleri vardır. M.Ö. 700’lere doğru konfederatif bir birlik oluşturdukları, Medya denilen bugünkü Batı İran ve bugünkü İran, Irak ve Türkiye sınırlarının yakınlaştığı alanda yaşadıkları kesindir. Kafkaslardan inen İskitlerle bazen dost, bazen çatışmalı oluyorlar. 612’de Asurları yenmeleri ünlerini artırıyor ve önlerini açıyor. M.Ö. 585’te Frigyalıları Kızılırmak kıyısında yendikleri bilinmektedir. Bu arada Mağlardan Zerdüşt adında yetkin bir bilge çıkıyor. Ahlaki ağırlıklı bir dinsellik oluşuyor. Ne tam din, ne tam felsefedir. İbrani geleneğinden farklı olmakla birlikte, karşılıklı etkileşimleri yoğun olmuştur.

Yunan uygarlığı Medleri Perslerden daha önemli ve üstün sayar. Herodot Tarihinde en çok bahsedilen halktır. M.Ö. 559’da bir iç ihanet sonucu Pers Akamenitler Med siyasi oluşumunun başına geçer. Kurucusu olan Kiros, Med saraylarında büyütülmüştür. Persler ve Medler imparatorluğun ortak kurucu unsurlarıdır. Sadece Pers İmparatorluğu eksik bir adlandırmadır.

Pers-Med imparatorluğu yaklaşık üç yüz yıllık zaman diliminde Mısır’dan Hindistan içlerine, Çin sınırından Yunan Yarımadasına kadar dönemin en geniş siyasi birliğini sağlamışlardır. Yirmi iki eyalete bölünüp bir nevi yarım devlet oluşturmuşlardır. Uygarlıktaki katkıları bürokrasiyi, iyi bir yol ve posta sistemini, dönemin ihtişamlı en büyük ordu güçlerini yaratmak olmuştur. Ahlaki geleneğe önem vermişlerdir.

Yunan uygarlığı birçok kültür öğesini Medler ve Perslerden almıştır. Doğu-batı ayrışması bu dönemde belirginleşmiştir. Aralarında yoğun bir etkileşim vardır. Birçok Yunanlı, Pers saraylarında paralı asker olmuştur. Büyük bir zenginlik biriktirmiş olmaları, 200 yıl Ege’yi egemenlikleri altında tutmaları Perslere karşı tutku derecesinde bir karşı-akım geliştirmiştir. Hem Perslerin baskılarını kırmak, hem zenginliklerini ele geçirmek adeta milli amaç haline gelmiştir. Yeni Herkül olarak İskender’in çıkması tesadüfi değildir. Bu iklimden payını almış ve Aristo’nun özel eğitiminden geçmiştir. Yunan felsefesi bile bu baskıya karşı çıkış sorunlarıyla boğuşmanın etkilerini taşır. Zaten mitolojik etkilenmeler çok daha fazladır. Bir nevi direniş kültürü oluşturulmuştur. Medlerin Asur’a karşı deneyimini Yunanlılar Perslere karşı uygulamışlardır. Makedonyalı ama Yunan kültürünün çocuğu olan İskender’in kâğıttan şato gibi Pers İmparatorluğunu parçalamasının arkasındaki güç yüzlerce yıllık direniş kültürü, özellikle felsefi aydınlanma ve özgür Makedon kabile ruhunun sentezidir.

Demokratik Uygarlık Manifestosu kitabından alınmıştır

Hiç yorum yok: