19 Mart 2010 Cuma

Allah Var mı Yok mu Tartışması

Son dönemlerin moda deyimi yada tartışmalarından biri ‘’Alevilik İslam mıdır değil midir, içi midir-dışı mıdır ?’ tartışmalarıdır.. 
 
Bu yaklaşım vb tartışmalar önemli olsa da, dönem itibarı ile Aleviler açısından bir anlam ifade etmemekle beraber bir dönemi hatırlatıyor. 
 
Özellikle 70’li Yılların Türk Solunun bazı fraksiyonlarınca ‘’Allah var mıdır yok mudur ?’’ tartışmaları zaman zaman dışa yanısıyor ve sanki bu konuyu tartışıp netleştirmek devrimin bir parçasıymış gibin lanse ediliyordu..  
Böyle bir tartışma gerekli miydi bilinmez ama dışa yansıyan boyutuyla biraz böyle idi.. 
Zaman zaman aşırı derecede tartışılan bu türden konular sol, sosyalist ve devrimciler için dışarıdan, git-gide bir de alay konusu olmaya başlamıştı..
Öyleki bazı kesimler ‘’Siz tartışadurun ama, sağcılar, muhafazakarlar, tutucular, dinciler ve milliyetçiler işi götürüyor yoldaşlar’’  demeye başlamıştı bile.. 
Tartışmanın götürüsü, getirisinden fazla idi ancak bir kez ‘’Allah var mı yokmu ?’ tartışması başlamış ve işin içinden çıkılamıyordu.. 
12 Eylül darbesiyle birlikte tartışma bitmiş, Allahın varlığı silah zoruyla kabul edilmişti. 
Elbette sol’un, nedenleri başka olan farklı sorunları da vardı ama sonuç olarak  sol hem bu sığ tartışmaya takılıp kaldı, hem de sınıfta kaldı.. 
Daha doğrusu birileri işi alıp götürdü. Hatta ne onlar nede sol, işi götüremedi de denilebilinir…. 
Son bir-kaç yıldır ise dikkat edilirse bir çok aydın ve yazar araştırmacı(lar) Alevi olsun yada olmasın, bilim insanı sayın İsmail Beşikçi’ de dahil bir çok kesim bu alanda  bir tartışma başlattılar.. Tartışmaların ana eksenini ise ‘’Alevilik İslam mıdır, Alevilik İslamın neresindedir, Ne kadar İslamdır yada etkilenmiş, etkilemiş vs’’ oluşturuyor.  
Aslında bu kesimler zannediyorlarki tartışmayı kendileri başlattı ve cümle-alem bu tartışmayla yatıp kalkıyor. 
Aslinda “Alevilik Aleviliktir” denilse mesele kapanacak…
Yani başlatılan, biten ve netleşmiş bir tartışmayı nedense ‘’sanki yeni başlamış gibi’ yeniden tartışmaya açtılar.. 
‘’Kah çıkarım gökyüzüne seyrelerim alemi, Kah inerim yer yüzüne alem seyreyler beni’ diyen Nesimi, bundan Yüzyıllar önce bu tartışmayı noktalamıştır. 
Yine Halla-cı Mansur’un ‘’Enel-Hak’ belirlemesi bu tartışmaları gereksiz kılmıştır.
Zaten sorunun kendisi ‘’Alevilik İslam mıdır ‘’? sorusu gereksiz ve kafa karıştıran bir sorudur. Nasıl ki İslam için ‘’İslam Aleviliğin içindemidir ?’’ sorusu saçma gelir ise Alevilik için de, şumudur, bumudur tartışması ya da sorusu gereksizdir.. 
Bir başka deyimle Alevilik, aleviliktir. 
Cepheden yapılan değerlendirmeler, sorular mevcut durumda Alevilerin sorunlarına çözüm getirmeyeceği gibi sonuçta yukarıdaki örneğe ve akıbetine de dönebilir.. 
Alevilerdeki kafa karışıklığı ile Aleviliğin ne olup-olmadığı konusunda ince çizgiyi iyi göremeden yapılan bu türden değerlendirmelerin kıymeti-harbiyesi yoktur. 
Aleviliğin tanımını ve statüsü konusunda söyleyecek sözü olan(lar) yine Alevilerin kendileridirler. 
Alevilerin temel hak talepleri salt inançsal değil aynı zamanda siyasaldır.
Dolayısıyla bu türden tartışmalara katılanlar belkide kendileri bir takım şeylerin farkına henüz varmaktadırlar.  
İlk bakıldığında ‘’Alevilik İslammıdır, İçimidir, kenarında yada ortasındamıdır’’  tartışması çok önemli ve mutlaka olması gereken bir tartışma gibi görünebilir.
Ancak Alevileri bu süreçte böyle bir tartışmanın içine çekmek bir zamanlar Türk solunun ‘Allah varmı-Yokmu tartışması’ sürecine benziyor. Bu durum ise Alevilerin davalarına sahip çıkma temelinde, esas olarak siyasal, demokratik hak taleplerini isteme noktasını ikinci plana itebilir.  
Aleviler elbette her türlü tartışmayı yapmalıdırlar. Tarihiyle, coğrafyasıyla, kimliğiyle, buluşurken dili, kültürü, değerleri üzerindeki bütün çarpıtmalara karşı gelerek reddi red etmelidir ancak dersimiz, varmıdır-yokmudur yada içimidir-dışımıdır değildir.
Alevilerin baba-dede toprakları ve kutsal ocakları yok olmakla karşı karşıya iken hem kendilerinin ve hemde Türkiye'nin birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarına nasıl katkı sunmaktan başka bir tartışma dönem itibarı ile birincil sorun değildir… 

Nesimi, “İnsanın özü ruh değil maddedir. Ruh, maddenin bir niteliği, anlamı durumundadır.” diyordu ve Nesimi’nin söylediği bu sözler tümüyle Kuran’a aykırıydı. Kuran’a göre ise: “bizzat Tanrı'nın sözlerine göre nitelik ve öz, birbirinin aynıdır ve Tanrı'nın nitelikleri vardır.” 
Aslinda “Alevilik Aleviliktir” denilse mesele kapanacak…
Dün, varmıdır-yokmudur tartışmasını yapanlar bu gün Alevilere dönük benzer bir tartışmayı yapmak yerine Kürtlerin, Emekçilerin, Alevilerin ve ötekilileştirilen kesimle  bir olup ’Mazlumların Birliği’ için çaba ve emeğin içinde olsunlar..  
  Y.Özgür Politika

Hiç yorum yok: