7 Mart 2010 Pazar

Alevice duruş



Her dinin, her inancın ya da mezhebin kendine özgü yanları vardır. Bunlar kişisel olabildiği gibi toplumsal özellikler de olabilirler.

Aleviliğin çıkışında; özellikle toplumsal bir tepkinin rolü çok büyüktür. Bu tepki 'haksızlığa karşı' 'gerçeğin ve doğrunun yanında olma' ile özetlenebilir. Bunun da dayandığı iki önemli olay vardır. Birincisi Hz. Ali'nin Halife olmasının engellendiği olay, ikincisi ise Hz. Hüseyin'in Kerbela'da ailesi ile birlikte katledilmesidir.

Hz. Ali, Peygamber vefat edince saltanat derdine düşmek yerine peygamberin naaşının başında bekleyerek ona ve İslamiyet'e olan bağlılığını ifade etti. Bağlanışı çıkarsızdı. Kendi saltanatı ya da çıkarı onun için önemsizdi. İnandığı için, doğru bulduğu için bu tavrı gösterdi. Yani Alevi duruşunda bu çok önemlidir. Her şeye rağmen doğrunun ve gerçeğin yanında olmak. Gerçek için çıkarlarını feda etmek, dünya saltanatını bir yana iterek inandığına sarılmak. Çıkar savaşından çok gerçeğin savaşını esas almak. İnandığı, ardından gittiği peygamber bellediği insanın uğrunda ölümü göze alarak yatağına yatması... Ali'nin bu tavrı Aleviliğin önemli bir ilkesi haline gelmiştir. Ve her Aleviyim diyebilenin bunları bilmesi ve öyle davranması gerekir. Bu ilkeye sahip çıkmadan Aleviyim demek gerçeğe oturmuyor galiba.

İkinci olay da Hz. Hüseyin'in Kerbela çölünde şehit edilmesidir. Bu olayda çıkarılması gereken çok ders vardır elbette. Birincisi Hüseyin'in, zulmeden bir iktidar, saltanata karşı duyarsız kalmaması, bunun için harekete geçerek mazlumlar için yola çıkmasıdır. Bunun içindir ki; Aleviliğin özünde 'zulme, zalime karşı mazlumun yanında' olma vardır. Bu özellik Kerbela'da şehit olan Hüseyin'in Aleviliğe kattığı en büyük ve en güzel değerdir. Kerbela'da kendisinden kat kat fazla olan güçlere karşı inandığından vazgeçmemek, tüm sevdiklerini dahi tehlikeye atarak doğru bildiği için ölüme gitmek ise Aleviliğin en inanılmaz duruşudur. Belki o gün bu inanç h‰l‰ şekillenmemişti ama bu duruş Aleviliğin şekillenmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Zulmeden ne kadar güçlü olursa olsun, hangi zulmü yaparsa yapsın zulümkara karşı gerçeğin ve haklının yanında durma ve bu uğurda başını vermek insanlığın en büyük erdemi olduğu gibi insanlık için de büyük bir umuttur.

O gün Kerbela'da güçlü olanlar, zulüm edenler ve savaşı kazandım diyenler acaba ne kadar büyük kaybettiklerini anladılar mı? Acaba insanlık tarafından nasıl lanete mahkum olduklarını bilebildiler mi?

O gün Kerbela'da şehit olanlar, zulme uğrayanlar, o savaşta kaybedenler ise insanlığa ne büyük bir değer kattıklarını belki de biliyorlardı. Biz şimdi o kattıkları değeri çok iyi biliyoruz. Bilmek yetmiyor böyle bir Alevi-ce duruşu almak da bizim onlara karşı borcumuz olmuştur sanırım. Alevilik, bu ilkelerine ve bu duruşlarına sahip çıkalarak yaşandığı zaman gerçek anlamını bulur. Dersim'de Seyit Rıza, Sivas'ta Pir Sultan, Horasan'da Nesimi bu duruşun örnekleri oldular ve Aleviliğe gerçek rengini vererek yolumuzu aydınlattılar. Bu duruşu bugün de ülkemizde ve dünyada yaşananlara karşı göstermek gerçeğe sahip çıkmakla eşanlamlıdır. Bu anlamın rengini bozan bizden değildir canlar.

Mahmut AYDINCI

Hiç yorum yok: