22 Şubat 2010 Pazartesi

Sömürgeci Molalar Rejimi İran -1-

A-        İran rejiminin ideolojik karakteri, dayanakları ve rejimi ihraç çabaları
İran İslam cumhuriyeti dünya üzerinde hem şeriat yasaları ile hemde dini liderler tarafından yönetilen tek ülkedir. Birçok başka Müslüman ülkede de bazı şeriat yasaları yürürlükte olsada bu ülkeler ya monarşik ya otokratik yada kendince cumhuriyetlerle yürütülmektedir. İran rejiminde ise mollalar hem şeriatı devlet yönetimine hakim kılmış hem de bunun uygulamasını kendileri yüklenmiş durumdadırlar. Bu durum şia mezhebi din adamlarını kendilerine biçtikleri misyondan da bir miktar kaynağını almaktadır. Suni mezhebinde din adamı daha çok doğru yolu gösteren cemaatine tavsiyelerde bulunan bir konumdadır. Burada birey, inanç-ibadet-tanrı nispeten kişinin kendi özgünlüğünü de içeren bir yol ile gerçekleşmektedir. Birey adına hiçbir makam veya kişi kutsiyeti hakkında karar veremez. Burada birey yoruma açık bazı durumlarda nispeten kendi tercihini yapabilmektedir. Ancak İran rejiminin Şii uygulamalarında yorumun gerektiği yerlerde Şii Müslüman yorum hakkı bırakılmamakta, onun yerine velayet-i fakih(fıkıhçıların yönetimi) yorumda bulunmaktadır. Hal böyle olunca da mollalar dini yorumun gerekli olduğu bütün hallerde kendi rejimlerini güçlendirecek yorum hangisi ise onu yapmaktadır. Bu anlamıyla da İslam inancı dejenere edilerek zulme, haksızlığa, yobazlığa alet edilmekte ve mollaların kendi iktidarlarını sürdürme amacına bir araca dönüştürülmektedir. Her bireyin kendi yaptıklarına karşı sorumlu olduğu ve dolayısıyla kendi inancı hakkında kendisinin karar ve uygulama hakkına sahip olduğu İslam dini bu şekli ile siyasete alet edilmektedir. Yorumu geliştirenin de nihayetinde bir insan olduğu dikkate alındığında, hele hele bu insanın devlet yönetiminin en tepesinde yer aldığı düşünüldüğünde, taraflı davranarak yeni yorumların geliştirilmesi gereken yerlerde, iktidarını yürütme lehine kararlar vermesi kaçınılmazdır. Böyle olunca da Hz. Hüseyin ve yoldaşlarını şehit düşeceklerini bilmelerine rağmen Emevilerin zulüm, adaletsizlik ve haksızlıklarına karşı savaşarak şehit düşmek suretiyle felsefesini oluşturdukları Şiilik mezhebi özüne ters düşürülmekte ve haksızlık, zulüm ve adaletsizliğe alet edilmektedir. Bu nedenledir ki aslında devletin siyasal mekanizmalarında önemli konumlarda bulunan insanların din gibi çok kutsal konularda yegâne yorum ve karar mercii olması kadar dini inanç için tahripkâr ve tehlikeli bir şey yoktur. Buradaki yetkilinin objektif olması mümkün olamayacağından din; adalet, eşitlik, kardeşlik, yardımseverlik, erdemlilik vb. özelliklerini yitirecektir.

Hiç yorum yok: