16 Şubat 2010 Salı

Devletin Sirlari


Karanlık cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımız için adalet istemek üzere geçen hafta Meclis’e geldi aileleri... Onlardan biri, Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, Meclis’ten edindikleri izlenimi şöyle özetledi:
“Görüştüğümüz hemen herkes, -Meclis Başkanı dahil- ‘Bizden yüce, hepimizi aşan bir güç var’ iması yaptı.”
Yani?
“Meclis’in üzerinde bir irade var. O irade cinayetlerin aydınlanmasını engelliyor.”
Mumcu ailesi, bu “duvar”ı iyi hatırlıyor:
Cinayeti soruşturan Ülkü Coşkun suikasttan 25 gün sonra Güldal Mumcu’ya ne demişti:
“Bu işi devlet yapmıştır. İktidar isterse çözer.”
* * *
Şimdi Güldal Mumcu Meclis Başkan Vekili...
İktidarın da gocunacak bir şeyi yoksa neden bu utanç verici “Bizi aşan bir irade var” kabullenişi?
Biz devleti, “Yasama, yürütme, yargı”dan mürekkep bir mekanizma diye bilirdik. Şimdi anlaşılıyor ki, onlardan ayrı, onların üstünde, hatta onlara rağmen bir ayrı “devlet” var.
Aileler, tam da bu bam teline bastılar.
“İrade Meclis’teyse kursun bir Araştırma Komisyonu, açsın bu dosyaları yeniden” dediler.
* * *
Araştırma Komisyonu’nun nasıl kurulacağı TBMM İç Tüzüğü’nde yazılı... Onun 105. maddesinde şöyle bir cümle var:
“Devlet sırları, Meclis Araştırması kapsamı dışında kalır.”
Yani? Meclis, “devlet”in sırlarını öğrenemez.
Devletin sırları, (gizli oturumda bile) milletin temsilcileriyle paylaşılmayacaksa, o salonda asılı duran “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazısının sökülmesi gerekmez mi?
* * *
Elbette devletin sırları olur, olmalıdır. Ama bizim devlet bu hakkı kötüye kullandığını defalarca ispatladı. Kuşkular ondan...
Birkaç örnek verelim:
Mumcu suikastında aile, savcı Ülkü Coşkun’un soruşturmayı savsakladığını öne sürmüş, Adalet Bakanlığı müfettişleri de aynı kanaate varıp disiplin cezası istemişlerdi. Coşkun asker olduğu için Askeri İdare Mahkemesi’ne başvuruldu. Mahkeme “Bu ceza uygulanamaz” kararı verdi.
“Neden” diye sordular.
Cevap:
“Devlet sırrıdır, açıklayamayız.”
Bir başka örnek:
Susurluk skandalı patlayınca dönemin Başbakanı, Teftiş Kurulu’na bir rapor hazırlattı. Bu raporun bazı sayfaları “devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle açıklanmadı. Ancak o sayfalar, Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer aldı.
“Sır” dedikleri neymiş meğer:
Devlet, bazı işadamları ile baş edemeyince öldürtmüş.
Bazı gazeteleri susturamayınca bombalatmış.
Öldürülen aydınların katillerine, katil olduklarını bile bile resmi pasaport verip yurtdışı operasyonlarında kullanmış.
* * *
Devletin sır küpü, bu türden pisliklerle dolu...
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi geçen hafta önemli bir karar verdi:
Genelkurmay Başkanlığı, Kozmik Oda’da yapılan incelemede el konulan 22 belgeden 7’sine “devlet sırrı” kapsamında olduğu gerekçesiyle el konmamasını istemişti.
Mahkeme dedi ki:
“Konusu suç teşkil eden belgeler, devlet sırrı olamaz.”
Yargı, “Suç varsa ben sır tanımam” diyor.
Aynısını Meclis de söyleyebilmelidir.
1970 model “İç Tüzük”ün ve ilgili yasalardaki “sırlar hukuku”nun değiştirilmesi ile ailelerin talep ettiği Araştırma Komisyonu’nun kurulması bir arada gerçekleşirse Meclis hem iktidarına hem itibarına kavuşabilir.
Görev, Meclis Başkanı’ndadır.

CAN DÜNDAR

Hiç yorum yok: