18 Ocak 2010 Pazartesi

Lazların Tarihine İlişkin Bir Bakış...


Faik Efendi adına Nananena2 adlı Lazca ders kitabında rastlıyoruz. Kitapta Faik Efendi'nin Lazca bir kitap çıkardığını,3 Lazca yazdığı için �Sultan Abdul Hamit� tarafından hapsedildiği, yazılarının hepsinin yakıldığı, kaybedildiği, hapisten çıktıktan sonra Lazların düşmanları tarafından vurularak öldürüldüğü (?)4 anlatılıyor. Kitapta bir de çizim var. Ancak bu temsili bir çizim olmalı.

Doğrusu bu verilerle Faik Efendi'nin izini bulmak oldukça güç. Eğer baskıdan ve Sultan Abdülhamit'ten bahsediliyorsa bunun II. Abdülhamit olduğu açık. Bilindiği gibi II. Abdülhamit sıkı bir istibdat rejimi ve geniş bir hafiye örgütü kurmuş, basına gülünç denecek sansürler uygulamıştır. II. Abdülhamit'in saltanatı 1876'dan 1909'a kadar sürdüğüne göre Faik Efendi de bu yıllarda yaşamış ve hapsedilmiş olmalı. Bununla birlikte Ali İhsan Aksamaz Kafkasya Yazıları'ndaki bir makalesinde5 şöyle diyor:

Ünlü akademisyen Niko Marr, �1910 Lazistan Raporu� adlı eserinde, Hopalı Faik Efendi'nin, Lazcanın yazılı hale gelmesi için çalıştığını, bu nedenle Sultan Abdülhamit döneminde tutuklandığını, sürgün edildiğini ve daha sonra da Laz halkının düşmanları tarafından katledildiğini yazmaktadır. Lazların Tarihi6 kitabında ise durum biraz daha farklı anlatılmakta: Niko Maar bir yazısında şöyle söylemektedir: �Hopa'da Faik Efendi adında bir zatla tanıştık. Bu zat Sultan Hamit döneminde bir Laz alfabesi vücuda getirilmesi için girişimde bulunmuş, bu isteği pek hoş karşılamamışlar, yakalayıp zindana kapatmışlar, evini barkını didik aramışlar. Ailesini başka illere sürmüşler, buldukları belgeleri de ateşe vermişler.
1- Her ne kadar Nananena`da Faik Efendişi dense de bu Faik Efendi olmalı. Çünki Efendişi Ardeşen`de kabile adı olarak kullanılmaktadır. Oysa bilindiği kadarıyla Faik Efendi Hopalı`dır.
 

2- ÛzmÛrtli - T'amT'ruli,Osman Parpali 2, Nananena, Kaukasus-Verlag, Freudenstadt 1991
 

3- '' Faik Efendişi rt'u armuşi Lazi, Namuk gamiğu Lazuri svara 
 

4- '' Lazepeş duşmanepek Faiki doyles'' 
 

5- Aksamaz, Kafkasya Kültür Kşkenli bir Topluluk: Lazlar, Kafkasya yazıları, Sayı 1, Sayfa 97, Kafkasya`dan Karadeniz`e Lazların Tarihsel Yalculuğu, Sayfa 22, Çiviyazıları, İstanbul 1997 
 

6- Vanilişi, Muhammet/Tandilava, Ali, Lazların Tarihi, Sayfa 71, Ant Yayınları, İstanbul 1992
 

Konular
 

7 Kasım 1929'da Lazlar için tarihi bir adım atılır. Bu Witaşi'nin öncülüğünde Lazca yayınlanan bir gazetedir: Mçita Murunsxi - Möiua Murunéxi1 Elimizde bu gazetenin sadece ilk ve sanırız tek sayısı vardır. Bu gazetenin çıkış amacı Lazlara Ekim Devrimi'ni ve kazanımlarını anlatmak, kendi anadillerinde okuyup yazabilmelerini sağlamaktır. Gazetede kullanılan alfabe Latin alfabesine dayalı bir alfabedir.

Gazetede Lenin'in 19 Nisan 1896'da hapiste iken yazdığı bir bildiri, TASS ajansının uluslararası haberleri, Krupskaya'nın bir yazısı yer alır. Gazetede müstear adlarla birlikte Ziya Nuri ve Lazların Tarihi kitabından tanıdığımız Muhammed Vanilişi2adlarına da rastlarız. Ayrıca kullanılan alfabe de gazetede örneklenerek Witaşi tarafından anlatılmıştır. Bu konuda ilginç bir bilgi de Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu'nun 8924 sayılı, 26 Şubat 1930 tarihli bir kararıyla Mçita Murunsxi - Möiua Murunéxi`nin yurda sokulmasının yasaklanmasıdır.3

Witaşi'nin ortaya koyduğu ikinci eser ilkokul birinci sınıflar için hazırladığı ders kitabıdır.4 3itaşi'nin burada kullandığı alfabe yine Latin alfabesidir. Ancak bazı farklar vardır. Witaşi'nin üçüncü eseri Okitxuşeni Supara'dır.5 Bu kitap Alboni`nin devamı olarak yazılmıştır.

Witaşi hakkındaki bilgilerimiz de yok denecek kadar azdır. Yine Nananena'nın önsözünde Witaşi'den Lazların büyük şairi ve bilim adamı olarak bahsedilmektedir ve Stalin'in emri üzerine İskender 1938 yılında öldürülmüştür denmektedir. Aynı ifade Alboni`'nin tıpkı basımının6 arka kapağında da bulunmaktadır.7 Ayrıca �Meleni Sarpi�liler Witaşi'yi bilmekte, en son 1938 yılında Bakü'de görüldüğünü belirtmekte ancak akibeti hakkında birşey söyleyememektedirler.8 3itaşi'nin Stalin dönemi uygulamalarına kurban gittiğini söylemek dönemin konjonktürel yapısına aykırı düşmez. Tam da bu dönemde dikkati çeken bir nokta Abkhazya'da 1939 nüfus sayımından sonra Megrel ve Lazların Gürcü olarak gösterilmeye başlanmasıdır.9 Tüm bunlar Megrel ve Laz halkının artık sistemli bir Gürcü asimilasyonuna maruz kalacaklarını göstermektedir.10

1-Adı '' Kızıl Yıldız '' anlamına gelen bu gazete Sovyetler Birliği Komünist Partisi`nin XII. Kongresi`nde alınan karar gereği çıkartılmış olmalı. 1 Nisan 1923`te toplanan XII. Kongre SSCB`deki azınlıkların ve ulusların ekonomik ve kültürel gelişim düzeylerinin dengeli bir şekilde yükseltilmesi için bir plan hazırlar. Bu plan`ın hazırlanmasında Lenin`in geçmişteki yazıları ve mektupları çok önemli bir rol oynar (Gorbaçov, Mihail, SBKP MK 27. Kongre Siyasal Raporu içinde, Sayfa 8-9, Sorun Yayınları, İstanbul 1987 )
 

2-Vanilişi`nin Adı gezetede Mamedi Vanlişi Olarak geçiyor
 

3-Dündar, Fuat, Kafkasya Hakkındaki Yasaklı Yayınlar (1920-,44),Kafkasya Yazıları Sayı 2, Sayfa 36, Çiviyazıları İstanbul 1997
 

4-Chitaşi Isgenderi, Alboni, Geç'kapuloni meqtebepeş 1-ani sinifişeni, Abazastaniş Jumhuriyetişi gamamşqumala, Soxumi 1935
 

5-Chitaşi Iskenderi, Okitxuşeni Supara, Mazurani Fila, Soxumi 1937 
 

6-3itaşi, İskender, Gürcüstan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti`nde Okutulan Lazca Alfabe, Doyuran Matbaası. İstanbul 1994
 

7-Ayrıca bkz. Aydınlık, Yusuf, Kafkasya-Laz Kültürel Dayanışma Komitesi Basın Sözcüsü Avukat Ahmet H. Kırım`la Söyleşi, Ogni, Sayı 6, İstanbul 1994 
 

8-Aktaran İsmail A. Bucaklişi 
 

9-Kuzey Kafkasya Kültür Derneği Basın Yayın Komisyonu, Aphazya Gerçeği, Kafdağı Yayınları 2, Ankara 1992--- Nufus Sayımları Yalan Söyler(mi ?), Ogni, Sayı 2, İstanbul 1994
 

10-Bu konuda ilginç bir makale için bkz. Ogni, Sayı 2, Sayfa 11
 

Konular
 

Mçita Murunsxi - Möiuz Mtrtnéxi`nin kardeş yayını sayılabilecek Qazaqişi Gazeti, 1 Mart 1930'da, Gürcüstan'da Sovyet yönetimi`nin kurulmasından sonra Megrelya'nın özerkliği ve Megrelce`nin yazı dili olması için çalışan bir komünist olan İsaki Zvania ve Mamanti Kvirtia tarafından Gürcüstan Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin resmi yayın organı olarak yayınlanmaya başlandı. Başlangıçta beş günde bir yayınlanan gazete 10 Mart 1932'den sonra günlük olarak yayınlanmaya başlandı. Amacı Mçita Murunsxi - Möiuz Mtrtnéxi ile aynıydı. Gürcüceyi hiç bilmeyen veya çok az bilen Megrel köylülerine sosyalizmi tanıtmak ve sosyal gelişmeler hakkında bilgi vermekti. Tirajı 1933 yılında on beş bine ulaştı. Aynı yıl tahmin edilebilecek nedenlerden dolayı yayını durduruldu. Aksamaz'a göre İsaki Zvania, Sovyet gizli polisi tarafından malum bahanelerden biri uygun bulunarak katledildi.2

Qazaqişi Gazeti`de de Mçita Murunsxi - Möiuz Mtrtnéxi`de olduğu gibi takma adla yazanlar vardı. Bunun 3itaşi ve Zvania'nın söylenen sonlarına baktığımızda çok da haksız bir kaygı olmadığını görüyoruz. Ancak kendi adları ile yazanlar da vardı. Bunlar Kolia (Nikoloz) Bukia, D. Çanturia, İlia Gogia idiler. Megrel dilinin ve Lazcanın olanaklarını anlayabilmek açısından Megrelce yayınlanan şu kitapların adlarını bilmek dahi önemli olmalı: Kitab-ı Mukaddes'in Megrelce çevirisi 1895; Megrelce-Gürcüce Sözlük, Givi Eliava/Korneli Danelia; Muço Lamenda Samargaloşi Moxande Qazaqoba Sabçoepişi Xeşuulobaşeni (Megrelya'nın Çalışan Köylüsünün Sovyet İktidarı İçin Nasıl Mücadele Ettiği), 190 sayfa, Zugdidi 1931; Kolektiuri Xanda, Anbani Samargaleşi Şkolepişo (Megrelya Okulları için Okutman), Kollektif çalışma, 198 sayfa, Tbilisi 1932; Manipesti Komu-nisturi Partiaşi (Komünist Parti Manifestosu), Karl Marksi do Pridriks Engelsi, Çev. Janier Rogava, Zugdidi 1933; Kaplan Postlu Şövalye, Çev. Kaka Zvania, 1966, Çev. Şanava, Soxumi 1991.

Bir yandan Lazlar, bir yan-dan Megreller kültürel kimlik-leri adına çalışmalar yürütürken elimizde birlikte bir şeyler yap-tıklarına dair bir bilgi olmaması ilginçtir.

1-Qazaqişi Gazeti, '' Köylünün Gayetesi '' anlamına gelir. Bu konuda son derece önemli bir çeviri için bkz. Enwall Joakim, 
Qazaqişi Gazeti, Ogni Sayı 5, Çev: Aksamaz, İstanbul 1994 
 

2-agy., Aksamaz`ın notu
 

Konular
 

Helimişi 1907'de Ortahopa'da doğar. Helimişi'nin 1932'ye kadar olan faaliyetleri hakkında elimizde Türkiye Komünist Partisi üyesi olduğundan başka bir bilgi yoktur. Helimişi 1932'de Sovyetler Birliği'ne gider ve Leningrad'ta bulunan Azınlık Milliyetleri Enstitüsüne gönderilir. Helimişi, burada dans eğitimi görür ve �Lazuri Gruppa� adlı bir dans grubu kurar. 1938 yılında o dönemdeki her Laz gibi baskıya uğrar ve sürgüne gönderilir.

Sürgünden Batum'a dönüşünde yapılan açıklama komiktir: �Bir yanlışlık oldu. � Yanlışlık uzun sürmez. 1949'da tekrar Sibirya'ya sürgüne gönderilir. 1953'te Stalin'in ölümüyle Stalin dönemi uygulamaları rafa kaldırılır. Bunun sonucunda Helimişi de sürgünden döndürülür. Ancak o bundan memnun kalmaz. Çünkü Sibirya'da da olsa kendine iyi kötü bir düzen kurmuştur. İşin ilginç yanı Helimişi, Stalin dönemi uygulamalarına maruz kalıp sürgünlerde yaşamak zorunda kalmasına rağmen Stalin'in ölümünden üzüntüyle bahseder. Sürgünden Batum'a geri döndürülen Helimişi ümitsizdir. Dönemin Gürcüstan devlet başkanına bir mektup yazar. Mektubun sonucunda Tiflis'te, üniversitede Türkçe öğretmeni olur ve Helimişi'ye bir yurt odası verilir. Bu oda Helimişi için sonun başlangıcıdır. Helimişi bu odada 1976 yılında ölür.

Cenazesi polisten kaçırılarak Meleni Sarôi-Sarp'i'ye getirilir ve burada gömülür. Helimişi'nin mezartaşında yaşadığı onca acıya rağmen şöyle yazılıdır: Skidzdzşen mznz mznöen kzebadi / Mzn zm dtnizs em dtnizş derdi vzr badi. ( Skidadaşen mana manç'en kaebzdi / Man am dunias em duniaş derdi var bzdi ) Helimişi yaptığı ses kayıtlarında adını �Helimişi Xasani� olarak telaffuz eder. Ama malüm sebeplerle ne acıdır ki mezartaşına bir soyad daha eklenmiştir: Helimis-z'e.(âe)

Helimişi Xasani yaptığı ses kayıtlarıyla arkasında onlarca şiir, derleme, şarkı, Lazlar hakkında bilgi ve Kore'de Bir Laz Kızı adında bir roman bırakmıştır.


*-bkz. Bucaklişi, Fırtınalı Bir Hayat, Bir Büyük Sanatçı, Orta Hopadan Sibiryaya, Tiflise Uzanan Bir Yaşam: Helimişi Xasani, Kafkasya Yazıları, Sayı 7, Sayfa 87, Çiviyazıları, İstanbul 1999
 

Konular
 

Tam adı �Lazeti, Tarih, Coğrafya, Etnoğrafya Çalışmaları� olan kitap 1964 yılında Gürcüstan'da yayınlanır. Yazarlar Muhammed Vanilişi ve Ali Tandilava'dır. iddiaya göre2 kitap birkaç kez Gürcüstan Bilimler Akademisi'nden Simon Canaşia ve Niko Berdzenişvili3tarafından redakte edilmek üzere yazarlarına iade edilir. Bu iddanın anlamı şudur: Kitap başlangıçta Gürcü resmi ideolojisinden uzak yazılmışken sonradan bu durum birkaç kez değişikliğe uğratılarak Gürcü resmi ideolojisine uygun hale getirilmiştir.4


1-Bu kitap Türkiye`de 1992 yılında '' Lazların Tarihi '' olarak Ant yayınları tarafından, Hayri Hayrioğlu çevirisi ile yayınlanmıştır.

2-Aktaran Bucaklişi 
 

3-Bu yazarları '' Türkiye`den Haklı İsteklerimiz (S.Canaşia, N.Berdzenişvili, Tarih ve Toplum, Çev:Mehmet Özata, Sayı 46 İstanbul 1987) adlı makalelerindende tanıyoruz.
 

4-Sinan Adalı bir yazısında '' Yayınevi`nin sorumluları Laz-Megreller`in Gürcü olduğu tezine katıldığı içinmi yoksa bu halkların kökenleri ve aralarındaki ilişki hakkında bilgi sahibi olmadığı içinmi, bu ''aslı inkâr'' kitabını yayımladı ?'' 
 

Konular
 

Arhavi dergisi 1973'lerde Ankara'daki Arhavi Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından çıkarılmıştır. Dergi bütünüyle Laz kültürüne yönelik olmasa da bazı yazılar dikkate değerdir.*

*-Çakmak, Şener, Arhavi ve yöresi folklorunda ölüm temi ve bu temle ilgili inanlar üzerine bir inceleme, Arhavi Dergisi, Özel Sayı 4, Ankara 1973

Konular
 
Av. Şehzat Ayartepe Ardeşenli'dir. 1 Aralık 1976'da Karadeniz Haber gazetesinde Lazların Tarihçesi adlı bir makalesi yayınlanmıştır.Dr. Nizamettin Alkumru Hopa-Azlağalıdır. 1987 yılında Lazlar hakkındaki ansiklopedik bilgileri derlemiş ve çoğaltarak konuya duyarlı kişilere dağıtmıştır.

Konular
 
Fahri Kahraman Arhavilidir ve Lazuri Alfabe'nin yaratıcısıdır.11997 yılında Arhavi'de bir trafik kazasında2ölenedek hayatını Lazcaya adamıştır. Çalışmalarını kitaplaştırmak için emekli olmayı beklerken ömrü buna vefa etmemiştir. Arkasında bıraktığı en değerli eser olan Lazuri Alfabe 1984 yılında Almanya'da yayınlanmıştır. Alfabenin önemi büyüktür. Artık Lazca yazılabilir hale gelmiştir.

1-Lazoğlu, Fahri, Lazuri Alfabe, Lazuri Ç'arelepe, Parpali 1, Gundelfingen 1984 
 

2-Fahri Hoca, anlatıldığına göre dönemin Arhavi Cumhuriyet Savcısı`nın kullandığı arabanın çarpması ile ölmüştür. Savcı daha sonra tayin olmuştur.
 

Konular
 

Abkhazya'da yaşayan Megrel bir yazar olan Dzhodzhua, 1989 yılında Abkhaz televizyonuna çıkarak artık Gürcü resmi ideolojisinin kabul edilemeyeceğini, Megrellerin Gürcü olmadığını açıklar. Bu açıklamanın ardından dövülür, işinden kovulur, silahla görüşlerini değiştirmeye zorlanır. Bununla yetinilmez, annesi yerel Gürcü basınında oğlunu suçlaması için tehdit edilir. Bu yaşananlara rağmen Dzhodzhua, 1992 yılında bazı Megrellere yönelik bir açık mektup yazar. Ancak bu açık mektup Gürcüstan'da yayınlanmaz. Dzhodzhua, mektubunda televizyonda açıkladığı görüşlerinin arkasında durduğunu gösterir. Haziran 1990'da Londra'da toplanan 5. Avrupa Kafkasoloji kongresinde Megrelce ve Lazca ile ilgili bir tebliğin sunulduğunu ve bu dillerin içinde oldukları zor durumun vurgulandığını belirterek mektubunu �İleride torunlarımızın cevaplayamıyacağı davranışlar sergilemiyelim� dileği ile bitirir.

Bizce bu açık mektuptaki Megrel ve Gürcü ibareleri Laz ve Türk ibareleri ile yer değiştirse durumda şekli olarak bir değişiklik olmayacaktır.

*-Bkz. Dzhodzhua, Nugzar, Ben Bir Megrel`im, Ogni Sayı 6, Sayfa 17, Çev: A.İ.Aksamaz, İstanbul 1994. M.Recai Özgün ''Lazlar'' adlı kitabında Dzhodzhua`nın Temmuz 1990`da ''Edinenie''de Megrelleri asimile etmeye yönelik Sovyet destekli Gürcü şovenizm`ini teşhir ettiğini, T.Bokuchava isimli megrek kadınının ''Sakartvelos Literatura'' gazetesinde Megrellere giydirilen Gürcü etnik kimliğinireddettiğini ve kültürel özgürlük talep ettiğini, Vano Dgebuadze`nin de ''Bzep'' dergisinde Megrelleri asimile etmeye yönelik politikaları sergilediğini söylüyor(Özgün, Lazlar, Sayfa 202, Çiviyazıları, İstanbul 1996

Konular
 

Her ne kadar Dr. Hikmet Kıvılcımlı 1930'larda yazdığı �Yol� adlı kitabın II. cildinde Lazlardan bahsetmekte ise de en azından yakın tarihimizde Türkiye'de Lazlarla ilgili bir yazı yayınlayan ilk sol dergi Komün`dür.* Sanırız bu yazının yayınlanmasında Ahmet H. Kırım'ın derginin sahibi ve yazı işleri müdürü olmasının etkisi vardır. Zaten yazıyı da Lazların Tarihi kitabının yayıncısı kaleme almıştır. Yazı Lazların Tarihi kitabındaki hataları paylaşsa da yayınlandığı yıl için değerli bir girişimdir.

*-Şener, Cemal, Lazların Tarihine Kısa Bakış, Komün, İstanbul 1 Kasım 1989 

Konular
 

90'lı yılların başında Almanya'da Lazebura Çalışma Grubu kurulmuştur. Daha önce sözünü ettiğimiz Nananena ile birlikte Lazuri Ambarepe adında Lazca bir dergi yayınlar Lazebura. Gruptan Bedia Leba'nın şiirleri elden ele dolaşır. Özellikle idamla yargılanan Ardeşenli bir devrimci için yazdığı Toç'i Var Eyazden Hast'eri Sk'iri / Ç'esa Şeni --- Toöi Var Eyazden Hasûeri Süiri / Öesa Şeni* okuyan herkesi duygulandırır.

*-Devrimcinin mahkemede ''Sizin ipiniz bizi kaldırmaz'' şeklindeki beyanı destanın oluşmasına yol açan sözdür, Kişisel İletişim Selma K'oçiva 

Konular
 

Marmara Üniversitesinde bir horon çalışması başlatılır. Bu çalışma hemen hemen İstanbul üniversitelerinde okuyan Lazlığına ilgi duyan tüm gençleri kapsar. Çalışma bir yıl sonra sekteye uğrasa da ilerisi için ciddi bir başlangıç olur.*

*-Kişisel iletişim Bucaklişi

Konular
 

1992 yılı Lazlar açısından gerçekten, adeta bir milattır. Bu yıl Lazların Tarihi1 yayınlanır. Bizim de aralarında olduğumuz Laz gençleri Kadıköy'deki Pazarlılar derneğinde kültürel kimlikleri ile ilgili sorunlarını tartışmaya, horon oynamaya başlarlar. Öte yandan bir Laz vakfı kurma çalışmaları da başlamıştır.2 Yine Pazarlılar Derneği'nin yemekli bir gecesinde Lazca ile ilgili bir toplantının yapılacağını öğreniriz ve toplantıya dahil oluruz. Toplantıdaki simalar bizim için ilginçtir. Biz daha çok genç bir topluluk beklerken karşımızda yaşını başını almış, 'umçane' bir heyet buluruz. Bu bizi daha da heyecanlandırır. Toplantıya katılım gerçekten ilginçtir; toplantıda savcılar, hakimler, doktorlar, avukatlar vardır. Toplantı Ahmet H. Kırım'ın açılış konuşması ile başlar, horonla son bulur. Toplantının konusu vakıftır. Biz vakıfta Laz adının geçmesi gerektiğini vurgularız. Böylece biribirinden ayrı gelişen iki hareket buluşmuş olur ve buradan Ogni doğar.

Bu dönemde Cumhuriyet Kitap Eki'nde3 yayınlanan bir yazı doğru bir tespitte bulunur: Kültürel bir rönesans. Ancak kendisi de Hopalı bir Laz olan yazar sadece rönesansı tespit etmekle yetinir.

1-Daha önce`de belirttiğimiz gibi hernekadar kitap bilimsellikten uzaksada Laz Kimliği`nin anlaşılmasında önemli bir yeri olduğunu kabul etmek gerek
 

2-Akman, Haşim, Laz Enstitüsü Kuruluyor, Aktüel Sayı 66, İstanbul 1992 Yine bu yıl Almanya`da Kaçkar Kültür Çevresi ''Lazebura'' çalışma grubu dernekleşmiş, adı Kaçkar Kültür Çevresi Uluslararası Güneykafkas Dilleri ve Kültürleri Derneği olmuştur.

3-Çakır Ruşen, Laz Kültürel Rönesansının Eşiğinde, Sayı 131, İstanbul 1992 
 

Konular
 

İstanbul gibi bir metropolde kendi kültürel kimliklerine bir alt kültür yaratarak sahip olmaya çalışan horoncu gençler Zuğaşi Berepe'nin temellerini atarlar. Gerçekten horon ekibinin politik bir misyonunun bulunmaması, aldığı bazı davetleri cevaplayamaması, dinamizmden yoksun oluşu bize bir müzik grubu kurmayı dayatır. Ve Zuğaşi Berepe Lazca şarkı söylemek için, Laz hareketinin güçlü bir kalesi olmak için 1993 martında kurulmuş olur.*

*-Zuğaşi Berepe`nin yolculuğu ayrı bir yazı konusu olacağı için grup hakkında şimdilik bu bilgiyi veriyoruz. Ancak üzülerek`de olsa söylemeliyizki grup 1998 sonunda İgzas adlı son Albümünü çıkardıktan sonra solistlerden Kâzım Koyuncu`nun grup`tan ayrılmaya karar vermesiyle çalışmalarını durdurdu. Zuğaşi Berepe`nin iki albümü daha bulunuyor: Va Mişgunan, Anadolu Müzik, İstanbul 1995: Bruxel Live, Özel yapım, İstanbul 1998

Konular
 

1993 Temmuzunda bir Laz gezisi düzenlendi. Bu gezi Büyükada Dilburnu'na yapılan ve 150 civarında Laz'ın çoluğu çocuğuyla, genci yaşlısıyla katıldığı bir gezi idi. Gezide Zuğaşi Berepe küçük bir konser vermiş, doyasıya horon oynanmış, dönemin sorunlarıyla ilgili bir tartışma yapılmıştı.

Gezi insanların biribirlerini anlaması ve toparlanması ile sonuçlanmıştı. Bu gezinin İstanbul'da yaşayan Lazları biraraya getirmesi biz duygusunu güçlendirmiş ve bir yıl sonra ikincisi düzenlenmişti.

Hiç yorum yok: