1 Ocak 2010 Cuma

Almanya'ya 'anadilin öğrenmesinden neden korkuyorsunuz?' diyen Erdoğan....

DİYARBAKIR (DİHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için "Herhalde hiç kimse, kimseden ana dilini unutmasını, ana dilini öğrenmemesini isteme hakkına sahip değildir. Bunu anlamamakta direniyorlar. Niye direniyorsunuz? Bundan niye korkuyorsunuz? Bundan daha tabii ne olabilir?" derken, Türkiye gerçekliğini unuttu. Türkiye halen Kürtlerin anadillerinde eğitim yapmaları yasak. Kürtçenin kullanımından kaynaklı halen yüzlerce dava açılırken ve yargı konusu olurken, Erdoğan'a bölgeden "Kürtlerin dillerini öğrenmesinden neden korkuyorsun Sayın Erdoğan?" sorusu yöneliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi gittiği Avrupa'da kendi ülkesinin gerçekliğinden uzak, demokrasi havarisi misali açıklamalar yaptı. Kendi hükümetinin uygulamalarını ve devletin Kürtlere karşı uyguladığı politikaları 'görmezden gelen' veya 'işine gelmediği için hatırlamayan' Erdoğan Almanya'nın ardından bu kez AKP Grubu'nda esti gürledi. Erdoğan, açıklamasında "Hiçbir zaman Türk toplumunu asimile etme gayreti içerisine kimse giremez. Ama entegrasyon noktasında ne gerekiyorsa biz bunu yapmaya hazırız. Oysa bizim söylediğimiz çok açıktır: Almanya'daki Türkler ana dillerini iyi bilmeli, Almanca'yı da mutlaka iyi konuşur duruma gelmelidir. Herhalde hiç kimse, kimseden ana dilini unutmasını, ana dilini öğrenmemesini isteme hakkına sahip değildir. Türkiye'ye döndükten sonra ve son gün anladım ki bunlar, bunu anlamamakta direniyorlar. Niye direniyorsunuz? Bundan niye korkuyorsunuz? Bundan daha tabii ne olabilir? Bunu farklı noktalara çekmek, kimseye bir yarar sağlamaz" dedi. Almanya'da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına 'asimile olmayın' çağrısı yapan Erdoğan, kendi ülkesinde halen Anadilde eğitim ve öğretim yasak olduğunu unutmuş gibi. Anadilde eğitim istedikleri için cezalandırıldılar Türkiye'de mevcut hem Anayasa hem de diğer yasalar Kürtlerin, anadillerini öğrenme, geliştirmeyi engelliyor. Kürtlerin kendi kültürel ve kimlik haklarına yönelik hak arayışları ise engellemenin ötesine geçilerek, bu tür çabaların tamamı cezalandırılıyor. Türkiye'de yaşayan milyonlarca Kürt çocuğu, 7 yaşından sonra okullarda kendi anadillerini unutturularak, Türkçeyi öğrenmeye zorlanıyor. Asimilasyon olarak değerlendirilen bu uygulamaların yanı sıra, anadilde eğitimi isteyen herkes 'bölücülükle, örgüt propagandası yapmakla' suçlanabiliyor. 2001 yılında Türkiye'nin dört bir yanında üniversitelere dilekçe veren binlerce öğrenci okullarından atıldı, haklarından yüzlerce yıl hapis istemiyle davalar açıldı. Eğitim hakkından alıkonulan binlerce öğrenci hapishanelere gönderilmiş, 'anadilde eğitimi' istemenin ne olduğunu bu şekilde öğrenmişlerdi. Aynı şekilde öğrenci velilerinin Milli Eğitim Müdürlüklerine benzer içerikle verdikleri dilekçelerde aynı sonuçla karşılaşmıştı. Kürtçe eğitime izin vermeyen Türkiye, oluşan baskı sonucunda sadece Kürtçe kurslara izin verdi, ancak kapı dar, pencere küçük diyerek bu süreci olabildiğince uzattı. Kürt çocukları para vererek kendi anadillerini öğrenmeye zorlanırken, Kürtçe yayın hakkı ise 2006 yılına kadar tanınmadı. Türkiye'nin en az izlenen kanalı TRT 3'den haftada yarım saat Kürtçe yayına izin veren AKP Hükümeti, ardından yerel televizyonlarda haftada bir saat Kürtçe yayına izin verdi. Devlet bir taraftan Kürtlere sınırlı haklar tanırken, diğer taraftan ise mevcut uyguladığı yasalar ile Kürtçenin kullanımını yasaklayan süreci devam ettirdi. Devlet yöneticileri Avrupa'da demokrasi havarisi kesiliyorlar Avrupa'ya her gittiğinde demokrasi havarisi kesilen devlet yöneticileri, özellikle bölgedeki uygulamaları görmezden geliyorlar. Bölge illeri başta olmak üzere birçok yerde Kürtçe nikah kıymak, hikaye kitabı yayınlamak, kutlama kartı yazmak, yerel hizmet kapsamında temizlik ve sağlık bilinci kazandırmak için Kürtçe pankart, döviz ve tabela yapmak suç sayılarak dava konusu oluyor. Türkiye'nin tek Kürtçe günlük gazetesi olan Azadiya Welat'a açılan davaların haddi hesabı yok. Çok kısa bir süre önce Danıştay tarafından 'Çok dilli belediyecilik' projesi nedeniyle Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ın görevden alınması ise sıcaklığını koruyan konuların başında geliyor. Erdoğan, Avrupa'da ve Ankara'da 'asimilasyon insanlık suçu' dese de Kürtçenin yasaklanması hangi kategoriye giriyor bu da merak konusu. Erdoğan'ın demokrasi havarisi kesilen sözlerine rağmen Türkiye'de halen Kürtçe kullanımında dolayı davalar açılmaya devam ediliyor. Açılan davalar Kürtçeyle ilgili açılan bazı davalar şöyle: *Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ve belediye meclis üyeleri halka daha iyi hizmet götürmek için 'Çok dilli belediyecilik' kararı nedeniyle görevden alındı. Demirbaş ve belediye meclis üyeleri hakkındaki yargılama ise devam ediyor. Demirbaş hakkında belediyenin bilgisayarlarında Kürtçe yazılım kullandığı için de soruşturma başlatıldı. * Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında, 4. Diyarbakır Edebiyat Günleri nedeniyle kente asılan Kürtçe bez afişler ve devlet kurumlarına gönderdiği Kürtçe davetiyeler nedeniyle İçişleri Bakanlığı'nın izniyle dava açıldı. Baydemir hakkında ayrıca belediyenin internet sitesinde Türkçe ve İngilizce dışında Kürtçe'ye de yer verilmesi nedeniyle inceleme başlatıldı. * Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, temizlik kampanyası nedeniyle Kürtçe'nin Zazaki ve Kurmanci lehçelerinde broşür bastıran ve bunları yurttaşlara dağıtan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler hakkında soruşturma başlattı. * Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı hakkında 2006 yılı Ramazan ayı ve bayramı dolayısıyla kente asılan Kürtçe afişler ve ışıklı panolar nedeniyle soruşturma başlatıldı. * DEP eski Milletvekili Mahmut Alınak hakkında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla hazırladığı Kürtçe afişler dava konusu oldu. * Diyarbakır Sur Belediyesi, Yenişehir Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi hakkında İnsan Hakları Haftası dolayısıyla bastırılan Kürtçe bez afişler ve bilboardlar için soruşturma başlatıldı. * DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk hakkında, Kadınlar Günü'nde Kürtçe bildiri dağıttıkları ve bildiride Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'la ilgili ifadelere yer verdikleri gerekçesiyle 2 yıl 6'şar ay hapis cezası istemiyle dava açtı. * Diyarbakır Sur eski Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş hakkında, 30 çiftin nikahını Türkçe'nin yanı sıra Kürtçe sorularla kıydığı gerekçesiyle soruşturma açıldı. * DTP Doğubeyazıt İlçe Başkanı Dalhan Kaya, Newroz pankartında 'W' kullandığı gerekçesiyle davalık oldu. * Beytüşşebbap Belediye Başkanı Faik Dursun ve belediye meclis üyeleri hakkında ilçedeki sokaklara Kürtçe isim verdikleri gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. * DEP eski Milletvekili Selim Sadak, DTP Nusaybin İlçe Örgütü'nün açılışında yaptığı Kürtçe konuşma nedeniyle davalık oldu. * Van 100. Yıl Üniversitesi Bahar Şenlikleri'nde Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çeken 76 öğrenciye okuldan atılma ve uzaklaştırma cezaları verildi. * Antep'de minibüs şoförlüğü yapan Yusuf Öztürk'e, Kürtçe şarkı çaldığı gerekçesiyle 15 gün trafikten men cezası ve 664 YTL para cezası verildi." Erdoğan'a yönetilen sorular Erdoğan, mecliste yaptığı konuşmada "Herhalde hiç kimse, kimseden ana dilini unutmasını, ana dilini öğrenmemesini isteme hakkına sahip değildir. Türkiye'ye döndükten sonra ve son gün anladım ki bunlar, bunu anlamamakta direniyorlar. Niye direniyorsunuz? Bundan niye korkuyorsunuz? Bundan daha tabii ne olabilir?" diye sorarken, Diyarbakır ve bölgeden Başbakan Erdoğan'a şu sorular yöneltiliyor: "Kürtlerin anadilini unutması için neden bu kadar çaba harcanıyor? * Kürt çocuklarının anadillerinde eğitim ve öğretim yapmasını engellemek asimilasyon değil mi? * Siz neden Kürtçenin öğrenilmesi, öğretilmesi ve geliştirilmesi önünde bu kadar direniyorsunuz? * Kürtlerin kendi anadillerini öğrenmelerinden daha doğal ne olabilir? * Kürtlerin kendi anadillerini kullanmalarında, korkulacak ne var? Siz neden korkuyorsunuz sayın Erdoğan?" 'Sen neden korkuyorsun sayın Başbakan?' Sur Belediyesi'nde Kürtçenin kullanımı nedeniyle hakkında çok dava açılan ve Çok Dilli Belediyecilik Projesi nedeniyle AKP Hükümeti tarafından görevden alınan Sur eski Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş da Erdoğan'ın açıklamalarına tepki gösterdi. "Başbakan Erdoğan gerçekten demokrat olsaydı Almanya'da Türkler için istediği hakkı, Türkiye'de yaşayan diğer halklar içinde istemesi gerekiyordu" diyen Demirbaş, Erdoğan'ın kendisinden önceki siyasetçilerle aynı yolu izlediğini söyledi. Başbakan Erdoğan'ın sadece ve sadece Türkler için ve Türk milliyetçiliğini de savunarak, İslami bir kılıfada koyarak, Türk İslam Sentezinin savunuculuğunu yaptığını belirten Demirtaş, "Sayın başbakan diyor ki bundan korkulacak ne var? Eğer sayın başbakanın korkusu yoksa, burada Kürtlerin, Ermenilerin, Çerkezlerin kendi anadiliyle eğitimini neden engelliyor? Sayın başbakanın kendi korkusu var o zaman. Sistemin kendi korkusu var. Kendisi korkan başkasını korkaklıkla suçlayamaz" diye kaydetti. 'Önce Kürtlerle barışmak için anadilde eğitim hakkını tanı' Özgürlüklerin sadece türbanla sınırlandırılamayacağını belirten Demirbaş, "Sayın başbakan şunu bilmelidir, Türkiye'de özgürlük sadece türbanla sınırlı değildir. Bugün farklı halkları kültürel, kimliksel ve dilsel hakları da var ve özellikle Kürtlerin. Sayın başbakan buyursun, Almanya'da ki Türkler için anadilde eğitim hakkı istiyorsa buyursun önce ülkesinde ki Kürtlerle barışmak için anadilde eğitim hakkını tanısın ve bunu uygulamaya geçirsin. Müslümanlıkta şu söylenir, 'kendin için istediğini komşun için ve kardeşin için isteyeceksin'. Aslında sayın başbakanın Müslümanlığının da ikiyüzlü olduğunu, Müslümanlığı kendi çıkarları için kullandığını ortaya koyuyor" şeklinde konuştu. 'Erdoğan insanlık suçu işliyor' "Demek ki halen sayın başbakan Kürtlerin inkar ve imhasından başka politika sergilemiyor" diyen Demirbaş, AKP'ye yakın yapan Aksiyon Dergisi'nin son sayısında "Güneş Dil Teorisi'ne yakın bir söylemle 'Kurmanc'ların Türklerin bir boyu olduğunu ve Orta Asya'dan geldiği yönünde yayınlar yaptığına dikkat çekerek, "Bu şunu gösteriyor, bir bütün olarak mevcut iktidarın ve iktidarı destekleyen kesimlerin Kürtlerin görmezden geldiği, Kürtleri inkar ettiğini ortaya koyuyor" dedi. Başbakan'ın 'asimilasyon insanlık suçudur' sözüne atıfta bulunan Demirbaş, şunları ifade etti: "Ama sayın başbakanın kendisi aynı suçu işliyor. Bir söz vardır, 'dinimi küfreden Müslüman olsa', şimdi sayın başbakan bu ülkede asimilasyonu derinliğine işliyor, ama gidip Almanya'da 'Türkler için insanlık suçudur' diyor. Bu suçu işleyen kişi bir başka yerde başkasını suçlayamaz. Sayın başbakanın politikası maalesef diğer partilerden farklı olmadığı görülmüştür."

Hiç yorum yok: